KİBRİN NİRVANASI HAMİT ALTINTOP
Türkiye Futbol Federasyonunu yönetenler gerçekten bu ülkenin gerçeklerinden bihaber ve genellikle kararlarıyla futbola zarar vermekten geri durmuyorlar. Son Başkan Mehmet Büyükekşi ve ekibinin yönetimi ise fecaat noktasını bile çoktan aşmış gözüküyor. Ancak bu isim hala daha koltukta kalmak için kırk takla atmaktan geri durmuyor. Büyükekşi’nin ekibinde, Milli takımlar sorumlusu olarak uzun süredir görev yapan Hamit Altıntop da rezalet uygulamaları ve kararlarıyla futbolumuza en büyük zararları verenlerden bir tanesi ama buna rağmen yine de söz sahibi olmanın yanında, karar merciindeki en önemli isimlerden bir tanesi olarak karşımızda duruyor. Onun döneminde A Milli takımın ve alt milli takımların elle tutulur bir başarısının olmadığını söylemek abartı olmaz sanırım. Ancak bu isim yaptığı sayısız hatalara, Türk futbolunda bir sistemin oturması ya da ekol oluşturması adına hiçbir hamle yapmazken kendisini dev aynasında görüyor ve burunun Kaf Dağı’nın ardına kadar uzandığını fark ettiriyor.
TAM BİR MEGALOMAN GİBİ KONUŞMUŞ
Dün Watshapp’tan bir video önüme düştü. Hamit Altıntop bu videoda bir konuşma yapıyor ve, “Arkadaşlar, hiç mütevazı olmayacağım. Benim Türk futboluna değil, Türk futbolunun bana ihtiyacı var” sözlerini yumurtluyor. Ya bir insan nasıl bu kadar narsist, megaloman olabilir anlamak olanaksız. Sen kimsin, nesin, necisin de Türk futbolunun sana ihtiyacı olacak. Futbol kültürünün derinliği nedir? Zaten bu noktada biraz olsun bilgi kırıntısına sahip olsaydın, Alman kulüpleri ya da Futbol Federasyonu sana önemli görevler verirdi. Ama tarafına bile bakmıyorlar. Hayatın Almanya’da futbol oynamakla geçmesine, bir dönem Real Madrid denemene rağmen kimse yüzüne bakmıyor. Bak Nuri Şahin’i eski kulübü Borissia Dordmund nasıl da bünyesine katıyor. Bayern Münih tarafına bakıyor mu? Yok değil mi? Çünkü bir hiçsin… Bak Galatasaray’da da oynadın ama onlar da senin bir işe yaramaz olduğunun farkındılar ve kapılarından içeri bile sokmuyorlar.
BU AÇIKLAMANIN HESABI SENDEN SORULMALI
Bu ülkede bir çok yağdanlık gibi siyasi iktidarın tepesindeki isim olan Recep Tayyıp Erdoğan’a yanaşıp, el etek öpüp, sonra da iş talebinde bulunan birçok isim gibisin Hamit Altıntop… Fakat genel olarak gurbetçilerin kültürünü taşımanın dayanılmaz zavallılığı içindesin. Avrupa’da kimse seni adam yerine koymayınca, Türkiye’de egonu tatmin etme peşindesin. Çifte karakterlisin, ne Türk olabilmişsin, ne Avrupalı… Ama seni siyasi iktidar ve futbol özürlü TFF cilalayıp, ülke insanına zoka gibi sokmaktan geri durmadı. Ancak bu sözünden sonra sana haddini bildirmesi gerekenlerin gerekli tavrı koymasını bekliyoruz. Yoksa bu ülkeyi ve insanını, kurumlarını böyle aşağılayan bir anlayışa taviz vermeye devam edilmesi halinde bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş olanlara en büyük hakaret yapılmış olur. Senin gibi megalomanlardan Türk futbolunu kurtarmak, futbolun kurtuluşu için atılacak en önemli adımdır. Bu yapılmazsa senin gibi egosu Nirvana yapmış isimlerin elinde futbolumuzun her gün biraz daha kötüye gidip iflas bayrağını çekmesi kadar doğal bir şey olamaz…
***
CAFER HAZAROĞLU’NUN ARDINDAN!...
