FUTBOL KÜLTÜRÜ ADINA UTANÇ DUYARKEN!
Öncelikli olarak Trabzonspor-Fenerbahçe maçının içinde ve sonrasında yaşanan olaylardan dolayı amasız, fakatsız, lakinsiz olarak kendine taraftar süsü vermiş holiganları kınamak her futbolsever gibi bizim de görevimizdir. Sahada futbolcu hangi çirkin davranışta bulunursa bulunsun, hiçbir taraftarın sahaya yabancı madde atma, meşalelerle yaralama, sahaya girip, dövme girişiminde bulunma hakkı yoktur. Gerçek bir taraftar da bu tür eylemlerin tarafı oldukları kulübe hiçbir yararı olmadığını, hatta büyük zarar verdiğini bilirler. Ancak holiganlar kendi ezilmiş kişiliklerini unutabilmek için hayatın her alanında limon gibi sıkılmanın verdiği kompleksle tribünde yanında binlerce kişilik yandaşı hissettiğinde ancak böyle eylem yaparlar. Gerçek taraftar, takımı hangi sonucu alırsa alsın, nasıl oynarsa oynasın, her koşulda arkasında durur. Gerçek taraftar, rakip oyuncular, ya da görevliler hangi tür tahriklerde bulunurlarsa bulunsun, provokasyona gelmez ve sonuna kadar takımını desteklerken, ıslıklarla, yuhalamalarla, sözlü protestolarla ve çıkardıkları olağanüstü gürültüyle birlikte o kişilerin sinirlerini alt üst ederler ve sağlıklı hareket etmelerinin önüne geçip, kaybetmelerinin yolunu acırlar…
***
AŞAĞILANMIŞLIKLARINI TAMİR ETME ARACI FUTBOL!
Ne yazık ki bugüne kadar Trabzonspor taraftarı olduğunu söyleyenlerden hiç böyle sağlıklı bir eylem bütünlüğü görmedik. Takım biraz kötü oynadığında takıma düşmanlaşan, bir futbolcu pas hatası yaptığında onu linç edercesine tepki veren, elindeki tüm değerli olabilecek oyuncuları yok edebilme histerisiyle eylemler yapan gruplar izledik. Bu kendine taraftar diye bakan grupların kazandığı bir tek değerli futbolcu yoktur. Ama onların şirret davranışları nedeniyle yok edilen sayısız cevher sayabiliriz. Ne yazık ki tribünlere gelenlerin büyük bölümü kendi hayatlarındaki başarısızlıklarının, ezilmişliklerinin, yitik kimlik haline gelişlerinin ve hiçbir gerçek işe yaramamanın yarattığı aşağılık kompleksini sadece sahada mücadele eden futbolcuların unutturmasını talep edercesine hareket ederler. Buda takım taraftarlığıyla hiç ilgili değildir. Sadece holiganlıktır. Ne yazık ki bu sadece Trabzonspor taraftarının değil, tüm Türkiye’deki kulüp taraftarı olduklarını sananların sorunudur. Bunları besleyen başkanlar, yönetimler, teknik adamlar ve futbolcular da onların çirkin eylemlerinden en az onlar kadar sorumludur.
***
DÜNYA’YA ÖRNEK GÖSTERİLDİ GELİNEN NOKTAYA BAKIN!
Trabzonspor taraftarı bundan daha iki yıl önce tüm dünya tarafından örnek gösteriliyordu. Bordo-Mavili takım 38 yıl aradan sonra şampiyonluk meşalesini yakarken, taraftarlar da takıma ayak uydurmuş, çok önemli işler yapıyordu. Papara Park hemen hemen her maç kapalı gişe oynuyordu. Taraftarlar takıma sahip çıkıyor, başarısız olsa bile oyuncuları alkışlıyor, maç sonunda motive ederek soyunma odasına gönderiyordu. Genellikle rakip takım oyuncularıyla ya da yedek kulübesiyle hiç ilgilenmiyor, hakemleri dillerine dolamıyordu. Türkiye’nin tüm statlarında örnek taraftar profili çiziyor, takım hava alanlarında çiçeklerle karşılanıyor. Yine çiçeklerle uğurlanıyordu. Tribünlerdeki eylemleriyle birlikte de yine herkese örnek gösteriliyor ve takımın başarısının en önemli parçası olarak kabul ediliyordu. Hele Atatürk Olimpiyat Stadı’nı 100 bin yakın doldurması tüm Türkiye’nin diline destan olmuştu. Ve şampiyonluk kutlamaları, sadece ülkede değil, tüm dünyada örnek gösteriliyor, ayakta alkışlanıyor. FİFA ve UEFA dışında birçok kulüp de bunları paylaşıyordu. O taraftar görüntüsünden, iki yıl sonra şimdi Trabzonspor taraftarının yarattığı olaylar, büyük tepki çekiyor, asla kabul edilmez bulunuyor. Bir kent adeta dünyadan soyutlanacak noktaya getiriliyordu.
