Bugüne kadar Trabzonspor yönetimlerini ve başkanlarını defalarca eleştirdik, çok sert uyarılarda bulunduk, vizyonlarının yetersizliğinden bahsettik. Kulübün misyonuna uygun hareket etmedikleri konusunda gerekli tepkimizi ortaya koyduk. Kimilerinin niyetlerini sorguladık. Bunların kulübü adım adım iflasa sürüklediğini anlattık. ‘Trabzonspor ya kapanacak, ya satılacak’ noktasına getirmek için özel çaba harcadıklarını dilimiz döndüğünce, kalemimizin mürekkebi yettiğince anlatmaya çalıştık. Bundan sonra da uyarı görevimizi yapmayı sürdüreceğiz. Ancak bu yazımda Bordo-Mavili kulübün başkanı Ertuğrul Doğan’ın medya buluşmasındaki tavrı, tarzı, olaylara hakimiyeti ve ortaya koyduğu vizyon açısından bizden küçük de bir alkışı hak ettiği düşüncesindeyim. Yalnız birkaç çekincemizi de dile getireceğim. Bir başka konu da, bu toplantıda açık yüreklilikle ifade ettiği gerçeklerden hareketle eylemlerini de izleyeceğiz.
O da teorik olarak ifade ettiği vizyonu pratik uygulamalarında takip edeceğiz. Hangisini hayata geçirip geçirmediğini dikkatle izleyeceğiz. Verdiği sözlerden geri adım atacak mı atmayacak mı bunları kamuoyu ile paylaşacağız.
Sayın Doğan’ın toplantısına giden herkes kendisinin ortaya koyduğu tavrı alkışladı, çok olumlu buldu. Ben de tüm sohbet toplantısının içeriğini okudum, inceledim. Kuşkusuz Başkan Ertuğrul Doğan’ın özellikle şeffaflık konusundaki duyarlılığını çok beğendim. Yani kulübün her açıdan bulunduğu noktayı, borçları, bunların ödenebilirliği konusundaki endişelerini dile getirişi alkışlanmalıydı. Hatta özeleştiri yapıp, gelinen sürecin bir sorumlusunun da kendisi olduğunu ifade etmesi gerçekten harikaydı. Çünkü ülkemizde insanlarda ne yazık ki özeleştiri kültürü hiç gelişmemiş ve herkes doğruyu yapmış, tüm yanlışlar başkalarına aitmiş gibi bir hava estiriyor. Böyle bir süreçte Sayın Doğan’ın yaklaşımı takdire değer…
Trabzonspor’un borçlarını anlatırken, gelirlerini ortaya koyarken ve nasıl bir çıkmazda olduklarını ifade ederken Ertuğrul Doğan’ın çektiği sıkıntının farkındayım. Bir kere, “Gelirlerimiz, futbol takımının yıllık maliyeti hariç, diğer ödemeleri karşılayacak seviyede değil” sözü de tam bir itiraftır. Taraftarın bu gerçeği çok iyi görmesi, önümüzdeki süreçte şampiyonluk naraları atma yerine, kulübün kapanmasına ya da satışına zemin hazırlayacak koşulların ortadan kalkması adına elini değil, gövdesini taşın altına sokması şarttır. Tabii ki bu noktada öncü görevi de Sayın Ertuğrul Doğan ve yönetimine aittir. Sonra camianın tüm paydaşları da bu gerçeğe göre hareket etmeli ve Trabzonspor’u limana yanaştırırken, geminin alabora olmasına engel olmalıdır. KEŞKE İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEMESEYDİNİZ! Yalnız Sayın Doğan, bunca sıkıntıdan söz ederken, daha ilk düğmeyi yanlış iliklemesi affedilir gibi değildir. Yani Nenad Bjelica ve ekibine iki yıllık 5 milyon Euro gibi bir rakam verip, sonra da tasarruftan söz etmesi hiç de tutarlı bir durum olmasa gerek. Bir kere Trabzonspor öz kaynak modeliyle önemli atılımlar yapacaksa, takımın başına çok daha düşük maliyetli, yönetimin yaşadığı sıkıntıları yüreğinde ve beyninde hissedebilen, Bordo-Mavi renklere karşı aidiyet duygusu yüksek olan bir teknik direktör seçimi yapmalıydı. Çünkü kulübün kısa vadeden çok orta ve uzun vadeli bir plana programa ihtiyacı bulunuyor. Yabancı bir teknik direktörün, orta ve uzun vadeli program umurunda bile değildir. Onlar günlük başarı hedefler. İstedikleri transferlerin yapılması için yoğun bir baskı politikası uygularlar. İstedikleri oyuncular alınmadığında da yönetimi hedef yapar, sürekli sorun çıkarır, sonra tazminatını alıp arkalarına bile bakmadan giderler.
