MUSATAFA BIYIK MURADINA ERDİ!
Mustafa Bıyık, adı sanı ortalıkta yokken İbrahim Sağıroğlu’na karşı olan tepkiden dolayı Yomra’ya Belediye Başkanı seçilmişti. Yani, Mustafa Bıyık’ın yerine yoldan geçen birini de aday gösterselerdi, o isim de başkanlık koltuğuna oturacaktı. Hiçbir siyasi altyapısı, bilgi ve birikimi olmadan şans eseri belediye başkanı oldu. Fakat “kerameti kendinden menkul” saydı. Neticede yaşadığı kurşunlanma olayları ile mağdur rolünü iyi oynadı. Halk ile bağlarını iyi tutarak Yomra’da kendisini sevdirmeyi başardı.
Mustafa Bıyık İYİ Parti’yi hiçbir zaman hazmedemedi. Sürekli AK Parti’nin kapılarında dolanarak bu parti ile temasını kesmedi. MHP’nin içinden hiç çıkmadı. “Orası olmazsa burası olur” diyerek iki tarafı da idare etti. CHP, Türkiye’de bir çıkış yakalayınca, onlarla da işmarlaşmaya başladı. İYİ Parti dışında her partiye karşı sevgi, sadakat ve bağlılık duydu. İYİ Parti’den çok Koray Aydın’ın belediye başkanı gibi hareket etti. Fakat evin “haylaz çocuğu” gibi evden kaçmanın fırsatını kolladı. Koray Aydın seçilemeyince de bu fırsatı kaza etmedi. Koray Aydın aday olunca Türkiye’de kendisine ilk desteği veren isim olmuştu. Bir yandan Koray Aydın’ın yanında yer alırken, arka planda kazanamaması için gece gündüz dua etti. Sonunda istediği oldu ve hem Koray Aydın’dan hem de kendisini bu makamlara taşıyan İYİ Parti’den kurtuldu. Giderken de Trabzon Milletvekili Yavuz Aydın’ı suçladı.
***
YAVUZ AYDIN’I SUÇLADI
Mustafa Bıyık, "Yavuz Aydın ile seçim öncesi ya da sonrası temasım olmadı. Önce Sayın Vekilin kendisini sorgulaması lazım. İYİ Parti'nin Trabzon'da kazandığı tek belediyeyiz. Kendi şehrinde belediyeyi kazanmış bir başkana ne tebrik gönderdi ne de bir selam verdi. Sorgulanması gereken kişi kendisidir. Kendi partisinden belediye başkanı seçilmiş adamı telefonla aramayan, ziyaret etmeyen biriyle vefa ya da hemşehri olarak yol yürümenin bir anlamı yok. 20-30 yıllık yol arkadaşı olan Koray Aydın'ı ilk kavşakta satan adam, Yomra belediye başkanını dünden satar” ifadelerini kullandı.
***
ÖNCE DAVAYI, SONRA DA PARTİYİ SATTI
Mustafa Bıyık giderayak Trabzon Milletvekilini Yavuz Aydın'ı suçladı. Koray Aydın ile Yavuz Aydın arasında 20-30 yıllık yol arkadaşlığından bahsetti. Aydın’ın Müsavat Dervişoğlu ile dostluğunun Koray Aydın’dan önce ve daha uzun olduğunu bilmeden bu açıklamayı yaptı. “İlk kavşakta yol arkadaşını sattı” ifadesini kullandı. Üstelik de bu cümleyi utanmadan sıkılmadan dile getirdi. Sen, İYİ Parti’ye geldiğin günden bu yana partini, davanı ve arkadaşlarını yok sayarak her gün farklı siyasi partilerle gizli görüşmeler yaptın. Bulduğun ilk fırsatta da partini sattın. Sana oy verip, Yomra Belediye Başkanı yapan İYİ Partili seçmenlere de kendi ikbalini düşünerek ihanet eden de yine sensin! Yavuz Aydın hala İYİ Parti’de kendisini o göreve layık görenleri temsil etmeye devam ediyor.
Yavuz Aydın’ın seni arayıp sormadığını söylüyorsun. Bence Aydın haklı. İnsanların gözünde o kadar güvensiz bir hale geldin ki, Aydın seni aradığında yine hangi parti ile işpişirdiğini acaba başka partiye geçmişmidir, endişesini taşıdığı için eli telefonun tuşlarına gitmemiştir. Genel seçimlerde Yavuz Aydın kapı kapı dolaşıp kendisi ve partisi için oy toplamaya çalışırken, Mustafa Bıyık sen neredeydin? Bırak seçim çalışması yapıp partine oy kazandırmayı, pencereni açıp dışarı bile bakmadın. Aydın’ın seçimi kazanamaması için ellerini ovuşturdun durdun. Şimdi de “beni arayıp sormadı” diyorsun. Seni o kadar çok arayan vardı ki, bu yoğun telefon trafiğinde Yavuz Aydın’ın seni arayıp aramadığını farketmen de, işini çok iyi yaptığının bir göstergesi olsa gerek! Malum siyasi pazarlık görüşmeleri telefonlarını hayli meşgul ediyor!
