GENÇ’İN BU UYGULAMASI HİÇ OLMADI
Önceki gün Gazeteciler Cemiyetinin önünde sigara içerken, bir arkadaşım yanıma geldi ve, “Duydun mu Büyükşehir Belediyesi, işletmelerinde çayı 3 liraya indirdi” dedi… Bir anda, “Harika” dedim ve, “Demek ki Ahmet Kaya’nın emekliler için kahvehane arayışı işe yaradı. O çayı 1,5 liradan verecekti. Büyükşehir de 3 liradan satacak. Rekabet halka olumlu yansıyacak” dediğim anda arkadaşımın, “Ama” dedi ve, “Kahveye, diğer içeceklere ve yiyeceklere büyük zam yapıldı” şeklinde sözler dudaklarından dökülünce bir anda şaşkınlık yaşadım. “Nasıl olur?” dedim, “İndirim varsa her içecekte ve yiyecekte bunun geçerli olması gerekir” diye düşüncemi dile getirip sonra da konuyu araştırmam gerektiğini belirttim. D:ün bir sitede, Ahmet Metin Genç’in çay bahçelerinde çayı 3 liraya indirdiğine dair bilgi paylaşılmıştı ve kendisine methiyeler dizilmişti.
BALIK FİYATI GERÇEKTEN DUDAK UÇUKLATTI
Bugün önce Ganita-Faroz sahilindeki işletmelere gittim. İlk durağım tam Ganita’nın altındaki alkolsüz restoran oldu. Burada hiçbir ürüne, en küçük bir indirim olmadığını öğrendim. Hatta her şeye zam yapıldığını söylediler. Hatta balık fiyatlarına baktım, hemen hemen hepsinde porsiyon fiyatı 350 liraydı. Üşenmedim, meydana çıkıp, sonra Uzun Sokak’ta bir balıkçıya uğradım. Fiyatları sordum. “Ağabey, mezgit, yanında 3-4 çeşit garnitür, salata ve kaygana ile birlikte 250 lira… Levrek de aynı garnitür, salata ve kaygana tavasıyla birlikte 350 lira” ifadelerini kullandı. Yani sonuçta levreğin garnitür ile balıkçıdaki fiyatıyla, belediyenin işletmesindeki levreğin fiyatı aynı… Tabii ki Belediye işletmesindeki levrek ya da diğer balık tava ya da iızgaranın yanında 3-4 çeşit garnitür, salata, söğüş ve kaygana var mı bunu bilmiyoruz. Yoksa gerçekten şaşılacak bir durum olur bu… Yani Belediye halka hizmet aracı olması gerekirken esnaftan daha yüksek fiyatla ürün satıyorsa pes demekten başka yapacak bir şeyimiz kalmaz değil mi?
ÇAY'A İNDİRİM HER ŞEYE ZAM YANLIŞ DEĞİL Mİ?
Sonra Ganita-Faroz bölgesindeki tüm büfeleri ve kafeleri dolaştım. Bir baktım ki büfelerde daha önce 8 liraya satılan çay, 10 liraya, kafelerde de 12 liraya satılan çay 15 liraya yükselmiş… Aynı şekilde kahvenin fiyatı 60 liraya fırlamış… Tüm yiyecek ve içecekler yeni sezon için yeni zamlarla birlikte halkın hizmetine(!) sunulmuş… Sonra üşenmedim bu kez de Aşıklar Parkına gittim. (Fatih Parkı) Parkın üst kısmındaki kafeye çıktım. Her zaman orada oturuyorum zaten… Baktım çay fiyatında değişiklik yok, yani 8 lira ama kahve 30 liradan 40 liraya çıkmış… Mesela 65 lira olan ekmek içi köfte 90 lira olmuş. Ve 45 liralık kaşarlı tost 70 liradan işlem görüyor. Çalışanlara, “Hani çay indirimi vardı” dediğimde, “Ağabey, bizde yok ama aşağıdaki büfelerde satılan çaylar 3 liraya indi” dedi. “Her şeye zam yapılmış” dedim… “Yeni sezon tarifesi” yorumunu yaptılar.
