Yazdığımız makalede fındık fiyatları üzerinden eleştirdiğimiz Ortahisar Ziraat Odası Başkanı Mustafa Bekar, bugüne kadar yaptığı çalışmaları anlatarak ve şahsımızla ilgili ipe sapa gelmez, haksız, yersiz ithdamlarda bulunarak bize cevap vermiş.
Sayın başkan, siz bizim anlatmak istediğimizi belli ki anlamamışsınız. Sosyal medya hesabınızdan saydığınız hizmetleri sizin de söylediğiniz gibi size kayıtlı üreticilerden topladığınız aidatlarla yaptınız. Hayrınıza yapmadınız. Zaten olması gereken bu değil mi? Bunu da yapmayacak mıydınız? Bunları da yapmasaydınız zaten büyük bir sıkıntı olurdu. Size topladığınız aidatlarla ilgili eleştiri yaparken herhangi bir ithamda, karalamada bulunduk mu, iftira attık mı? Hayır. Üreticinin verdiği aidatlarla sizin de dediğiniz gibi seminerler düzenlemişsiniz veya bazı malzeme desteğinde bulunmuşsunuz. Zaten olması gereken bu değil mi? Biz, size bunları yapmıyorsunuz demedik. Zaten yazımızın konusu da bu değil. Düşük fındık fiyatları idi...
Kokarca ile mücadele ettiğinizi, üreticiyi bilgilendirdiğinizi söylüyorsunuz. Hepimiz bahçede fındık topluyoruz. Bu nasıl bir mücadele ki fındık bahçelerinde kokarcadan geçilmiyor. Sadece üreticiyi bilgilendirmek yeter mi? Yetmediğini gördük. Kokarca fındığı berbat etmiş! Başta bakanlığımız olmak üzere bu mücadele ziraat odaları ile birlikte yürütülseydi, sahada ekipler destek vermiş olsaydı, yani profesyonel manada işler yürütülseydi daha iyi olmaz mıydı? Sürekli neden işleri üreticinin üzerine yıkıyorsunuz? Bu işin en kolay yanı! Bu gidişle fındığın geleceği tehlike altında bilginiz olsun.
Bir de diyorsunuz ki fındık fiyatları ile ilgili üreticinin lehine yaptığım açıklamalar gazete arşivlerinde mevcuttur diye. Sayın başkan fındıkla ilgili sorunlar ve fiyatlarla ilgili sizinle yaptığım söyleşileri, haberleri biz de manşete taşıdık. Anlamak istemediğiniz konu tam da burası. Biz size bu yazdığımız makalede şunu anlatmak istiyoruz: Söz bitti artık direkt icraat zamanı. Böyle sosyal medya hesabınızdan veya bir iki medya kuruluşuna verdiğiniz demeçlerle bu işler yürümüyor artık. Etki de etmiyor. Biz size şunu anlatmaya çalışıyoruz: Bölgedeki ziraat odaları temsilcileri ile birlik olup gerek Tarım ve Orman Bakanlığına gerekse Toprak Mahsülleri Ofisi’ne gidip veya dosyalar gönderip üreticinin hakkını alabilmesi için mücadele edin.
Ama bugüne kadar size ne bakanlıkta gördük ne de TMO’nun kapısında. Varsa da bizim haberimiz yok! Hani sürekli övünüp duruyorsunuz ya fındık fiyatları ile ilgili ‘gazetelere demeç verdik, üreticinin yanında olduk’ diye…
Ama ne hikmetse medyada sizi bakanlıkta veya TMO’da üreticinin lehine mücadele ederken göremedik? Neden hiç bakanlıkta veya TMO’da üreticinin haklarını savunurken sizi görmedik? Neden medyada bunlar yazılıp çizilmedi. Görmüş olsaydık bunları pekala medyaya servis ederdiniz. Ama yok!
Sayın başkan niyet okuyarak hakkımızda demişsiniz ki: ‘Dökülün sokaklara bağırın cağırın, ortalığı yakın yıkın. Kusura bakma kardeşim biz eşkiya değiliz, biz hak ararken, haksız duruma düşen aptallardan da olmayız, bu böyle biline.’
Ne münasebet! Kim sizden sokağa dökülmenizi istiyor. Böyle bir şey olabilir mi? O devirler çoktan kapandı, gitti. Bir daha da geri gelmesin.
Kim ki bu ülkenin bir taşına zarar verirse en başta biz bunun karşısında dururuz. Sizin de tabirinizle Allah o ‘eşkiyalara’ fırsat vermesin. Siz hangi hakla bize bu tür bir ithamda bulunmaya çalışıyorsunuz?
