29.03.2024 SİS PERDESİ

TARAFTAR DERNEKLERİ NEREDE?

Bilirsiniz taraftarlık çok önemli bir kimliktir. Bir kulübe gönül veren taraftar, tuttukları kulübün takımı amatör kümeye düşse de renklerinden asla vazgeçemez. Taraftar kulübü için her türlü fedakarlığı yapar, karşılık beklemeden ve saf duygularla sever. Ama ne yazık ki futbolun kirliliği içinde taraftar grupları da bundan nasibini fazlasıyla aldı. Özellikle taraftar grupları oluşturanlar için kulüpler rant ya da geçim kapısı oldu. Dün açlıktan ağzı kokan birçok taraftar grubu lideri, bir süre sonra orta gelirli bir yurttaş durumuna gelmekten geri durmadı. Bunu sağlamak için gerekirse kendi kulüplerinin aleyhine çalışmaktan bile geri durmayacak kadar vicdanlarını kaybetmiş olanların sayısı da bir hayli fazladır. Onların renk sevgisi yoktur. Kulüp ya da takım aşkı yoktur. Renkler de kulüpler de takımlar da tümüyle onların rantını oluşturacak unsurlar, araçlardır.

***

MAÇTA O KADAR OLAYI KİMLER ÇIKARDI?

Bunu Trabzonspor kulübü şike sezonundan sonra yaşamadı mı? Kupasını vermeyen, Fenerbahçe’yi bırakın cezalandırmayı, kurtarmak için elinden gelen tüm yetkiyi de aşarak çabalayanları omuzlara almadı mı? Boyunlarına kaşkol takmadı mı? Tüm stat tarafından yuhalanması gerekirken çılgınca alkışlanmadı mı? Bunları yaşayan bir Trabzonlu ve çıkarsız Trabzonsporlu olarak büyük utanç duyduğumu bir kez daha ifade ederek günümüzde yaşadığımız konuya gelelim isterseniz…Biliyorsunuz Trabzonspor-Fenerbahçe maçında önemli olaylar çıktı. Türkiye, hatta dünya bir süre bu maçta ve sonrasında çıkan olayları konuştu, tartıştı. Bordo-Mavili camia bir yana, fırsatı bulanlar Trabzon kentine her türlü tepkiyi gösterdi. Bu maçın daha başından başlayarak saha su şişeleriyle dolduruldu. Bozuk paralar ve yabancı maddeler sahaya atıldı. Meşaleler maçı durdurdu, aslında tatile sebep olacak olaylar yaşandı. Bunları kimler ve hangi gerekçeyle çıkardı merak konusu doğrusu…

***

NEDEN HİÇ AÇIKLAMA YAPMADILAR?

Maç sonunda da sahaya inenler nedeniyle büyük olaylar yaşandı. Fenerbahçeli futbolcular sahada taraftar dövdü. Tüm bunlar yaşandı,, tartışmalar yapıldı ve ben hala daha Trabzonspor’un Papara Park Stadı’nın dört bir yanını çevreleyen anlı şanlı taraftar derneklerinin liderlerini bekliyorum. Bunların bir araya gelip, stadın önünde ya da başka bir mekanda çok geniş kapsamlı basın toplantısı düzenlemeleri, yaşananların sebeplerini ve sonuçlarla ilgili düşüncelerini dile getirip kulübe ölümüne sahip çıkacaklarını dile getirmesi gerekir diye düşündüm. Hele taraftarlar gözaltına alınıp, mahkemeye çıkarılıp, tutuklanmalarından sonra taraftar derneklerinin yeri göğü inletmesi gerekmez miydi? Türkiye’de yaşanan saha olaylarına neden olmuş başka kulüp taraftarlarının ceza alıp almadıklarını da örnekleyerek aklı başında açıklama yapıp, Trabzonspor taraftarının gücünü göstermesi beklenen değil miydi?