Çayın 3 liraya indiği büfe ve çay bahçelerinde de kahve 25 liradan 40 liraya yükselmiş, diğer tüm içecek ve yiyecekler de zamlandığını gördüm. Meğer Büyükşehir Belediye başkanlığına bağlı TRABİTAŞ’ın işlettiği kurumlarda Atapark çay bahçesinde, Millet Bahçesi’nde ve Fatih Parkı’nda birkaç çay ocağı ya da büfede çayı 3 liraya indirirken, diğer tüm yiyecek ve içeceklere fahiş zamlar yapmış ama birçok işletmesinde de çayı da zamlandırmış… Peki halka hizmet bu mu? Birkaç yerde çayı 3 liraya indirip, diğer tüm yiyecek ve içeceklere esnafın bile yaptığı zamdan fazlasını yaparken, birçok işletmede ise çay fiyatını da zamlayıp sonra da, “Bakın biz çayı 3 liraya indirdik” demek iş mi yani? Belediyenin uygulamasından sonra, “Yoksula belediye sadece çay içmeyi uygun görüyor. Kahveyi, ya da diğer içeceklere ve yiyeceklere layık görmüyor. Görse onların da fiyatını indirir ve bunu tüm kurumlarında gerçekleştirir” diye düşünmek en doğal hakkımız değil mi? Belediyelerin görevlerinden en önemlisi halka hizmet ve bunu yaparken de en makul fiyatları uygulamak olmalıdır.
Ama gördüğüm durum hiç de böyle bir anlayışın hakim olmadığıdır.
Ahmet Metin Genç tam alkışı hak etmesi gerekirken uygulamalarıyla birlikte sınıfta kalmıştır.
En azından benim ve benim gibi düşünenler nazarında…
***
AMAN DİKKAT AHMET KAYA!
Trabzon’da 15 yıl aradan sonra merkezin yönetimi CHP’ye geçti. Volkan Canalioğlu’ndan sonra Ahmet Kaya, rakibi Ergin Aydın’ı geride bıraktı ve Ortahisar Belediye başkanlığına seçildi. Hem de bir önceki seçimde arada 40 bin fark olmasına rağmen bunu kapattı ve bir de 20’e yakın bir fark atarak gerçekten çok önemli bir başarıya imza koydu. Kuşkusuz bunda Ahmet Kaya’nın etkisi kadar, ülkenin ekonomik olarak çok kötü yönetilmesinin yanında CHP’li büyükşehir belediyelerinin halka dokunan icraatlarının rolü büyüktü. Kaya geldiği gibi kucağında borç sarmalını buldu. Çok büyük bir personel yığılması sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bunun yanında işsizlerin başvurularının 7 bine ulaştığını söyledi ki gerçekten korkunç bir rakam… Ama halk bunlara bakmaz, sizden icraat ve kendilerine dönük hizmet bekler, bir de liyakat ve adalet…
İŞE ALIMLARA DİKKAT EDİYOR MUSUNUZ?
Bakın iş başvurusunun 7 bin olduğunu söylüyorsunuz Sayın Kaya ve mevcut kadroda bin kişilik fazlalık olduğunu da dile getiriyorsunuz ki haklısınızdır ama sizin işe yerleştirdiğiniz bir takım daire müdürleri ya da sorumlularının işe adam alma konusunda fütursuz davrandığını, hiç dikkatli hareket etmediğini biliyor musunuz? Onca yoksul insanın çocukları işsiz gezerken, birilerinin kendilerine yakın kişilerin çocuklarını işe alma çabası olduğunu duyuyoruz. İş alımlarında dikkat edilmesi gereken husus partizanlık değil, liyakat olmalı değil mi? Ancak bu liyakatı nasıl belirliyor birim amirleriniz? Yani, “Bana göre layık” demesi yeterli mi? Böyleyse AKP’nin işe alımlarından sizin işe alımlarınızın ne farkı kalır ki? Onlar da, “Bize göre bu işe şu isim layık” diyor ve işe alım yapıyorlardı, hala da bu uygulamaları devam ediyor. Oysa sizin belediyenizde bir kişi dahi işe alınacaksa genel bir sınavdan geçirilmesi ve bu noktada gerçekten yetenekli, becerikli isimlerin iş başı yaptırılması doğru olmaz mı?
