YEREL SEÇİM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Türkiye uzun bir süredir yerel seçimlere kilitlenmişti. Bu seçimde özellikle CHP’nin 2019’da aldığı başta İstanbul olmak üzere, Ankara ve diğer büyük şehirleri koruyup koruyamayacağı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oylarında düşüş olup olmayacağı çok merak ediliyordu. Kuşkusuz bunların yanında geçim sıkıntısının ve emekliye reva görülen açlık sınırının altında yaşam standardının sandığı yansıyıp yansımayacağı da herkes tarafından yakından takip ediliyordu. Ayrıca CHP’nin üst kadrolarının değişmesi, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroılu’nun devrilmesinden sonra Özgür Özel ile ilk girilecek seçimlerde nasıl bir sonuç çıkacağı da bir başka ciddi takip edilen noktaydı. Ve yine CHP’nin hiçbir partiyle ittifak yapmadan, Cumhur İttifakı karşısında hezimet yaşayıp yaşamayacağı da dikkatle izlenen bir durumdu. Ayrıca tüm bunların yanında Yeniden Refah Partisi’nin denildiği gibi yükseliş gösterip gösteremeyeceği, MHP’nin, Cumhur İttifakı içinde kaldığı sürece oylarındaki erimenin devam edip etmeyeceği, CHP ile ittifak ettiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine birçok milletvekili sokan ama bunu kendi güçlerinin bir sonucu olarak gören partilerin alacağı oyların yanında, belki de siyasi ikbalini CHP’ye borçlu olan Meral Akşener ile İYİ Parti’nin 180 derece dönüşünün seçmende yaratacağı etki de önemle takip edilen noktalardan biriydi…
***
CHP’LİLERİN BİLE BEKLEMEDİĞİ MÜTHİŞ BAŞARI
Yerel seçimlerin kuşkusuz en büyük galibi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Türkiye genelinde oylarını yüzde 38 civarına çıkarıp, 1977 yılından itibaren yani, “Karaoğlan Bülent Ecevit’ sonrasında ilk kez Türkiye’de birinci parti durumuna gelmenin coşkusunu yaşadılar. Görüştüğüm tüm CHP’liler böyle bir başarıyı kesinlikle beklemiyorlardı. Ayrıca CHP yine devlet partisinden sosyal demokrat çizgiye yöneldiği 1972 yılında İsmet İnönü’nün, Bülent Ecevit tarafından devrildiği kongrenin ardından girdiği 1973 seçimlerinde yüzde 33 oy oranına ulaşıp, birinci parti olmayı başarmıştı. Yani şu anda ulaşılan yüzde 38’lik oy oranı tarihinin ikinci zirvesi olarak kabul edilebilir. CHP’liler, kuşkusuz Büyükşehirlerdeki başarılarını tekrarlayacaklarını düşünüyorlardı ancak yine de Cumhur İttifakı karşısına tek başına çıkmanın da sakıncalarını iliklerine kadar hissediyordu. Öyle ya geçtiğimiz seçime Deva Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Saadet Partisi ile birlikte girmişler ve ancak yüzde 25 civarı bir oy almışlardı. Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 11 Büyük Şehir’i de İYİ Parti, Saadet Partisi ile işbirliği yaparak gerçekleştirmişler, DEM Parti ise aday bile çıkarmamıştı. Bu kez tümü aday çıkarmış ve CHP’yi adeta kaderleriyle baş başa bırakmışlardı. Ancak seçimde alınan sonuçlar gösterdi ki, bu partiler aslında CHP’nin ayak bağlarıymış… Tek başına ve kendi ideolojisiyle seçimlere girdiğinde çok daha başarılı olabiliyormuş… Kimse, “Ekonomik kriz böyle yaptı” demesin… Geçtiğimiz genel seçimlerden önce de büyük ekonomik kriz yaşanıyordu. Hatta Pandemi nedeniyle iktidar halka sosyal ve ekonomik yardım açısından sınıfta kalmış, tüm bunların yanında bir de Deprem felaketinde merkezi hükümet, yerel yönetimler kadar bile bu bölgelere el uzatamamış, yarattıkları birçok skandal ile de Türkiye çalkalanmıştı. Ne yazık ki koşulların tümüyle olgunlaşmasına rağmen 6’lı masa, Zafer Partisi, DEM desteğine ve sosyalistlerin de koşulsuz oy vermelerine karşın hem Parlamento, hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde fiyasko yaşamıştı.