Ünlü Alman filozof Max Horkheimer, Akıl Tutulması isimli önemli yapıtında, “Bir eylem yapacağınız zaman aklınıza çok güvenmeyin. Deneylerden çıkan sonuçları dikkate alın” der… Trabzonspor yabancı teknik direktör ve yoğun yabancı-yerli dış transfer politikasıyla nasıl acılar çektiğini unutmadık. Bu kulüp 1990’larda, 2000’lerde, 2010’larda ve şimdi de şampiyon olmasına rağmen 2023’te yaşadığı tüm ekonomik olumsuzlukların sebebi yabancı ve çok sayıda dış transferin aklına çok güvenen başkan ve yöneticilerin anlamsız tutumuyla ortaya çıkmıştır. Hele takım yabancı transferleriyle şampiyon oldu düşüncesiyle Ertuğrul Doğan’ında başrolünde olduğu yönetimin, geride bıraktığımız sezonki transfer politikasıyla nasıl da yerle bir olduğunu dehşetle izledik. Demek ki bozuk saat de günde iki kez doğruyu gösterebilir mantığıyla düşünerek şayet geçen sezonki anlamsız transfer politikası uygulanmasaydı bugün darboğazın içinde debelenip durulmazdı. Ne yazık Trabzonspor 38 yıl sonra yanlış politikalarla tesadüfen ve tüm şartların lehine oluşmasıyla şampiyon olmasının sonucu, “Biz her şeyi iyi biliyoruz” diyen bir teknik direktör ve yönetim faturası yine bu kulüp tarafından ödeniyor. TÜM ÖRNEKLERE RAĞMEN PAHALI GENÇ TRANSFERİ GERÇEKÇİ Mİ? Az önce ne yazdık, “Eylem yaparken aklınıza değil, deneylere güvenin” demiş Max Hokheimer… Peki daha geçtiğimiz günlerde iki genç transferi gerçekleştirdiniz. Biri Altınordu’dan, diğeri Bucaspor’dan…. Özellikle Altınordu’dan aldığınız Onuralp Çelikkan için kulübüne ödenen 700 bin Euro bonservis bedeli aklıma geldikçe, söylemleriniz, gerçeklere hakimiyetiniz ile eylemleriniz arasındaki büyük farkı görebiliyorum Sayın Doğan… Sizin de içinde bulunduğunuz dönemlerde Trabzonspor dışarıdan tam 18 genç transferi gerçekleştirdi. Yüz milyonlarca lira para harcandı. Peki kaç tanesini kazanabildiniz? Büyük bölümüyle yolları ayırdınız, bir kısmını kiralık verdiniz, biraz olgunlaşsınlar da belki takıma yararlı olabilirler düşüncesi içindesiniz. Ama bugüne kadar bu düşünceyi taşıyanların gördüğü tek olumlu bir örnek yok biliyor musunuz? Bilmiyorsunuzdur, çünkü bu kulübün tarihi kişilerinin akrabası olmanıza rağmen, Trabzonspor’un tarihini bilmiyorsunuz. Ya da bu tarihi iyi irdelememişsiniz veya bir sonuç çıkarma ihtiyacı hissetmemişsiniz.