***
ARİF, DOĞAN VE AVCI’NIN AYIBINI ÖRTER Mİ? Tam da Ertuğrul Doğan başkanlığındaki yönetim ve Abdullah Avcı’nın ikinci gelişinin ardından bir tek alt yapı futbolcusunun Süper Lig maçlarında 11’de bir kez bile sahaya sürülmediğini dile getirip ağır bir eleştiri yazmaya hazırlanmıştım. Ama bir baktım Gaziantep FK maçında cezalı Eren Elmalı’nın yerine 11’de Arif Boşluk oynuyor. Kuşkusuz bu durum beni heyecanlandırdı. Arif en son geçen yıl 6 Haziran’da oynanan Başakşehir Süper Lig maçında 11’de oynamış, sonra adeta kızağa çekilmişti. Ne Nenad Bjelica, ne de Abdullah Avcı bu futbolcuya şans tanımamışlardı. Aradan neredeyse bir yıl geçtikten sonra genç ismin sahada kötü olması kuşkusuz bizim gibi altyapının kurtuluş olduğu savını ortaya atanlara burun kıvrılmasına, hatta, “Alın işte altyapı oyuncusu” şeklinde aşağılanmaların ortaya çıkacağından adım gibi emindim. Arif de uzun süre oynamamanın verdiği heyecanla maça tutuk başladı ama özgüveni geldikçe ne kadar klas bir oyuncu olduğunu gösterdi. Arif Boşluk’a güven duyulup, sürekli oynatılması halinde Türkiye A Milli takımına çok iyi bir sol bek olabileceği inancımı güçlendirdi. BİRÇOK GENÇ İSİM TRANSFERE HEBA EDİLDİFakat en önemli eksiği hücuma çıktığında yaptığı ortaların kalitesini biraz daha artırması… Bu noktada da Belçikalı sağbek Thomas Meunier’den mutlaka dersler almalı, onun tecrübelerinden yararlanmalı… Arif Boşluk sonuçta 90 dakikayı başarıyla tamamladı ve kendisine güven duyulması halinde Eden Elmalı’yı hiç aratmayacağını ortaya koydu. Fakat zorunluluktan dolayı Arif Boşluk’un oynatılması Başkan Ertuğrul Doğan ve Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın ayıbını örter mi? Örtmez tabii ki… İstenseydi bu takım Emirhan Zaman’ı da, Hakan Yeşil’i de kazanmıştı. Hatta Efe Poyraz Yıldırım belki de leblebi gibi goller atarken, Ali Şahin Yılmaz da savunmada kale gibi dimdik duruyordu. Belki de ne cevherler ortaya çıkardı, kulübün başkanı ve yönetimi altyapıdan oyuncu çıkarılması konusunda diretse ve bu yapıya güvenen bir teknik adamla çalışsaydı. Sırf transfer sevdasıyla üretmesi gereken Trabzonspor ülkenin en tüketici kulübü oldu ve bunun sorumluluğu ve utancı da kulübü yönetenlerle, teknik adamlarına aittir. Umarım bir yıl aradan sonra 11’de forma giyen ve usta oyuncuları aratmayan Arif Boşluk bu yönetime de Abdullah Avcı’ya da iyi bir ders olur. ***
GANİTA-FAROZ PROJESİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Murat Zorluoğlu’nun Büyükşehir Belediye başkanlığı dönemindeki vitrin projelerinden biri de Ganita-Faroz Sahil düzenlemesiydi. Gerçekten Trabzon halkı bu proje sayesinde artık denizin kokusunu soluyabiliyor, istediği gibi gezebiliyor, çocuk bahçelerinde çocuklar doyasıya gülüp eğlenip, güzel anılar biriktiriyor. Kafeleriyle, lokantasıyla, büfeleriyle, seyir terasları, yürüyüş yolları, yeşil örtüsüyle gerçekten güzel sayılması gereken bir projeye imza atıldığını söyleyebiliriz. Ancak burada verilen hizmetlere bakıldığında Zorluoğlu ve ekibinin sadece kendi tabanlarının bir bölümünün yaşam felsefesini dikkate aldıklarını gözlemlemek ve bunu da anlatıp, eksikliğin giderilmesi gerektiğini de dile getirmek durumundayız. Unutulmamalı ki, hangi iktidar olursa olsun, bu ülkede yaptıkları yatırımları sadece kendileri gibi düşünenlerin vergileri ya da kazançlarıyla oluşan bütçeden yapmıyorlar. Çok çeşitli düşüncelerden oluşan devasa bir mozaik halindeki halkın bütününün vergileri ve harcamalarının birikimiyle yatırımlar gerçekleşiyor.