***
BU BAŞARININ ARKASINDAKİ GERÇEK NE?
CHP’nin hem Hatay dışında tüm Büyük Şehirlerde oylarını deyim yerindeyse katlaması, rakibi Cumhur İttifakı adaylarına sandığı adeta dar etmesinin birinci nedeni kuşkusuz partideki değişimdir. Bugün dünyanın belki de tüm halkları gücün yanında yer alır. Bir de güçlüleri yenenlerle birlikte olmayı sever. Kemal Kılıçdaroğlu sayısız seçim kaybetmesine rağmen ekibiyle birlikte adeta ölene kadar partinin başında kalma çabasını gösterirken, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başlattığı ve Özgür Özel’le vücut bulan değişim hareketi, Olağanüstü Genel Kurula yansıyınca partide bir canlılık oluştu. Yani partinin merkezindeki genel başkan dahil tüm güçlü isimleri, parti içi muhalefet tarafından mağlup edildi. Koltuk sevdasına kapılmış isimler, delegeleri de kendileri belirlemiş olmasına rağmen büyük bir darbe yedi. Bu darbeyi vuranlar da, kuşkusuz parti örgütlerinin coşkusunun doruğa çıkmasına ve yeni bir umut sürecinin başlamasına sebep oldu. Ayrıca başta İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Mansur Yavaş olmak üzere, devletin tüm güçlerini arkasına almış, Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan’ı da sandıkta yenmiş isimler olarak toplumda büyük karşılık bulmuştu. Bu isimlerin yanında diğer Büyükşehir Belediyelerinin halka ulaşan ve karşılık bulan hizmetler vermesi, tüm engellemelere rağmen başarılı olmaları da, “Türkiye alternatifsiz değil. Bunlar da yönetebiliyorlar. Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi’nden bile daha iyi” görüşünün insanların beynine yerleşmesine sebep oldular. Yani bir kere CHP’de Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel önderliğinde parti içindeki güçlüleri devirerek toplumda bir kaynaşmaya sebep oldu. Bu kaynaşma ve yeni bir umut kapısının aralanması halkı da bu partiye yöneltme yolunda adımlar atmasında önemli rol oynadı.
***
DEVLETİN TÜM GÜCÜNÜN KULLANILMASI TERS TEPTİ
Yerel seçim kampanyası boyunca başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan olmak üzere, neredeyse Adalet ve Kalkınma Partisinin tüm güçlü isimlerinin, “Eğer merkezi iktidarla uyumlu belediye başkanı seçmezseniz hizmet alamazsınız” şeklindeki tehdit dili büyük tepki çekti, halka bu noktada mağdur edilmek istenenlerin yanında yer almayı bir görev bildi. Ayrıca ekonomik açıdan büyük felaketlerin yaşanması, başta emekliler olmak üzere, toplumun geniş katmanlarının ekmeğe muhtaç hale getirilmesi de CHP’nin sosyal belediyeciliğinin ön plana çıkmasına vesile olmuştu zaten... Kent lokantaları, süt yardımları, otobüs kartı destekleri, indirimli su sağlama, yoksullara el uzatma, kreşler açarak çalışan annelerin kalbine girme, tarımsal destekler partiye ve adaylara oy olarak geri döndü. Bir de devletin tüm olanaklarının Adalet ve Kalkınma Partisi adaylarının lehine çalışması, muhalefet partilerinin yok sayılması, bakanların tümünün başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde oy avcılığına çıkması da çok tepki çekti. Çünkü toplumun büyük sorunları varken, etrafımız savaşlar nedeniyle kan gölüyken, bakanların bir yerel seçim kazanmak için kullanılması, “sorumsuzluk” olarak nitelendirildi. Tüm bunların yanında, yıllarca Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren seçmenlerin yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, “Dur düzeltirler” hayallerinin artık boş çıkması ve, “Bunlar halkı değil, artık sadece kendilerini düşünüyor” noktasına gelip oy tercihlerinde radikal değişiklik yapmalarını kaçınılmaz kılmaları da bu sonuçta önemli rol oynadı. Sonuçta bir yandan CHP’deki değişim hareketinin umut vermesi ve belediyelerinin başarılı olması, diğer yanda ekonomik krizin halkı inim inim inletmesi bu yerel seçimlerin sonucunu belirledi. Bir de muhalefette yer almasına rağmen, Cumhur İttifakı’nın işine yarayacak işler yapan partileri seçmenlerinin terk edip, umut olarak CHP’yi görmesi de alınan sonuçta etkiliydi.