Bakın Sayın Başkan, Trabzonspor sadece sizin döneminizde Altınordu’dan Atakan Gündüz, Salih Kavrazlı ve Enis Destan’ı aldı. Peki sonuç? Elde var sıfır… Hele Salih Kavrazlı için ne kavgalar verildi hatırlıyor musunuz? Altınordu, Trabzonspor’u düşman ilan etti, bu futbolcu bir yıl sahalardan uzak kaldı, cezalandırıldı. Ama sahalara döndüğünde Bordo-Mavili formayı ancak mahalle aralarında giyebileceğini gösterdi. Ve çocuğu satmak zorunda kaldınız. Ümit Milli takımın gözdesi Enis Destan’ı da kiralık gönderdiniz. Atakan’ı sattınız. Bilin misiniz Trabzonspor tarihi boyunca 100’e yakın genç oyuncu transferi yapılmıştır. Bunlar arasında zirve yapan Abdullah Ercan ve Onur Recep Kıvrak’tan başka kimseyi bulamazsınız. Onuralp’e dönersek, bu 17 yaşındaki genç kardeşimiz, Altınordu takımında bile hiç oynamamış… Bırakın oynamayı, bir sezon boyunca yedek kalecileri bile olamamış… U17 milli takımında 9 maçı var ve bu isim için 700 bin Euro verebiliyorsunuz bu büyük ekonomik buhranda öyle mi? Gerçekten yazık…
Sayın Doğan, boş verin bu dışarıdan size dayatılan genç oyuncuları… O durmadan eğitim sistemini aşağıladığınız kendi altyapınızdaki gençlerin kıymetini bilin, onları el üstünde tutun ve kazanmaya çalışın. Bu kulübün tarihine yine bakarsanız, altyapı sürekli aşağılanmasına rağmen tüm büyük değerleri buradan üretmiş Trabzonspor…
Neyse dediğim gibi Sayın Başkan; Bir eylem yapacağınız zaman aklınıza çok güvenmeyin ve deneylerle hareket edin olmaz mı? EN BÜYÜK ERDEM SATIŞA ÖLÜMÜNE KARŞI ÇIKMAKTIR Sayın Doğan’ın açıklamaları içinde özellikle kulübün satışıyla ilgili sorular sorulara, “Bizim böyle bir niyetimiz yok, buna zaten genel kurul karar verir” sözleri ise hiç de tatmin edici değildi benim açımdan…. Bu arada yeni tüzük çalışmasının, Spor Kulüpleri Yasasına uydurulacağına dair açıklamalar zaten mide bulandırıyordu ama Ertuğrul Doğan’ın açıklamalarıyla birlikte kafamda, “Biz satmayız ama kulübün koşulları öyle hale gelir ki, genel kurul satışına karar verebilir” demeye getirdi gibi bir istifam uyandı. Kuşkusuz hayatı boyunca hiç Trabzonsporlu olmamış, bu kulübü yönetmiş para babalarının emir erliğini yapıp, onlardan tırtıkladığı üç beş kuruşla ruhunu satmaktan geri durmamış olanlar, satışı çok doğal karşılayabilir. Onlar cilalı sözlerle sizleri de etkileyebilirler. Endüstriyel futboldan, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da ve birçok ülkede satılan kulüpleri ballandıra ballandıra anlatabilirler.
Onlar en soldan, en sağa evrilebilen, çıkarları hangi iktidardaysa yönünü ona dönen, renksiz, ilkesiz, bukalemunlardır. Onlar, bu ülkenin tüm değerli fabrikaları, köprüleri, barajları satılırken de, “Yeni dünya düzeni bunu gerektiriyor” diyerek çok uluslu şirketlerin avukatlığına soyunacak, ülkelerini arkadan hançerleyecek uygulamalara alkış tutabilirler. Onların tek değer yargısı ceplerine girecek paradır ve onun için de, “Endüstriyel futbol satışı gerektiriyor” diye bir gram akıl taşımadıkları beyinlerinden yumurtladıkları sözlerle, sizleri etkilemeye çalışabilirler. Bu tür zavallıların dümenlerine sakın aldanmayın Sayın Başkan… İnanın onlar, daha önce Şamil Ekinci’nin, Mehmet Ali Yılmaz’ın, Sadri Şener’in, Nuri Albayrak’ın, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, Muharrem Usta’nın çanak yalayıcısı olmuş, eteklerine tutunmuştur. Bugün de size şirin gözüküp, kulübün altına atom bombasını koymanızı sağlayacak akil adamlığa soyunabilirler.