EMEKLİ, ÇALIŞAN İYİ ZAMAN NİÇİN GEÇİRMESİN?
Bunun için de yatırım yapanlar sanki halka ödül veriyormuş gibi davranmamalı, hatta tüm topluma minnet borçlu olduğunu da unutmamalı… Yeniden Ganita-Faroz sahil projesine gelirsek; Bir kere böylesine devasa bir projenin içinde özellikle emekliler ve genç ve orta yaş kuşağının okey oynayabileceği, tavla partileri düzenleyebileceği, açık batak, elli bir, pişti, atmış altı ya da briç oynamalarına zemin hazırlayacak bir kafe niçin düşünülmemiş? Yani emekli hafta içi ya da sonunda sahile inip, gezintisini yapıp, denizin yosun kokusunu içine çekip, sonra bir kafeye gidip, tavla oynama hevesini yerine getirebilse, okey ya da briç oynasa olmaz mı? Aynı şekilde çalışanlar da akşam bu sahibe koşarak gitse, iş yorgunluğunu atlatmak için hangi oyunu oynamak istiyorsa oynasa ve keyifli bir şekilde evine dönse, bir sonraki gün de işine büyük bir iştahla gitme şansı yakalayabilse kötü mü olur?
HER ŞEY KENDİ TABANLARINA GÖRE DÜZENLENMİŞ
Ayrıca bu kentte alkol tüketiminde bulunan insanlar da var. Hatta çok sayıda Adalet ve Kalkınma Partili de inanılmaz alkol tüketiyor. Her ne kadar iktidarın önde gelenleri, alkolü şeytanlaştırsa da bundan vazgeçemeyenlerin sayısı bir hayli çok, milletvekilleri, belediye başkanları, ya da parti teşkilatlarında… Hatta okey, açık batak, tavla hastaları da az değil… Neyse; bırakalım partinin kendi tabasını, Türkiye’de her halde en çok vergi geliri alkolden toplanıyor. Demek ki yurttaşların büyük bölümünün böyle bir alışkanlığı var. Kaldı ki Trabzon’a sadece Arap turist gelmiyor. Dünyanın dört bir yanından turistler görüyoruz Denizi izlerken alkolünü de yudumlamak isteyenler sanırım bir hayli fazladır. Yani hem döviz girdisini daha da artırma, hem de kentle ilgili düşünceleri daha da pozitif olma durumu söz konusu değil mi? Böylesine güzel bir güzergahta neden alkolün de satılabileceği ve içilebileceği bir restoran inşa edilmemiş…
GERÇEK BİR KÜTÜPHANE BURAYA ÇOK GÖRÜLMÜŞ
Ganita-Faroz Sahil güzergahında yürüyüş yaparken, çok uzan bir bölgede bir otobüs görüyorsunuz. Hani kütüphane niyetine yapılmış ama hem otobüs küçük, hem içindeki kitaplar az, hem de içerikler çok geniş değil… Bu sahil şeridine niçin gerçek bir kütüphane yapılmamış… Türkiye’yi, Trabzon’u tanıtan binlerce kitap basılmış… Bunlar alınabilir… Ayrıca dergi, gazeteler de burada satılabilir. Sonra dünya klasikleri, Türk yazarların harika romanları, felsefe kitapları, dini ve kültürel yayınlar da olabilir… Okumak isteyen insanların zamanlarını dolu dolu geçireceği bir kütüphane gereksiz mi görülmüş? Okumayı sevenler, yazın denize nazır, çayını, kahvesini ya da meşrubatını yudumlarken bir yandan da kültürel değerlerini geliştirmesi kötü mü olur? Bu konu bir otobüs içinde birkaç kitapla geçiştirilecek kadar basit mi konu? Hani Trabzon kültür, sanat ve tarih kenti değil mi? Neyse bu prestij projesiyle ilgili daha birçok eksik sayabiliriz ama bunlar yeterli değil mi? Ne yazık ki bu önemli proje hayata geçirilirken, sadece Adalet ve Kalkınma Partisinin ideolojik bilinçaltına göre hareket edilmiş…Umarım Ahmet Metin Genç bunları dikkate alır ve eksikleri giderme yolunda adımlar atar…
Yoksa koca projeye yazık edilmiş olur…