Taraftar diye kendini lanse edenlerin amacı bu muydu?
***
FUTBOL SİYASETE KURBAN EDİLİNCE!...
Bundan sonra gelelim meselenin diğer boyutlarına… Türkiye’de ne yazık ki futbol siyasetin artık arka değil, ön bahçesi haline getirildi. Özellikle iktidar tribünlere hakim olabilmek için yerel yöneticileriyle, hatta bakanlarıyla birlikte birçok taraftar grubunu beslemekten geri durmadı. Kulüplerin yönetimlerini belirleme, hangi teknik adamla çalışacaklarına karar verme yetkisini bile ellerine almaya çalıştılar. Bu yetmedi neredeyse tüm kulüplerin transferlerini yönetmenin peşine düşenler oldu. Sadece bu kadar mı? TFF’nin başkanından yedek yöneticisine kadar, herkes siyaset tarafından onay almalıydı. Merkez Hakem Kurulu, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu, Hakem Kurulu, Etik Kurulu tümüyle siyasetin en tepesindeki ismin belirledikleri tarafından onaylanmalıydı. Hakemler de yine bu yapının içinden gelenlerin talimatıyla yükseltiliyordu. Böyle bir futbol düzeninin içinde, futbolla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan, tribünden maç izlemiş olmayı ya da taraftarlık kimliği taşımayı bir artı kabul eden ve cebi biraz para gören herkes TFF ve kulüpler başta olmak üzere tüm kurullara ya başkan ya yönetici oldu. Bu bilgisiz, işlevsiz, cehalet kokan, futbolu sadece kullanma aracı görenlerin yaptıkları da futbolu kötü amaçları için araçsallaştırmaktı.
***
CEHALET ABİDESİ YÖNETENLERİN ESERİ
Kulüpler çok kötü yönetilenlerin elinde heba olurken yaratılan borç batağından kurtulmak, yeni yeni transferler yapabilmek için sürekli siyasetin kucağına oturmayı marifet saydılar. Her büyük borçlanmada ya kredi talep ettiler, ya sponsor için yalvar yakar oldular. Bir teki bile, “Transfer yapmayacağız arkadaş… Pahalı teknik adam çalıştırmayacağız” demedi. Sadece ve sadece siyasete göbekten bağlanma eylemlerini her geçen gün artırdılar ve iflas aşamasına getirdikleri kulüplerin kurtuluşunun da siyaset kurumunda olduğunu sandılar. Siyasetin işbaşına getirdiği TFF, transfer ve diğer kurallarla sürekli oynamak zorunda kaldı. Siyaset kulüpleri ve dolayısıyla taraftarları arkasına almak için yabancı kuralında sürekli esnemeyle birlikte kulüplerin batışına zemin hazırladı. TFF asla ve asla, hiçbir konuda ayaklarının üzerinde duramadı. Kulüpleri kurtarma değil, siyaseti memnun etme çabasına girişti. Bunun sonucunda batan ama bu arada başarısız olan kulüpleri yönetenler de çare olarak ya hakemleri, ya TFF’yi, ya kurullarını hedef yaptılar. Taraftarları gerdikçe gerdiler. Tribündeki genç ve enerji dolu ama sağlıklı hareket edebilme yeteneğinden uzak taraftarların gaza gelmesi için çabaladıkça çabaladılar. Bir kez olsun kendi yanlış ve cehalet kokan politikalarından vazgeçme eğilimine girmediler. Bir kez özür dilemediler.