Daha önce öften püften olaylarla ilgili bile Trabzon Gazeteciler Cemiyetine koşan ve beylik sözlerle yaptıkları açıklamalarla kamuoyu oluşturmaya çalışan bu taraftar derneklerinin önde gelenleri neden dut yemiş bülbüle döndü gerçekten merak ediyorum. Kulüp başkanı Ertuğrul Doğan mı, yoksa bağlı bulundukları siyasi parti yetkilileri mi “Susun” diye emir verdi.

Bir açıklarlarsa sevinirim.

***

ÇEVRİMİÇİ’NDE YAŞANAN UTANÇ!

Türkiye Futbol Federasyonu her dönem çok büyük hatalar yapmıştır. Bu hataları, bilerek, göz göre göre yapması ve büyük kulüplerin işine yaraması da, “Türkiye’de futbol 3 büyükler için var” şeklinde değerlendirmeyi haklı çıkarmıştır. Bu noktada özellikle 2/10-11 sezonundan sonra yaşananlar skandaldır. O dönem Fenerbahçeli Mehmet Ali Aydınlar başkanlığındaki TFF bile “Ceza vermeden ve küme düşürmeden bu sorunu çözemeyiz” demişti, bunun üzerine de siyasetin baskısıyla istifa edip, yerine geçen Yıldırım Demirören skandal üstüne skandala sebebiyet vermişti. O dönemde yaşananlardan sonra her halde Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki TFF dönemindeki olaylar her halde tek kelime ile skandallar zinciriyle açıklanabilir. Maçta bir kulüp başkanı hakemi linç etmeye girişti ama doğru dürüst ceza bile almadı. Ardından takım sahadan çekildi, yine TFF yönetimi kulağının üzerine yattı. Süper Kupa maçı Suudi Arabistan’da oynanma kararı alındı. Suudilerin Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığından dolayı maç oynanamadı, takımlar geri döndü. Mehmet Büyükekşi kamuoyunu aydınlatacak tek bir açıklamada dahi bulunmadı. X

***

BU KADAR REZALET KOLAY KOLAY YAŞANMAZ

Trabzonspor-Fenerbahçe maçında ve sonrasında çıkan olaylar için hala daha PFDK sevkleri bile gerçekleştirilemedi, aciz bir durum sergilendi. Büyükekşi pişkin pişkin işine devam ediyor. Sonra Hakem eğitimcisi Dallas’ın Süper Lig hakemleriyle çevrim içi yaptığı Watshapp görüşmelerinin Galatasaray aleyhine, Fenerbahçe lehine olan bir bölümü sızdırıldı. Bu tak bir skandaldı. Ancak TFF başkanı ya da MHK’den tık yok. Sadece Fenerbahçe’nin nasıl algı yaptığını ortaya koymak için yapılan görüşmelerin tümünü yayınladı. Burada da Fenerbahçe-Kasımpaşa hakemlerinin nasıl da Fenerbahçe’nin lehine penaltı vermek için yarıştıkları ortaya çıktı. Gerçekten rezalet üzerine rezalet yaşanıyor. Futbol bu kadar kirlendiği bir dönemi de dediğim gibi 2010-11 döneminden sonra yaşamıştı. Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki TFF yönetiminin hiçbir şey olmamış gibi hala daha görev yapıyor olması insanın küçük dilini yutmasına sebep olacak cinsten… Hani bir söz vardır ya… ‘Tuz koktu’ diye… Artık bu sürecin de çok ötesine geçtik ve ahlakın yerlerde sürünürken ahlaksızlığı yapanların el üstünde tutulduğu bir süreçteyiz.

Sebep olanlara yazıklar olsun..