Cafer Hazaroğlu, hem siyaset, hem de futbol dünyasına damgasını vurmuş bir simaydı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde yıllarca il yönetiminde görev yaptı ve sonra da İl başkanlığına geçildi. Burada da önemli sayılacak bir süre partisine hizmet etti. Tok sesiyle dikkat çeken, giyimine gösterdiği önemle de kendisinden söz ettiren bir isimdi. Sosyal çevresi çok genişti. Ben kendisini Trabzonspor yöneticisi olarak tanıdım. Eleştiriye açık, insanlarla ilişkilerinde sıcaktı. Sesini yükselttiği anlar belki de hiç yoktu. Cafer ağabey özellikle Şota Arveladze, Arçil Arveladze, Kaçharav, Beradze, Nemsadze gibi Gürcü futbolcuların Trabzonspor’a gelmesiyle birlikte daha da ön plana çıktı. Gürcü isimlerle ilişkileri çok iyiydi. Bu nedenle kendisine, “Gürcü futbolculardan sorumlu yönetici” sıfatı yakıştırılırdı. Mehmet Ali Yılmaz, Sadri Şener, Faruk Nafız Özak gibi isimlerle çalıştı. Hepsinde de uyumluydu. Kuşkusuz renkli bir sima olarak bilinir Cafer Ağabey…
GÜMRÜK MEMURUNA İÇKİLERİ NASIL TAŞITIYOR?
Cafer Hazaroğlu, Süleyman Atal’ın da içinde bulunduğu yönetici grubuyla Trabzonspor ile İngiltere’ye gitmişler… Dönüşte hava alanından içki, sigara falan almışlar… Ancak bunların Türkiye’ye girişi o dönemde yasakmış… Tabii ki hava limanında gümrük memurları herkesin çantasını kontrol edecek… İçki şişelerinin bulunduğu çanta ise Süleyman Atal’ın elinde… Atal ise yakalanacaklar ve kaçakçılık yapmaktan haklarında işler yapılacak diye tir tir titriyor. Bu arada tabii ki şişeler de birbirine vurunca tıngır mıngır sesler çıkarıyor. Cafer ağabey, Süleyman ağabeye, “Çantaları yere bırak” diyor. Süleyman ağabey de dediğini yapıyor. Cafer ağabey hemen gümrük memuruna, “Evladım sayın vekilimizin çantalarını otomobilin bagajına bırakır mısın?” diye tok sesiyle isteğini iletiyor. Süleyman ağabey de şık mı şık tabii ki… Gümrük memuru hemen çantalara yöneliyor ve aldığı gibi hepsini otomobilin bagajına yerleştiriyor. Süleyman ağabey şok geçiriyor ve, “Ya kaçak içkileri, gümrük memuru aracılığıyla otomobile taşıttın ya, pes doğrusu” derken derin bir nefes alıyor ve rahatlarken, otomobilde kahkahalar havada uçuşuyor.
TRAFİK POLİSİNİ NASIL OYUNA GETİRİYOR?
Cafer ağabey yine Trabzonspor yöneticisi olarak görev yaparken, Antalya’da bir maça gidecek. Ankara’dan arkadaşlarıyla özel otomobiliyle birlikte yola çıkıyorlar. Ancak bayağı sürat yapıyorlar. Yolda çevirme var tabii ki… Radara yakalanıyorlar yani… Trafik polisi, otomobili kenara çekmesini istiyor. O da çekiyor. Hızla araçtan iniyor ve, “Ben Trabzonspor başkan yardımcısı Cafer Hazaroğlu, Antalya’da bir program var ve spor bakanı beyefendi de programda yer alıyor. Ona yetişmeye çalışıyoruz. Geçti mi bakan bey?” diye babacan bir tavırla polis memuruna soru soruyor. Polis ise, “Nöbeti yeni devraldım, görmedim” deyince, “Çok geç kaldık, bakana yetişelim, bize zaman kaybettirme” diye emir verir gibi konuşuyor. Polis de saygıda kusur etmeden yolu açıyor, iyi yolculuklar diliyor ve böylece Cafer ağabey, ceza almadan yola devam ediyor. Bulduğu çözüm ise yanında bulunanları yine gülmekten kırıyor…
FARKINDA OLMADAN BANA VERDİĞİ HABER
Cafer ağabey çok renkli bir kişilikti. Kendisiyle çok sayıda anımız var. Bir tanesini burada dile getireyim. Şota ve Arçil için Dinamo Tiflis Kulübüyle yapılan anlaşmaya göre, “UEFA, Avrupa kupalarına katılma hattını yeniden tanırsa, bu iki isim ülkelerine dönecek. Bilindiği gibi Dinamo Tiflis şike yaptığı gerekçesiyle Avrupa’dan 2 yıl men edilmişti. Arçil ve Şota’yı yetiştiren teknik direktör Cemali Çemikadze bir gün, “Tiflis’te bayram… UEFA Dinamo Tiflis’i affetti. Gelecek sezon Avrupa’da oynamaya devam edecek” diyor. Tabii ki bunu hemen haberleştiriyorum. Hürriyet Gazetesinde ana sporda 9 sütuna manşetten giriyor haber. Ortalık karışıyor. Sabah ofis telefonundan Cafer ağabey arıyor. “Adnan bu haberi neden yaptın?” diye sorunca, “Ağabey, gazeteciyim ben. Haber yalan mı?” şeklinde karşılık veriyorum. “Haber doğru da, Fenerbahçe bunlara 35’er bin dolar aylık teklif etmişti. Şimdi bunları Fenerbahçe alır” diyor Cafer ağabey… Ben de gazetecilik yaptığımı ifade ediyorum ama bir yandan da yeni bir özel haber almanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu kez, “F.Bahçe’den Gürcülere aylık 35’er bin dolar teklif” haberini yapıyorum. Tüm gazetecileri bir kez daha atlatıyorum. Cafer ağabey ise konuşma anında bana söyledikleriyle önemli bir haber verdiğini tabii ki fark etmiyor. Haberi okuyunca da, “Sizden korkulur, daha ağzımı bile açmam” diyerek sitem ediyor.