***
BÜYÜK TAKIM, KÜÇÜK TAKIM TAVRI VE CHP’Yİ BEKLEYEN TEHLİKE
Türkiye 22 yıldır yerel ya da genel seçimlerde veya referandumlarda büyük oranda Adalet ve Kalkınma Partisi’yle birlikte hareket edenlerin zaferlerine tanıklık ediyordu. Yani sonuçta bu parti kurulduktan sonra sayısız seçim kazandı. CHP uzun yıllar aradan sonra ilk kez çok önemli bir başarıya imza attı. Şimdi bu başarıyı futbol terimiyle yorumlarsak, acaba bu başarıdan sonra Parti yetkilileri ve tabanı büyük takım refleksiyle mi, yoksa küçük takım tavrıyla mı hareket edecek merak konusu… Bilirsiniz küçük takımlar, tarihlerinde zaman zaman başarılı süreçler yaşarlar. Ligde belki bir kez tesadüfen şampiyon olurlar, ya da ikincilik, üçüncülük elde ederler, Türkiye Kupasını kazanırlar. Veya bir büyük takımı mağlup ederler. Bu sonuçlar da camialarında büyük sevinçlere, coşkuya sebep olur. Olmadığı kadar bir özgüven patlaması yaşamaları söz konusu olur. Bu özgüven patlaması ve ego şişirmeden kaynaklı çok basit hatalar yaparlar. Büyük maç kazanıldıktan sonraki hafta bir bakmışsınız ki takım sahada sürünüyor ve sonuçta da üst üste yenilgiler alıyor. Ligi iyi yerde bitirdiği sezonun hemen ardından küme düşmeye oynuyor. Sonra alt liglere düşüyor. Belki de amatör kümeye kadar gidip, sonra kapananları da biliyoruz. Kuşkusuz CHP, Türkiye tarihinin en eski partisi ve bu nedenle de küçük takım havasında görülmemesi gerekir. Ancak uzun süreli sandık başarısızlıklarından dolayı gelen bu zafer, sarhoşluğa sebep olursa, faturayı 2028’de çok ağır öderler. Futbolda büyük kulüpler defalarca şampiyon olsa da, şımarıklık eğilimi göstermez, bunu hemen içselleştirir, bir sonraki sezon daha önemli başarılara ulaşmanın yollarını bulma çabası gösterirler. Çünkü başarı onlar için alışkanlıktır. Büyük kulüp taraftarı, takımlarının ikinci olmasını bile içine sindiremez, hemen teknik adamı, yönetimi istifaya davet eder… CHP önce Deniz Baykal, sonra da Kemal Kılıçdaroğlu kliğinin yüzünden sayısız seçim kaybetti ama ilk kez bir seçimde beklentilerin çok üzerinde bir zafere imza attı. Onlardan beklenen büyük kulüp refleksi göstermeleridir. Aksi takdirde bu yerel seçim zaferi saman alevi gibi bir başarı olur gelecek de heba edilir.