Bu noktada buradan size bir dost ve ağabey uyarısı yapıyorum. Özellikle birim amirlerinizin işe alımlarına çok dikkat edin ve kılı kırk yarın… Yoksa onların yaptıklarının hesabını bu halk sizden sorar…
Bunu sakın unutmayın…
EN ÖNEMLİ İKİ SÖZÜNÜZÜ TUTMANIZ BEKLENİYOR
Başkan Ahmet Kaya seçim meydanlarında birçok vaatte bulundu. Bunlar arasında halka en yakın görülen ve tutulanlar ise Kent Lokantaları ve Emekli kahvehaneleriydi… Böyle iki önemli vaatte bulunurken aslında ön çalışmayı çoktan yapmış olmalıydınız. Yani seçilmeniz halinde nereleri kiralayabileceğinize dair birfizibilite çalışması içinde olmalıydınız. Göreve geldiğiniz gibi de bu yerleri kiralayıp, bir an önce tadilatını yapıp, Kent Lokantası ile Emekli Kahvehanesini hayata geçirmeliydiniz. Ne yazık ki hala daha yer arayışında bulunuyorsunuz. Ne yazık ki aradığınız yeri de bulamadınız. Söz verdiğiniz yoksul kesim ve emekli ise sözünüzde duramayacağınız düşüncesine kapılmaya başladı. Demek ki tam bir hazırlık içinde olmadan bu sözleri vermişsiniz ama en azından şimdi herkesi teyakkuza geçirip bir an önce yerleri bulup kiralamanız ve acilen de hizmet verecek duruma getirme çabasında olmalısınız. Kent Lokantaları ve Emekli Kahvehanelerini birer tane olarak düşünmemeli, kentin ayrı ayrı bölgelerinde çok sayıda açarak hizmeti genişletmelisiniz. Aksi takdirde işiniz hiç de kolay değil…
Unutmayın seçimi kazanmak kolay değil ama eğer halka verdiğiniz sözleri tutamazsanız, adalete, liyakata gerekli özeni göstermezseniz ilk seçimde gidersiniz. Oysa toplum sizin uzun süre bu kente ve ülkeye hizmet etmenizi istiyor.
Bu beklentileri boşa çıkarmayın…
***
TSYD VE BAŞKANI OĞUZ TONGSİR’İN SIĞ TAVRI
Uzun süredir Türkiye Spor Yazarları Derneği tartışma konusu yapılıyor. Genel başkan seçilen Oğuz Tongsir önce neredeyse spor medyasıyla bile ilişkisi olmayan birçok kişiyi derneğe üye yaptı. Kadrosuz çalışanlar da üye olmanın keyfini çıkardı. Bunları yaparken demokrasiden söz ediyordu. Kulağa da hoş geliyordu bu demokrasi hikayesi… Zamanla bu aslında spor medyasıyla hiçbir ilgisi bulunmayan, eş dost hatırına üye yapılan ya da paye verilen kişiler, Tongsir’in her zaman seçimi kazanmasının güvencesi haline geldi. Neyse dün TSYD Genel Merkezinin seçimi vardı. Oğuz Tongsir ve İsmail Er aday olarak ortaya çıkmışlardı. Seçimden önce Er, gerekli sponsorları bulamadığı için Anadolu’dan bir tek destekçisini bile İstanbul’a taşıyamadı. Ancak Oğuz Tongsir’in Anadolu’dan 300’ün üzerinde ismi kongreye getirmeyi başardığı dile getirildi. Hatta sadece Trabzon’dan 25’in üzerinde üye İstanbul’a taşınmış söylendiğine göre…
GİDEN ÜYELERİN MASRAFLARINI KİM KARŞILADI
Tüm masrafları da TSYD Genel Merkezi ödemiş… Bu noktada İsmail Er’in, “Anadolu’daki tüm TSYD üyelerini taşıyın kongreye” diye teklif getirmiş ama Oğuz Tongsir buna yanaşmamış ve sadece kendisine destek verecek isimlere bu kıyağı yapmış… Fakat işin kötü yanı İstanbul’a taşıyan bu üyelerin masrafları TSYD üzerinden yapılıyorsa, Tongsir’in ayrım yapma hakkının bulunmaması gerektiği gerçeğidir. O durumda tüm üyelerin masraflarını karşılayıp, kongrede oy kullanmalarının önünü açması gerekir. Çünkü TSYD sonuçta bir kamuya açık bir dernek ve gelirlerinin tüm üyelere eşit bir şekilde kullanılması gerekir. Ama şayet Tongsir bu masrafları cebinden karşılamışsa söyleyecek sözümüz olamaz… Aldığımız bilgi tüm harcamaların TSYD’den yapılmış olduğu doğrultusunda… Bu durumda, “TSYD,Oğuz Tongsir çok sığ bir insanmış ve asıl amacı üyelerine hizmet etmek değil, sadece koltuğunu korumak” diye düşünmek de bizim için doğal bir yaklaşım olmaz mı?
Yanlış mıyım?