Bilin ki, onlar size değil, paranıza saygı duyup, ona biat ederken, bir yandan da sizleri kulübün tarihinin en lanetli isimlerinden biri haline dönüştürme çabası içine girebilirler. Bunları dikkate bile almamanız sizin ve Trabzonspor’un çıkarına olur inanın… TRABZONSPOR KURTULUŞ SAVAŞININ FUTBOLDAKİ SİMGESİDİR Unutmayın ki Trabzonspor halkın takımıdır. Bu ülkede devrim yapmış tek kulüptür. Unutmayın ki, dünyanın şehir takımı olarak Napoli ile birlikte en görkemlisidir. Bu kulübü tüm camia ayaklanıp, kurtarmalıdır ama asla satmamalıdır. Böyle bir satışın öncüsü de, sözcüsü de siz olmamalısınız. Arap Şeyhleri ya da Avrupalı, ABD’li çok uluslu şirketlerinin veya yerli işbirlikçilerinin sahibi olduğu bir Trabzonspor, artık bu kentin takımı olamaz. Olsa olsa satılmış bir meta olur ve artık anlamını yitirir.
Ve bu kulübü kuran, büyüten, onun için ölümüne savaşanların kemiklerinin sızlayacağını ve üzerinize büyük bir vebal alacağınızı da unutmayın sakın… Bu kulüp kendini bilmez, para için her değerini yok pahasına piyasaya sürmekten geri durmayacak şarlatanların kurbanı edilemez.
Özellikle sizin bu noktadaki tavırlarınızı, davranışlarınızı ve eylemlerinizi çok yakından takip edeceğiz. Ayrıca, “Canımızı veririz ama vatanımızdan bir karış toprak vermeyiz” diyerek kurtuluş savaşını veren, milyonlarca g Son olarak unutmayın ki Trabzonspor, Kurtuluş Savaşını verenlerin ve bu vatanı emperyalist boyunduruktan kurtarıp, bağımsızlığa kavuşturanların, futboldaki simgeleşmiş halidir. Anadolu Devriminin öncüsü ve bayraktarıdır.
O bayrağı yere düşürmeyin!
Saygılarımla…
O da teorik olarak ifade ettiği vizyonu pratik uygulamalarında takip edeceğiz. Hangisini hayata geçirip geçirmediğini dikkatle izleyeceğiz. Verdiği sözlerden geri adım atacak mı atmayacak mı bunları kamuoyu ile paylaşacağız.