***
BAŞARIYI SAHİPLENME DUYGUSU ÖNE ÇIKARSA
Türkiye’de sağ partilerde genel olarak bir lider vardır. Tüm diğer unsurlar onun etrafında toplanır. O lider ölene kadar da kolay kolay terk edilmez. Buna karşın sol ve sosyal demokrat kesimde ise kadro harekatı vardır. Lider kutsal değildir, felsefe önemlidir. Ancak bir felsefeyle başarı geldiğinde de zaman zaman buna herkes sahip çıkmak ister. Şimdi CHP’yi ele alırsak, 2019 yerel seçimlerinde Recep Tayyıp Erdoğan gibi Türkiye’nin son yıllardaki en önemli ve hiç seçim kaybetmeyen lideriyle temsil ettiği partinin tüm organlarını iki kez sandıkta yenen bir Ekrem İmamoğlu figürü vardı. Bu seçimde de CHP tek başına yarışa girmesine ve devletin tüm güçleri orantısız olarak üzerine çullanmasına rağmen büyük fark atarak kazandı. Artık İmamoğlu’na, CHP’nin gelecekteki Cumhurbaşkanı adayı olarak kendisine kesin olarak bakılabilir değil mi? Ancak bir başka Cumhurbaşkanı adayı olabilecek Mansur Yavaş da Başkent Ankara’da rakibine neredeyse yüzde 30’luk bir fark atarak müthiş bir başarı elde etti. O da ikinci kez büyük bir zafere imza attı. O da, “Benim de halkta büyük karşılığım var ve artık Cumhurbaşkanı adayı ben olmalıyım” demesi söz konusu olabilir değil mi? Ve Özgür Özel, ilk kez partinin genel başkanı olarak bir seçim yarışında gücünü ortaya koymaya çalışırken, yüzde 38’e varan bir oyla birlikte CHP’yi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önünde birinci parti haline getirdi. Bırakın bu dönemi CHP, Özel liderliğinde 1977’den sonra ilk kez böyle bir başarı yakaladı. Ve 1973’ü de geride bıraktı. Şimdi bu durumda Mansur Yavaş gibi Özgür Özel de, “Genel başkan olarak ben çok önemli bir başarı elde ettim. Liderliğimi ispat ettim. Partiyi bu ülkede birinci sıraya çıkardım. Bu durumda Cumhurbaşkanı adayı ben olmalıyım’ gibi bir düşünceye sahip olarak hareket etmeye başlarsa işte o zaman yandı gülüm keten helva…
CHP’deki en büyük tehlike budur. Bir de ikinci kez seçilen belediye başkanlarının rehavete kapılması, yetenekli isimlerden vazgeçip, kendi bulundukları bölgede tek adamı havası estirmeye başlaması ve il-ilçe örgütlerinde yer alan isimlerin de burunlarının büyümesi ve herkese yüksekten bakması olur. Yanı başarının getirdiği bir şımarıklıkla, gelecekte koltuklar dağıtılırken, zirvedeki üç ismin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna layık olduklarını düşünüp, rekabete girmeleri ve bunun halka olumsuz yansımasıyla birlikte erozyon süreci yaşamasıdır. Bunun da tepeden tabana yansıması olur. Bakalım gelecek ne gösterir!
Bekleyip göreceğiz…
***
MHP, ORTAHİSAR’DA KAYA’YA DESTEK VERDİ
31 Mart yerel seçimlerinde Cumhur İttifakı ortağı MHP, organize bir şekilde desteğini CHP adayı Ahmet Kaya’ya verdi. Büyükşehir’de ise Ahmet Metin Genç’i desteklediler. MHP Ortahisar teşkilatının taleplerine kulak tıkayan AK Parti Ortahisar yönetimi, seçim sürecinde de bu tutumunu devam ettirdi. Bu konudan muztarip olan MHP İlçe teşkilatı mahalle temsilciliklerine haber göndererek Ortahisar seçimlerinde CHP adayı Ahmet Kaya’ya destek verilmesi talebinde bulundu. İlçe teşkilatının bu çağrısı sandıkta karşılık buldu. AK Parti Ortahisar kurmaylarının yanlış seçim strajedesi mağlup olmalarının en büyük sebebi olarak karşılarına çıktı. Kendi ittifak ortağı ile bile uzlaşma sağlayamayan bir anlayışın halka kendisini anlatıp oy toplamasını beklemek hayalcilik olurdu. İşte seçimlerde tam da bu oldu. Yıllardır partilerini iktidarda tutan MHP’yi yok sayan, Trabzon’daki yöneticilerine tepeden bakan AK Parti, bu şımarıklığının bedelini Ortahisar’ı kaybederek ödemiş oldu.