Ve Trabzon’un en renkli simalarından biri artık aramızda yok. Dün cenazesindeydik ve sevenleri tarafından uğurlandı Cafer Ağabey… Ailesinin, sevenlerinin, spor ve siyaset dünyasının başı sağ olsun…
Huzur içinde uyusun!
***
HALİL İLELİ SEN YAPMA BARİ!
Geçtiğimiz akşam Çay TV’de Halil İleli’nin konuğu Yomra Belediye Başkanı Mustafa Bıyık’tı. İYİ Parti’den istifa etme sürecini bir türlü haklı sebepler ortaya koyarak açıklamayan Mustafa Bıyık’ın belki vicdan muhasebesi yaptığını ve gerçekleri canlı yayında açıklayacağını hesap ederek ekran karşısına geçtim. Daha programın açılışında bir saatlik yayının nasıl sonlanacağını tahmin etmekte güçlü çekmedim. Sevgili Halil hiç beklemediğim bir şekilde, “ne şiş yansın ne kebap” tarzında sorular sordu. Mustafa Bıyık da geniş alanda topu istediği gibi çevirdi. Söylediklerine ne kendi inandı ne de kamuoyunu inandırabildi. Atakan Kadıoğlu olarak aynı kurumlarda omuz omuza mücadele verdiğim Halil İleli'nin bu tür programlarda gazeteciliği konuşturmasını arzu ederdim. Fakat olmadı. Bunu bir yayın kazası sayıyorum.
***
MUSTAFA BIYIK’A SORULMASI GEREKEN SORULAR
Trabzon Basınına 30 yıla aşkındır her alanda hizmet etmiş, duruşu ve tavrı ile her zaman takdir ettiğim değerli dostum Halil İleli'nin Mustafa Bıyık’a aşağıdaki soruları sormasını beklerdim.
-Dışarıdan bakıldığında İYİ Parti’yi bir türlü hazmedemediğinizi gözlemliyoruz. Bu konuda yanılıyor muyuz?
-Görev süreniz boyunca sürekli farklı partilere geçeceğiniz konuşuldu. Bu konunun bu kadar çok konuşulmasının altında sizin net bir tavır ortaya koymamanız mı yatıyor?
-AK Parti’ye geçme konusunda anlaşma yaptığınız, sizin tavsiyeniz ile İlçe Başkanı yapılan Abdulkadir Özdemir’in başkan olmasının ardından sizi AK Parti’de istemediği konuşuluyor? Bu konu doğru mu?
-İYİ Parti’nin yerel seçimlere, “hür ve müstakil” girmesini eleştirdiğinizi ve bu eleştirileri yüksek sesle dile getirdiğinizi beyan ediyorsunuz? Hatta bugünkü istifa sebeplerinizden en önemlisinin de bunun olduğunu vurguluyorsunuz. Maden öyle, seçimlerden önce neden istifa edip, bağımsız aday olarak seçimlere girmediniz?
-Bazı partilileriniz Yomra’da İYİ Parti değil, Mustafa Bıyık ismi oyları kazandı diyor. Bu kadar kudret sahibi iseniz neden seçimlere bağımsız aday olarak girmediniz?
