Futbolda hakem hataları olur. Olmuştur, olacaktır da. Ancak bazı karşılaşmalar vardır ki, yaşananlar “hata” kavramının çok ötesine geçer. Kasıt sınırlarına dayanır, hatta onları da aşar. Geçtiğimiz günlerde oynanan Fenerbahçe–Trabzonspor karşılaşması tam olarak böyle bir karşılaşmaydı. O akşam sahada hakem yoktu; görevlendirilmiş bir “trio” vardı.Orta hakemin kararları tartışılabilir elbette, ama bu maçın kaderini çizen kişi orta hakem değil, VAR odasındaki isimdi: Davut Çelik. Orta hakem, oyunun doğasına uygun kararlar verdi: Golü geçerli saydı, pozisyonda sarı kartı gösterdi. Ancak VAR’dan gelen müdahale her şeyi değiştirdi. Pozisyon geriye sarıldı, olmayan bir faul "yaratıldı", ve gol iptal edildi. İşte bu, sıradan bir hata değil; futbolun akışına yapılan kasıtlı bir müdahaledir. Türk futbolunun geleceği, güvenle inşa edilecekse, bu tip karanlık maçlar unutulmamalı; aksine, hesap sorulmalıdır. Bu yaşananlar ne “bireysel hata”yla açıklanabilir ne de “şanssızlık”la. Bu bir organizasyondur. Ve adı ne yazık ki, adaletsizliktir.
HEDEF AVRUPA OLMALI
Trabzonspor’un bu sezonki kadro yapısına ve derinliğine objektif bir gözle bakıldığında, takımın ligde Avrupa kupalarına katılım bileti alması ve Türkiye Kupası’nı müzesine götürmesi, başarı hanesine yazılacak sonuçlar olacaktır.Elbette Trabzonspor gibi büyük bir camia her zaman zirveyi hedefler; bu, kulübün genlerinde vardır. Ancak başarı sadece şampiyonlukla ölçülmez. Doğru planlama, kadro yapısına uygun hedef koymak ve istikrar sağlamak da aynı derecede önemlidir.Bu sezon teknik heyetin ve oyuncu grubunun elindeki malzeme, Süper Lig maratonunda ilk dört için yeterli seviyededir. Özellikle genç oyuncuların gelişimi, takımın mücadele gücü ve içeride oynanan maçlardaki yüksek tempo, doğru yönetildiğinde sezon sonunda Trabzonspor'u Avrupa potasına taşıyacaktır.Öte yandan, Türkiye Kupası, hem kısa vadeli hedef olarak hem de camianın moral motivasyonunu yüksek tutma açısından büyük önem taşıyor. Kupayla tamamlanan bir sezon, önümüzdeki yılın daha güçlü bir şekilde inşa edilmesine de zemin hazırlar. Sonuç olarak, bu sezon Trabzonspor için gerçekçi ama bir o kadar da saygıdeğer hedefler var. Eğer Avrupa bileti alınır ve Türkiye Kupası kazanılırsa, bu sezonu "başarılı" olarak nitelendirmek son derece yerinde olacaktır.
ELEŞTİRİ FATİH TEKKE’YE SAYGISIZLIK DEĞİL
Her teknik direktör eleştirilir. Oyuna yapılan müdahaleler, oyuncu değişiklikleri ya da maç önü tercihleri; sonucu belirlediğinde "doğru karar", aksi durumda ise "yanlış hamle" olarak okunur. Bu futbolun doğasında vardır. Ancak bu yorumların dozajı, camianın futbol kültürüyle doğrudan ilişkilidir. Trabzon gibi futbolla yatıp futbolla kalkan bir şehirde ise bu tartışmalar daha yüksek sesle yapılır, daha yakıcı olur. Çünkü burada futbol sadece bir spor değil; hayatın ta kendisidir. Bu nedenle Fatih Tekke'nin zaman zaman eleştirilmesi, görevine olan saygısızlık değil, bu şehrin oyuna duyduğu tutkudan ibarettir. Fatih Tekke, hem futbolculuk döneminde hem de teknik adamlık kariyerinde Trabzonspor’a aidiyetini her zaman göstermiş bir isim. Ancak bu aidiyet, eleştiriden muaf olmak anlamına gelmez; aksine, daha fazla sorumluluk ve daha fazla beklenti anlamına gelir. Unutmamak gerekir ki, Trabzonspor’da teknik direktörlük sadece takımı sahaya sürmekle değil, koca bir şehrin duygularını yönetmekle ilgilidir. Bu da ancak sabırla, iletişimle ve futbolun içinden gelen sağlam duruşla başarılır. Fatih Tekke eleştiriliyor, evet. Ama bu eleştiriler, onun bu koltuğu doldurabilecek kapasitede olduğunun da bir göstergesidir.