***
TÜRK FUTBOLU ADIM ADIM UÇURUMA GÖTÜRÜLDÜ
Türkiye’de ne yazık ki yaşanan tüm bu olumsuzlukların sonunda bu sezon artık futbol utançla izlenir duruma getirildi. Sezonun daha ilk haftasından itibaren Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş adeta düşmanlaşma politikası izledi. Sonra Beşiktaş yarıştan düşünce bunlar kendi kabuklarına çekildiler. Bu kez de Trabzonspor’u yönetenler devreye girdi. Sürekli olarak hakemleri, TFF’yi ağır dille eleştirip, hedef yaptılar. Hatta tehdide varan söylemler ortaya çıktı. Başkan Ertuğrul Doğan sırf bu ağır söylemlerinden dolayı defalarca hak mahrumiyeti ve para cezasına çarptırıldı ama umurunda olmadı. Aslında neye hizmet ettiğinin farkında bile değildi. Hakemlere ve TFF’ye yüklenirse kendi hatalarının görülmeyeceği düşüncesine kapıldı. Kuşkusuz TFF’nin ve hakemlerin haksızlıkları vardı ama bunlar bugünün değil, lig kuruldu kurulalı Türkiye’nin sorunuydu. Bu arada Ankaragücü başkanı Türkiye’nin en iyi hakemi Halil Umut Meler’i döverken yüzü bile kızarmadı. Doğru dürüst ceza bile almadı. Ardından İstanbulspor başkanı takımını Trabzonspor maçında sahadan çekti, kimsenin gıkı çıkmadı. Sonra Süper Kupa Suudi Arabistan’da oynanacaktı ama bunu bile beceremediler. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi bunca yaşanan rezalete rağmen yüzü hiç kızarmadı ve istifa etmeyi bile düşünmedi. Ve acı ki Türk futbolundaki bir sezonun rezalet görüntüleri Trabzon’da zirve yaptı.
Ama biliyoruz ki bu son olmayacak!
***
HER ŞEY TAMAM DA HIRSIZİN HİÇ Mİ SUÇU YOK?
Yukarıda yazdıklarımızla birlikte genel sorunları dile getirmeye çalıştık. Peki Papara Park’ta Trabzonspor-Fenerbahçe arasındaki maçta rakip takım futbolcularının hiç mi suçu yok? Bir kere Mert Hakan Yandaş isimli futbolcu ama insanlık müsveddesi her maçta olay çıkarmaya, hakeme, rakip oyuncuya, kulübeye saldırmayı kendine görev edinmiş. Oysa Emre Belözüoğlu ve Volkan Demirel’den sonra bu tür pislik futbolcu neslinin tükendiğini sanıyorduk. Bu sözde insan Mert Hakan, ligde can çekişen Pendikspor karşısında gol atınca rakip takıma, teknik kadrosuna, futbola hiç saygılı olmadığını gösteren iğrenç hareketlerde bulundu. Ne yazık ki Türk burjuvazisinin amiral gemisi Koç grubunun veliahtı Ali Koç gibi bir isim, bu tür bir oyuncuya kapıyı gösterme yerine, kendisinden yararlanma yoluna gitmeye devam etti. Sakat olduğu halde Trabzon’a getirildi. Çünkü biliyorlardı ki, Mert Hakan gibi bir çirkefi gören Trabzonspor taraftarlarının sinirleri tepesine çıkacaktı. Öyle de oldu. Mert Hakan ve İrfancan Eğribayat isimli Göztepe taraftarının kıçına tekme vurduğu kaleci maç boyunca tribünlerle uğraştı. Maç sonunda Oosterwolde isimli tribünlere olta hareketi yaparak tahrikte sınır tanımadı. Fenerbahçe teknik direktörü İsmail Kartal, oyuncularına maç sonunda çok sevinmemeleri çünkü ortamın gergin olduğu uyarısını bile yapmadı. Sonra da utanmadan ağlak ağlak konuşmaktan geri durmadı.
***
İSMAİL KARTAL BU GERÇEKLERİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?
Kuşkusuz olaylar kabul edilebilir değil ancak İsmail Kartal’ın maç sonunda, “İki camia arasında ne sorun var anlamadım. Bizi ürkütemezler. Ben sokaktan geliyorum” demesi gerçekten ya kendi tarihlerinden utanmanın bir sonucu, ya da unutkanlık sorunu yaşamasından kaynaklı bir durum.. Eğer unuttuysan bir hatırlatalım istersen İsmail Kartal…Bir kere futbol oynayan hiçbir isim el bebek gül bebek, zengin semtlerden, bilgisayar ve lüks otomobillerle gezen kesimden gelmemiştir. Her büyük futbolcunun geçmişi dramlarla doludur, yoksul aile çocukları oldukları için de sokaklardan gelmiştir. Yani bu sana has bir durum değil.. Asıl meseleye gelelim. Trabzonspor 1’nci lige çıktıktan sonra 8 yılda 6 şampiyonluk kazandı. Bu şampiyonluk yıllarında da hemen hemen hepsinde Fenerbahçe ile çekişirken, siyaset de, hakemler de, TFF’de hep Fenerbahçe’yi desteklerdi. Neyse o günler geçti. Sonra 1995-96’da senin efsane başkanın(!) Ali Şen, “Bir taşla Trabzonspor’un elinden şampiyonluğu aldım” dediğini hatırladın mı?