Yine demişsiniz ki haksız yere yazı yazıp şahsınıza ithamda bulunanlara hakkınızı helal etmediğinizi söylüyorsunuz. Biz sizi ne karaladık ne iftira attık ne de size haksız bir ithamda bulunduk.
Sadece fındık fiyatları konusunda yaptığınız açıklamaların yetersiz olduğunu, bu açıklamaların çokta ciddiye alınmadığını, gerçek manada üreticinin yanında olup mücadele etmek için şahsınızın ve diğer ziraat odalarının temsilcilerinin bakanlığın ve TMO’nun kapısına gitmesi gerektiğini size söyledik.
Eleştirilerimizi de biraz üst perdeden yaptık. Hakaret etmedik, iftira atmadık. Ayrıca ikinci yaptığınız açıklamada Tarım ve Orman Bakanlığı ile TMO’ya hiçbir çağrıda, serzenişte bulunmamışken üreticiye uyarmanızı şaşkınlıkla karşıladık. Borcu olan, düğün yapacak ve çocuk okutacak olan üreticinin akla değil gerçek manada yanında olunması gerektiğini sizlere hatırlattık. Hepsi bu.
Sayın Bekar, yukarıda ‘hakkımı helal etmiyorum’ demişsiniz ya bende size hakkımı helal etmiyorum. Neden mi? Bizi tanımanıza rağmen, sırf işinize gelmedi diye haksız ithamda bulunarak ismimi vermeseniz bile ‘Her zaman doğruyu yazıp, menfaat için kalemini satmayanlara’ diyerek bir imada bulunduğunuz için.
Siz böyle yakışıksız, elinizde hiçbir delil, belge, bilgi olmadan neye göre böyle bir ithamda, imada bulunabiliyorsunuz. Oysa biz sizi dindar, kul hakkından korkan biri olarak tanıyorduk. Yoksa yanlış mı tanımışız sizi? Sormak isterim bu yaptığınız kul hakkı değil de nedir?
Bizi tanıyanlar bilenler bilir. Biz bugüne kadar ne kalemimizi sattık, ne de kiraya verdik. Meslek hayatımız boyunca hiç kimsenin tetikçiliğini yapmadık. Bugüne kadar eğrisi, doğrusu ile kendi inandıklarımızı kaleme aldık. Tek derdimiz haksızlıklara boyun eğmemek, halkın menfaati, daha güzel, gelişmiş, modern bir ülke ve kentte yaşamak… Onun dışında hiçbir hesabımız yoktur. Kalemimizi satarsak, kiraya verirsek, tetikçilik yaparsak, birilerine ‘şakşakçılık yaparsak’ and olsun biz o kalemi kırarız! Çok şükür bugüne kadar çiğ yemedik ki karnımız ağrısın…
Sayın Bekar size birkaç tavsiyem olacak. Bulunduğunuz makamlar eleştiri makamı. Yapıcı eleştirilere tahammül edemeyecekseniz en ufak bir eleştiri de savunmaya geçip sayfalar dolusu yaptığınız işleri anlatacaksanız bu işler size göre değil!
Eleştiriye tahammül etmek zorundasınız. Eğer takdir edilecek işleriniz varsa biz de o işlerinizi zamanı geldiğinde takdir eder, teşekkür ederiz. Daha önce yaptığımız gibi… Bizimde varsa bir eksiğimiz, hatamız özür dilemesini de biliriz.
Ama siz böyle her eleştiriye kazan kaldıracaksanız, kızıp haksız ithamlarda bulanacaksınız; bu işler size göre değil! Yapmayın o zaman bu işleri. Bırakın.
Bir şey daha değinemeden edemeyeceğim sayın Bekar… Yine bizim yazdığımız yazı üzerine yaptığınız açıklamada demişsiniz ki ‘makam mevki kavgasında olmadık’ diye…
İyi de ilçeniz Arsin’de bir basın emekçisine verdiğiniz demeçte kurucusu olduğunuz AK Parti’den Arsin Belediye Başkan adaylığına talip olduğunuzu söylemişsiniz. Aday gösterilmemeniz halinde başka bir partiden aday olacağınızı söylemişsiniz.
İyi de sayın Bekar yerel seçimlere daha 3 sene var. Madem makam mevki peşinde değilsiniz bu acele neden?
Ayrıca yıllarca bağlı olduğunuz ve kurucusu olduğunuz partiden neden istifa ederek başka bir partiden aday olma yoluna gidiyorsunuz?
Kamuoyu da bu soruların cevabını sizden bekliyor. Kalın sağlıcakla…