Sayın Doğan’ın toplantısına giden herkes kendisinin ortaya koyduğu tavrı alkışladı, çok olumlu buldu. Ben de tüm sohbet toplantısının içeriğini okudum, inceledim. Kuşkusuz Başkan Ertuğrul Doğan’ın özellikle şeffaflık konusundaki duyarlılığını çok beğendim. Yani kulübün her açıdan bulunduğu noktayı, borçları, bunların ödenebilirliği konusundaki endişelerini dile getirişi alkışlanmalıydı. Hatta özeleştiri yapıp, gelinen sürecin bir sorumlusunun da kendisi olduğunu ifade etmesi gerçekten harikaydı. Çünkü ülkemizde insanlarda ne yazık ki özeleştiri kültürü hiç gelişmemiş ve herkes doğruyu yapmış, tüm yanlışlar başkalarına aitmiş gibi bir hava estiriyor. Böyle bir süreçte Sayın Doğan’ın yaklaşımı takdire değer…
Trabzonspor’un borçlarını anlatırken, gelirlerini ortaya koyarken ve nasıl bir çıkmazda olduklarını ifade ederken Ertuğrul Doğan’ın çektiği sıkıntının farkındayım. Bir kere, “Gelirlerimiz, futbol takımının yıllık maliyeti hariç, diğer ödemeleri karşılayacak seviyede değil” sözü de tam bir itiraftır. Taraftarın bu gerçeği çok iyi görmesi, önümüzdeki süreçte şampiyonluk naraları atma yerine, kulübün kapanmasına ya da satışına zemin hazırlayacak koşulların ortadan kalkması adına elini değil, gövdesini taşın altına sokması şarttır. Tabii ki bu noktada öncü görevi de Sayın Ertuğrul Doğan ve yönetimine aittir. Sonra camianın tüm paydaşları da bu gerçeğe göre hareket etmeli ve Trabzonspor’u limana yanaştırırken, geminin alabora olmasına engel olmalıdır. KEŞKE İLK DÜĞMEYİ YANLIŞ İLİKLEMESEYDİNİZ! Yalnız Sayın Doğan, bunca sıkıntıdan söz ederken, daha ilk düğmeyi yanlış iliklemesi affedilir gibi değildir. Yani Nenad Bjelica ve ekibine iki yıllık 5 milyon Euro gibi bir rakam verip, sonra da tasarruftan söz etmesi hiç de tutarlı bir durum olmasa gerek. Bir kere Trabzonspor öz kaynak modeliyle önemli atılımlar yapacaksa, takımın başına çok daha düşük maliyetli, yönetimin yaşadığı sıkıntıları yüreğinde ve beyninde hissedebilen, Bordo-Mavi renklere karşı aidiyet duygusu yüksek olan bir teknik direktör seçimi yapmalıydı. Çünkü kulübün kısa vadeden çok orta ve uzun vadeli bir plana programa ihtiyacı bulunuyor. Yabancı bir teknik direktörün, orta ve uzun vadeli program umurunda bile değildir. Onlar günlük başarı hedefler. İstedikleri transferlerin yapılması için yoğun bir baskı politikası uygularlar. İstedikleri oyuncular alınmadığında da yönetimi hedef yapar, sürekli sorun çıkarır, sonra tazminatını alıp arkalarına bile bakmadan giderler.
Ünlü Alman filozof Max Horkheimer, Akıl Tutulması isimli önemli yapıtında, “Bir eylem yapacağınız zaman aklınıza çok güvenmeyin. Deneylerden çıkan sonuçları dikkate alın” der… Trabzonspor yabancı teknik direktör ve yoğun yabancı-yerli dış transfer politikasıyla nasıl acılar çektiğini unutmadık. Bu kulüp 1990’larda, 2000’lerde, 2010’larda ve şimdi de şampiyon olmasına rağmen 2023’te yaşadığı tüm ekonomik olumsuzlukların sebebi yabancı ve çok sayıda dış transferin aklına çok güvenen başkan ve yöneticilerin anlamsız tutumuyla ortaya çıkmıştır. Hele takım yabancı transferleriyle şampiyon oldu düşüncesiyle Ertuğrul Doğan’ında başrolünde olduğu yönetimin, geride bıraktığımız sezonki transfer politikasıyla nasıl da yerle bir olduğunu dehşetle izledik. Demek ki bozuk saat de günde iki kez doğruyu gösterebilir mantığıyla düşünerek şayet geçen sezonki anlamsız transfer politikası uygulanmasaydı bugün darboğazın içinde debelenip durulmazdı. Ne yazık Trabzonspor 38 yıl sonra yanlış politikalarla tesadüfen ve tüm şartların lehine oluşmasıyla şampiyon olmasının sonucu, “Biz her şeyi iyi biliyoruz” diyen bir teknik direktör