-Koray Aydın’ın genel başkanlık yarışını kaybetmesiyle İYİ Parti’den ayrıldınız? Koray Aydın’ın seçimi kaybetmesine yazıldığı-çizildiği gibi gerçekten sevindiniz mi?
-Belli bir süre dinlendikten sonra başka bir partiye geçip geçmeyeceğinize karar vereceğinizi söylüyorsunuz, CHP ile anlaştığınız ve gündemin soğumasını beklediğiniz konuşuluyor. Bu doğrumu?
-“Koray Aydın Yomra’ya gelmesin, biz seçimi alıyoruz” ifadesini kullandınız mı, kullanmadınız mı?
-İYİ Parti ana muhalefet partisi olsaydı ve genel başkan değişimi yaşansaydı yine partinizden istifa eder miydiniz?
-İYİ Parti seçmenlerinden aldığınız oy ile Belediye Başkanı seçildiniz. İstifa ederek onlara ihanet ettiğinizi düşünüyor musunuz?
***
ZEYYAT KAFKAS’I KUTLAMAK GEREK!
Trabzonspor’da Ertuğrul Doğan başkanlığındaki yönetim yaptığı transferlerle birlikte adeta çalıştıkları teknik adamların esiri haline gelmesiyle birlikte bizden de en ağır eleştirileri haklı olarak görüyorlar. Fakat transfer konusunda önemli bir olayı atlamışız… Bilindiği gibi sezon başında Pilot takım 1461 Trabzon, Behlül Aydın’ı Trabzonspor’dan kiralamıştı… Bu oyuncu iyi de oynuyordu fakat disiplin yönetmeliğine aykırı davrandığı için kadro dışı bırakılmıştı. Devre arasında son gün bu oyuncu Kastamonuspor’a satılmıştı. Bu da sıradan bir haber olarak ve küçük bir şekilde gazetelere ya da internet sitelerine yansımıştı. Fakat daha yeni olarak önemli bir bilgiye ulaştık. Bu da Behlül Aydın’ı, transferin son günü Kastamonuspor’a çok iyi bir şekilde pazarlayan isim Asbaşkan Zeyyat Kafkas, tam 5,5 milyon lira bonservis bedeli elde edilmesini sağlamış… Bir sonraki satıştan da yüzde 50 pay alınacakmış… Bunun yanında Behlül Aydın’ın ilk satış hakkı da Trabzonspor’a olacakmış… Yani, Behlül’ü Trabzonspor yeniden geri almak isterse, başka bir takıma satılması söz konusu olmayacakmış… Böyle bir satıştan dolayı Kafkas’ı kutlamak gerekir…
Her giden yabancıya üste para veren, yerli oyunculara milyonlarca Euro harcayıp, bedava göndermek zorunda kalan Trabzonspor kulübü, kendisinde bir kez forma giyememiş bir altyapı oyuncusunu bu şartlarda satması alkışlanacak bir pazarlama olayıdır ve emeği geçenleri alkışlamak da görevimizdir.
TRABZONSPOR HEP BU YOLU DENEMELİ
Bu noktada bir şey daha hatırlatmak istiyorum. Yıllardır bu kulübü yönetenler, altyapıdan A takıma çıkardıkları futbolcuları oynayabilecekleri kulüplere kiralayıp, olgunlaşıp geri dönmelerinin yolunu yapma peşinde koştu. Oysa bu kiralık gidenler arasında başarılı olup, dönüp takıma hizmet edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Çünkü bu gençler kiralık gittikleri kulüpte en küçük sorun yaşadıklarında küserler, çalışmaktan vazgeçerler. Nasılsa geriye dönme gibi bir garantileri vardır. Oysa yapılması gereken umut vaat eden ama takımda oynayamayan gençleri satmaktır. Ancak bu oyuncuların satıldığı kulüplerle yapılan sözleşmelere, “İlk transfer hakkı bizdedir” maddesi konulmalı… O oyuncu takip edilmeli ve başarılıysa geriye alınmalı… Zaten satışla giden oyuncunun geri dönme ya da sıçrama yapmasının tek yolu, çok başarılı olmasından geçer. Bunu yapamazlarsa kaybolup gideceklerini bilirler. Bunun için de çok çalışmak, savaşmak, mücadele vermek zorunluluğuyla birlikte büyük sıçramalar yaparlar. Bunu da defalarca yaşayarak gördük.
Sonuçta uygulanması gereken, “İlk satış hakkı Trabzonspor’a olacaktır” maddesiyle altyapıdan A takımda hemen oynayamayacak oyuncuların satışıdır. Umarım bu yol izlenir ve birçok genç isim yok olmaktan kurtulur.