***
ŞİKE İLE ÇALINAN KUPAYI DA MI HATIRLAMIYORSUN?
Ya 2004-2005 yılında Cem Papila denen tetikçe, İstanbul’da sizinle oynanan maçta Trabzonspor aleyhine 23 kader düdüğü çalarak mağlup edildiğini de mi hatırlamıyorsun. Ayrıca aynı sezonda Gaziantep maçında yine Papila isimli cüce hakem, Trabzonspor’un penaltısını vermeyip, Gaziantep’e gol attırıp, yenilmesine neden olup, şampiyonluğunun çalınmasında başrol oynadığını unuttun. Bilir misin o sezon dünya tarihinde bir ilk yaşanmış ve Trabzonspor taraftarı siyaset kurumunu, TFF’yi ve sizin başkanınız Aziz Yıldırım’ı hedef alan ve 40 bin kişiyle yürümüştü. Hadi onu da unuttunuz, “Şikeyi yaptıysam Fenerbahçe için yaptım” diyen ve 2010-11’de Trabzonspor’un ana sütü gibi helal şampiyonluğunu yine çaldığınızdan da mı haberiniz olmadı? Bak İsmail Kartal, senin kültür düzeyin nedir bilemem. Ancak bir hatırlatma yapmakta yarar görüyorum… İnsanlar özellikle yılan ve akrepten neden çok korkak bilir misin? Çünkü atalarımız mağaralarda yaşadığı günlerde en çok zehirli yılan ve akrep sokmasından ölmüştür. Ve yüz binlerce yıl önce akrep ve yılan tarafından sokulan insanın bugünkü torunları bile hala daha o böcek ve sürüngenlere karşı olan korkusundan kurtulamamıştır.
Trabzonspor camiası daha dün gibi yaşanmış onca acıyı unutabilir mi? Unutamaz kuşkusuz. Olayları haklı göstermek için söylemiyorum ama sizin camianızın, yanınıza başbakanları, TFF başkanlarını, MHK’yi, hakemleri alarak defalarca arkadan hançerlediğiniz bir büyük camia var bu tarafta sakın unutma…
***
KİMSEDEN NEDEN DOĞRU DÜRÜST SES ÇIKMADI
Trabzonspor-Fenerbahçe maçında ve sonrasında yaşanan olayların ardından kuşkusuz TFF’den çok sert bir açıklama beklenirdi. Sonra Fenerbahçe kulübü ortalığı ayağa kaldırırdı. Ve Trabzonspor başkanıyla, resmi siteden yaşanan olayların sebepleriyle ilgili yangına körükle koşan bir görüntüyle kamuoyunu bilgilendirirdi() Türkiye’nin normali buydu. Fakat ne hikmetse hiç kimse pek konuşmaya meyilli değildi. Dün akşam saatlerinde Trabzonspor başkanı Ertuğrul Doğan imzalı, “Yönetim Kurulumuz tüm yaşanan süreci dikkatli bir şekilde takip etmektedir. Kulübümüz, Türkiye Futbol Federasyonu’nun yarınki disiplin sevklerinden sonra yapacağı detaylı açıklamayı kamuoyuyla paylaşacaktır. Şunun gayet iyi şekilde bilinmesini isteriz ki; hiç kimse ya da herhangi bir kurum Trabzon şehrini, Trabzonspor Kulübü’nü ve Trabzonspor’un şerefli taraftarını dünkü olayların önüne meze etmeye kalkışmasın! Buna asla izin vermeyeceğimizi hatırlatmakta fayda görüyoruz” ifadelerine yer verdi.