ve yönetim faturası yine bu kulüp tarafından ödeniyor. TÜM ÖRNEKLERE RAĞMEN PAHALI GENÇ TRANSFERİ GERÇEKÇİ Mİ? Az önce ne yazdık, “Eylem yaparken aklınıza değil, deneylere güvenin” demiş Max Hokheimer… Peki daha geçtiğimiz günlerde iki genç transferi gerçekleştirdiniz. Biri Altınordu’dan, diğeri Bucaspor’dan…. Özellikle Altınordu’dan aldığınız Onuralp Çelikkan için kulübüne ödenen 700 bin Euro bonservis bedeli aklıma geldikçe, söylemleriniz, gerçeklere hakimiyetiniz ile eylemleriniz arasındaki büyük farkı görebiliyorum Sayın Doğan… Sizin de içinde bulunduğunuz dönemlerde Trabzonspor dışarıdan tam 18 genç transferi gerçekleştirdi. Yüz milyonlarca lira para harcandı. Peki kaç tanesini kazanabildiniz? Büyük bölümüyle yolları ayırdınız, bir kısmını kiralık verdiniz, biraz olgunlaşsınlar da belki takıma yararlı olabilirler düşüncesi içindesiniz. Ama bugüne kadar bu düşünceyi taşıyanların gördüğü tek olumlu bir örnek yok biliyor musunuz? Bilmiyorsunuzdur, çünkü bu kulübün tarihi kişilerinin akrabası olmanıza rağmen, Trabzonspor’un tarihini bilmiyorsunuz. Ya da bu tarihi iyi irdelememişsiniz veya bir sonuç çıkarma ihtiyacı hissetmemişsiniz.
Bakın Sayın Başkan, Trabzonspor sadece sizin döneminizde Altınordu’dan Atakan Gündüz, Salih Kavrazlı ve Enis Destan’ı aldı. Peki sonuç? Elde var sıfır… Hele Salih Kavrazlı için ne kavgalar verildi hatırlıyor musunuz? Altınordu, Trabzonspor’u düşman ilan etti, bu futbolcu bir yıl sahalardan uzak kaldı, cezalandırıldı. Ama sahalara döndüğünde Bordo-Mavili formayı ancak mahalle aralarında giyebileceğini gösterdi. Ve çocuğu satmak zorunda kaldınız. Ümit Milli takımın gözdesi Enis Destan’ı da kiralık gönderdiniz. Atakan’ı sattınız. Bilin misiniz Trabzonspor tarihi boyunca 100’e yakın genç oyuncu transferi yapılmıştır. Bunlar arasında zirve yapan Abdullah Ercan ve Onur Recep Kıvrak’tan başka kimseyi bulamazsınız. Onuralp’e dönersek, bu 17 yaşındaki genç kardeşimiz, Altınordu takımında bile hiç oynamamış… Bırakın oynamayı, bir sezon boyunca yedek kalecileri bile olamamış… U17 milli takımında 9 maçı var ve bu isim için 700 bin Euro verebiliyorsunuz bu büyük ekonomik buhranda öyle mi? Gerçekten yazık…
Sayın Doğan, boş verin bu dışarıdan size dayatılan genç oyuncuları… O durmadan eğitim sistemini aşağıladığınız kendi altyapınızdaki gençlerin kıymetini bilin, onları el üstünde tutun ve kazanmaya çalışın. Bu kulübün tarihine yine bakarsanız, altyapı sürekli aşağılanmasına rağmen tüm büyük değerleri buradan üretmiş Trabzonspor…
Neyse dediğim gibi Sayın Başkan; Bir eylem yapacağınız zaman aklınıza çok güvenmeyin ve deneylerle hareket edin olmaz mı? EN BÜYÜK ERDEM SATIŞA ÖLÜMÜNE KARŞI ÇIKMAKTIR Sayın Doğan’ın açıklamaları içinde özellikle kulübün satışıyla ilgili sorular sorulara, “Bizim böyle bir niyetimiz yok, buna zaten genel kurul karar verir” sözleri ise hiç de tatmin edici değildi benim açımdan…. Bu arada yeni tüzük çalışmasının, Spor Kulüpleri Yasasına uydurulacağına dair açıklamalar zaten mide bulandırıyordu ama Ertuğrul Doğan’ın açıklamalarıyla birlikte kafamda, “Biz satmayız ama kulübün koşulları öyle hale gelir ki, genel kurul satışına karar verebilir” demeye getirdi gibi bir istifam uyandı. Kuşkusuz hayatı boyunca hiç Trabzonsporlu olmamış, bu kulübü yönetmiş para babalarının emir erliğini yapıp, onlardan tırtıkladığı üç beş kuruşla ruhunu satmaktan geri durmamış olanlar, satışı çok doğal karşılayabilir. Onlar cilalı sözlerle sizleri de etkileyebilirler. Endüstriyel futboldan, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da ve birçok ülkede satılan kulüpleri ballandıra ballandıra anlatabilirler.
