Cumhurbaşkanılığı ve genel seçimlerin sonuçlarıyla ilgili toplumun yarısının bir değişim beklentisi vardı, olmadı! İktidar partisi devletin bütün imkanlarını seferber ederek adeletsiz bir seçim ortamında, muhalefetin de ufak tefek hatalarıyla, küçük bir oy farkıyla seçimi kazandı. Kullanılmayan oylar, yurtdışı turist oyları ve yurttaşlıkla hiç ilgisi olmayan kişilerin verdiği oylar seçim sonucunu belirlendi. Bu açıdan baktığımızda, kaybetmesine rağmen, Kılıçdaroğlu iyi oy aldı. Sonuçta kazanan yok. Kaybeden çok. Toplumun vicdanı rahat değil!
Kaybedince, ne yaparsanız yapın haklı tarafinız olmaz!
Doğal olarak Kılıçdaroğlu da aynı durumla karşı karşıya kalınca, eleştiriler kaçınılmaz oluyor.
Mevcut duruma bakınca da Kılıçdaroğlu nun hatalarını şöyle sıralayabiliriz:
Devlet adamıydı!
Beyefendiydi!
Zerafeti vardı!
Nezaketliydi!
Kul hakkıyla işi olmazdı!
Hak, hukuk, adalet için mücadele verdi!
Toplumu ayrıştıracak dili hiç kullanmadı!
Ötekileştirme diye bir derdi olmadı!
Dini istismar etmedi!
İktidar tarafindan geçmişi didik edildi, ellerinde patladı!
Say say bitmez hataları...
Bence en büyük kabahati ise; Türk siyasetinde doğruluğu, ilkeleri, tavrı, tarzı, kültürü ve dürüstküğüyle sembol olmuş, müthiş bir devlet adamını, Türk siyasetinin örnek ve sembol isimlerinden rahmetli Bülent Ecevit'i rol model seçmesiydi.
Olan oldu, biten bitti!
Şimdi yapılması gereken sakin kalıp, planlama yapmak...
İktitarın sadece kağıt üzerinde kazanmış olduğu seçimleri, mahali seçimlerde lehine çevirme gibi bir şansı yok!
Bu durum göz önunde bulundurulurak olaylara yaklaşmak lazım.
Türk siyasetinde şöyle bir gerçek var; “İstanbul'u kazanan Türkiyeyi kazanır, kaybeden de Türkiye'yi kaybeder.”
Bana göre, Ekrem İmamoğluyla meclis çoğunluğuyla İstanbul'u tekrar kazanacak. Kılıçdaroğlu da Türk siyasetine kazandırmış olduğu güçlü bir siyasi aktörün keyfini, onurunu yaşayacak. Aklı geride kalmadan koltuğunu devredecek.
Gönül rahatlığıyla bir üst akıl olarak final yapmalıdır, diye düşünüyorum.