HADİ ORDAN SENDE!..
Oyun, oyun içinde hayasızca oynanıyor!
Erdemsizliği erdem, ihaneti yurtseverlik, Cumhuriyet düşmanlığını koşulsuz demokrasi havariliğine yoranların oynadığı;
Harcı kin, yalan ve iftirayla karılan, bir kirli oyun bu!
Cumhuriyet öncesi okur yazar oranının %2 seviyesinde olduğu ama hiçbir bilimsel gelişmenin olmadığı, halkın eğitimsiz ve cahil bırakıldığı bir dönemi kutsayıp.
Sanki Arapça okuyup yazanların başarı öyküleri arşı alaya yükselmiş de Cumhuriyet engellemiş gibi. Kinlenip tam da Cumhuriyet haftası etkinliklerine denk düşürülen!;
“Maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” Diyebilecek zeka birikimine sahip densize, sadece “hadi ordan sende” diyorum.
Yönetenlerin dil ve din terminolojisini işlerine geldiği gibi kullanmaları, halkın duygularını istismardan başka bir şey değildir. Kader ve fıtrat kavramlarıyla topluma yıllardır empoze edilen çaresizlik duygusunu pekiştirerek sorumluluktan kaçınma gayreti bu.
Bir başka deyişle neredeyse insanı “sorumsuzlukla” yaratılmış bir varlık konumuna indirgeme cabası!
Akın kara, karanınsa ak olarak karşılık bulup, Zafer naralarının gök kubbeye yükseldiği o asrı Saadet günlerinin tekrarı sanki mümkünmüş gibi!
Ortalığa saçılan kirli ilişkileri örtmek adına seferber olup, meclisten Alel acele çıkartılan “sansür yasasının” koruyuculuğundan medet umanlar! Kullanımına onay verdikleri pranganın ilerde bir gün kendi ayaklarına da dolanabileceğinin idrakinden hayli uzaklar.
Utanç tablosunda yer kapıp, poz verme yarışına giren Gazi meclisin çoşkulu sakinleri. Bir zamanlar sokaklara dökülüp talep ettikleri düşünce özgürlüğünü kendi elleriyle katlederken hiç mi hicap duymadılar.
Neyse ki, hikmetinden sual olunmaz niyet okuma üstadı, araya girip korkacak bir şey olmadığını söyledi de rahat bir nefes aldık!
Suni olarak yaratılan kargaşa ortamı nedeniyle, havanın kurşun gibi ağırlaştığı günümüzde. Cumhuriyetin kuruluş ayarlarının yeniden güncelleyip, büyük Atatürk’ün işaret ettiği hedeflerde buluşmak. Ayrımsız tüm Yurtseverlerin önünde bir büyük ödev olarak durmaktadır.
Yoksa, sürecin seçime endeksli bu kritik eşiğinde, seçimlere gölge düşürebilecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak yerine. Fırsat bu fırsattır deyip;
Ayağına gelen pası gole çevirme hevesiyle referandum ipine sarılmak! Seçim süreciyle çelişen bir durum olup, çaresizliğin belirgin hezeyanıdır.
Anlayan anlıyor da, paşanın “çarıklı Erkan-I harp” diye tarif ettiği halk şimdilik olup bitenden habersiz, bir kuyruktan diğerine habire koşturup kendini paralamakla meşgul.
Orhan Veli benzeri süreçleri aşağıdaki mısralarla betimler.
“Beni bu güzel havalar mahvetti.
Böyle bir havada istifa ettim
Evkafdaki memuriyetimden.
Tütüne böyle bir havada alıştım.
Eve ekmek ve tuz getirmeyi
Böyle bir havada unuttum.
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle bir havada nüksetti.
Beni bu havalar mahvetti.
Sevgi ve dostlukla...