***
NORMALDE ORTALIK YANGIN YERİNE DÖNERDİ
Oysa Trabzonspor’un hakemi yerden yere vurmasını, gerilimli ortamı yaratan geçmiş olayları hatırlatmasını ve maç içinde Fenerbahçe futbolcularının yaptıklarını dile getirmesi adetten olmalıydı. İşin ilginç yanı maçtan sonra Trabzon Havalimanı'nda Fenerbahçe Kulübü Genel Sekreteri Burak Çağlan Kızılhan, kısa bir açıklama yaparak, "Çok gergin bir akşam yaşıyoruz. Çok fazla gerginliği artırmak istemiyorum. Devletimizin tavsiyesi üzerine burada basın açıklamamızı yapıyoruz, uçağımızın önünde. Olayların başından beri devletimiz bizi yalnız bırakmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız, İçişleri Bakanımız, Spor Bakanımız, ilimizin Sayın Valisi, Emniyet Müdürü, Trabzonspor Kulübü yönetim kurulu hep bizlerleydi. Hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi iletiyorum" demesi ilginçti. Fenerbahçe kulübü yazılı bir açıklama yaparken, 2 Nisan tarihinde olağanüstü genel kurula gitme kararı aldıklarını bildirdi ve ligden çekilme dahil birçok konuyu da görüşeceklerini bu açıklamada dile getirdiler. Belli ki oyuncularının herhangi bir şekilde ceza almalarının önüne geçmek için aba altından sopa göstermekle yetindiler. Bir de Ali Koç, Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığı görevini bıraktığını dile getirdi. Ama maçtaki olaylarla ilgili tek kelime etmediler.
İlginç değil mi?
***
BAŞDANIŞMAN MEHMET UÇUM NE DEMEK İSTEDİ?
Maçtan sonra İçişleri bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı açıklamalarda bulundu. Bu arada İçişleri bakanı Ali Yerlikaya da 12 kişinin gözaltına alındığını vurguladı. Fakat hiç anlaşılmaz bir şekilde maçının ardından yaşanan olayları değerlendiren ve önemli mesajlar veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan’ın hukuktan sorumlu baş danışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya platformu x'ten yaptığı açıklama şu şekilde:"Hiç kimse kendi özerk alanında "tek iktidarım" diye düşünmesin, Devlet her özerk alanı takip eder. Herkes bunun farkına varsın. Konu hangi mecra olursa olsun, ister siyaset, ister ekonomi, ister hukuk, ister futbol fark etmez Devlet, Türkiye'ye bilerek ya da bilmeyerek yahut örtülü ya da açık Türkiye düşmanlığı üzerinden iş ve işlem içinde olanlara her zemini kaos üretmek için kullananlara karşı her türlü tedbiri alır. Bu gece futbolda yaşananlar sadece kendi mecrasında kalmaz. Sorumlular gereken değerlendirmeyi yapmak zorundalar. Hiç kimse hiçbir alanda ve hiçbir mecrada Bağımsız ve Güçlü Türkiye'yi test etmeye kalkışmasın." Ya gerçekten anlaşılır gibi değil… Bu açıklamadan bir anlam çıkarabilen var mı? Ya kim güçlü Türkiye’yi test ediyor? Kim devleti zayıflatmak amacıyla kendi özerk alanında istediği gibi hareket ediyor?
Bir açıklasa da bilsek!
Bu arada bir iddiaya göre yerel seçimler öncesinde ortamın gerilmemesi için hiç kimsenin açıklama yapmamasını isteyenin de Cumhurbaşkanlığı makamı olduğu da ileri sürülüyor.
***
VE FİNAL BİR SİYASİ KOMPLO TEORİSİ Mİ?
Biliyorsunuz, Trabzonspor tribünlerinde yer alan birçok grubun Adalet ve Kalkınma Partisi, MHP bağlılıkları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyıp Erdoğan’a çok yakın oldukları bilinir. Sahaya yabancı madde atmaya başlamanın dakikası 10 gibi ve sistemli olarak maç sonuna kadar devam etti. Tribünlerin belli bölümlerinde kümelenenlerin sahaya su pedi atma konusundaki adeta anlaşmalı hareket etmeleri ilginçti… Ayrıca o kadar meşalenin stada girişi nasıl gerçekleşmişti? Tüm bunlar kafalarda soru işareti yarattı. İşte bu aşamada Trabzon’da ilginç bir komplo teorisi konuşulmaya, hatta sosyal medyada da sık sık paylaşılmaya başlandı. Bu teoriye göre bu olayları iktidara yakın bir takım kişilerin organize ettiği ileri sürülürken, “Amaç, Fenerbahçe’nin Trabzon’da büyük bir mağduriyet yaşamasını sağlamak. Bu mağduriyeti yaşayan Fenerbahçe’nin İstanbul’daki milyonlarca taraftarından bir bölümünün, ‘Trabzonlu Ekrem İmamoğlu’na oy vermeyeceğiz’ noktasına gelmesini sağlamaktır” görüşü sık sık gündeme gelirken, sohbetlerde de dilden dile dolaşmaya başladı.
Artık bilemeyiz…
Ama “Futbol sadece futbol değildir.”
Bunu çok iyi biliyoruz!