Onlar en soldan, en sağa evrilebilen, çıkarları hangi iktidardaysa yönünü ona dönen, renksiz, ilkesiz, bukalemunlardır. Onlar, bu ülkenin tüm değerli fabrikaları, köprüleri, barajları satılırken de, “Yeni dünya düzeni bunu gerektiriyor” diyerek çok uluslu şirketlerin avukatlığına soyunacak, ülkelerini arkadan hançerleyecek uygulamalara alkış tutabilirler. Onların tek değer yargısı ceplerine girecek paradır ve onun için de, “Endüstriyel futbol satışı gerektiriyor” diye bir gram akıl taşımadıkları beyinlerinden yumurtladıkları sözlerle, sizleri etkilemeye çalışabilirler. Bu tür zavallıların dümenlerine sakın aldanmayın Sayın Başkan… İnanın onlar, daha önce Şamil Ekinci’nin, Mehmet Ali Yılmaz’ın, Sadri Şener’in, Nuri Albayrak’ın, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, Muharrem Usta’nın çanak yalayıcısı olmuş, eteklerine tutunmuştur. Bugün de size şirin gözüküp, kulübün altına atom bombasını koymanızı sağlayacak akil adamlığa soyunabilirler.
Bilin ki, onlar size değil, paranıza saygı duyup, ona biat ederken, bir yandan da sizleri kulübün tarihinin en lanetli isimlerinden biri haline dönüştürme çabası içine girebilirler. Bunları dikkate bile almamanız sizin ve Trabzonspor’un çıkarına olur inanın… TRABZONSPOR KURTULUŞ SAVAŞININ FUTBOLDAKİ SİMGESİDİR Unutmayın ki Trabzonspor halkın takımıdır. Bu ülkede devrim yapmış tek kulüptür. Unutmayın ki, dünyanın şehir takımı olarak Napoli ile birlikte en görkemlisidir. Bu kulübü tüm camia ayaklanıp, kurtarmalıdır ama asla satmamalıdır. Böyle bir satışın öncüsü de, sözcüsü de siz olmamalısınız. Arap Şeyhleri ya da Avrupalı, ABD’li çok uluslu şirketlerinin veya yerli işbirlikçilerinin sahibi olduğu bir Trabzonspor, artık bu kentin takımı olamaz. Olsa olsa satılmış bir meta olur ve artık anlamını yitirir.
Ve bu kulübü kuran, büyüten, onun için ölümüne savaşanların kemiklerinin sızlayacağını ve üzerinize büyük bir vebal alacağınızı da unutmayın sakın… Bu kulüp kendini bilmez, para için her değerini yok pahasına piyasaya sürmekten geri durmayacak şarlatanların kurbanı edilemez.
Özellikle sizin bu noktadaki tavırlarınızı, davranışlarınızı ve eylemlerinizi çok yakından takip edeceğiz. Ayrıca, “Canımızı veririz ama vatanımızdan bir karış toprak vermeyiz” diyerek kurtuluş savaşını veren, milyonlarca g
O bayrağı yere düşürmeyin!
Saygılarımla…
Kalemine sağlık güzel bir yazı olmuş.