***

TÜM SORUMLULUK HAKEMLERİN

Türkiye’de kulüpleri yönetenler için en kolay hedef hakemlerdir. Bu anlayış 2’nci amatör kümeden, altyapı takımlarının organizasyonlarına ve Süper Lige kadar hep böyledir. Kuşkusuz hakemler hata yapıyor, baskı altında kötü kararlar veriyor. Büyük kulüpleri karşılarına almamak için korkuyla düdük çaldıkları da oluyor. Zaten bunu yapmayan hakemlerin başına gelmedik kalmıyor. Bir kötü sonuçta hemen hakemleri hedef almak en kolay yol olarak görülürken, aslında futbol kulüplerini yönetenlerin kendi zayıflıklarını ve beceriksizliklerini gizleme yolunda da çok önemli bir araç haline dönüşüyor. Bakın hangi takım olursa olsun yenildiğinde başkanı, yöneticisi ya da teknik direktörü bir şekilde hakemin kararlarına dokunmadan edemiyor. Sadece kendi aleyhlerine verilen yanlış bir taç kararını bile yerden yere vuran yönetenler, aleyhlerine verilmesi gereken penaltıları bile görmezden geliyorlar. Yani nereden baksan tutarsız bir tavır ortaya koyuyorlar.

***

TRABZONSPOR DA SUÇLAMADA GERİDE KALMIYOR

Kuşkusuz bu noıktada Trabzonspor tarihi boyunca hakemlerle büyük sorunlar yaşadı. Şampiyonluklara ambargo koyduğu yıllardan başlayarak birçok hakem, siyasetin korkusuyla ve TFF’nin yönlendirmesi, medyanın ablukası sonucu İstanbul’un 3 büyük kulübünü şampiyon yapmak için çırpındı durdu. Ancak Bordo-Mavili takım o kadar güçlüydü ki, hakemlerin o düdüklerini de, bayraklarını da sahanın ortasına gömüyor ve kupalara ambargo koyuyordu. Ancak takım zayıf düşünce hakemlerin yaptığı bir hata bile başarının önünü kesiyordu. Oysa takımın zayıf düşürülmesinin tek sorumlusu yönetimler ve teknik adamlardı. Bakın Bordo-Mavili takım aynı hakemlerle, Ahmet Ağaoğlu döneminde Süper Ligin en çok puan toplayan takımıyken, Ertuğrul Doğan başkanlığı döneminde tüm başarısızlık faturalarını sadece bunlara yükleme gayretine girişti. Hatta bu konuyu o kadar abarttı ki TFF’yi artık muhatap almayacaklarını söyleme yanlışına da düşmekten geri durmadığı bir dönem oldu.

***

TRABZON’DA HAKEM YETİŞMESİ GEREKİR

Hakem hataları bakımından mesela son olaylı Fenerbahçe maçını ele alalım. Trabzonspor camiası Fenerbahçe’nin attığı üçüncü golün başlangıcında Oostorwalde’nin Umut Bozok’a faul yaptığında hemfikir ve bu pozisyon üzerinden Halil Umut Meler yerden yere vuruldu. Kesinlikle bu pozisyon faul de, peki Trabzonspor’un attığı iki goldeki hatalardan söz eden var mı? Yok değil mi? Mesela ilk golde, faul yok, İsmail Yüksek ve Edin Visca birlikte topa ayak kaldırıp vuruyorlar. Birbirlerine temas yok. Ama hakem faul verdi ve Trabzonspor penaltı kazandı. Bu pozisyonda Djike’nun kırmızı kart görmesi gerektiği söylendi. Hakem hocaları da bu noktada ikiye bölündü. Kimi kırmızı kart dedi, kimi sarıyla yetinilmesi gerektiğini vurguladı. Ama Meler, faulü vermeseydi zaten bu pozisyon yaşanmayacaktı. İkinci golde de Denswil’e faul yapılmadan hemen önce Fenerbahçe altı pasında meşale yanıyor ve İsmail Yüksek bunu hakeme gösteriyordu. Normal koşullarda hakemin maçı durdurup, meşalenin saha dışına atılmasından sonra oyunu hava atışıyla başlatması gerekiyordu. Ama bunu yapmadı ve ikinci gol de faulden geldi. Bir kere yaşanan olaylardan dolayı maçın tatil edilmesi ve Trabzonspor’un 3-0 hükmen yenik sayılması da gerekirdi kurullar gereği… Ama bu da olmadı… Ne yazık ki hakemin Trabzonspor aleyhine yaptığı hatalarla idam fermanı yazılırken, lehine yaptığı hatalar görmezden gelindi.

Ne yazık ki ülkeminiz gerçeği bu… Hiç kimse kendi lehine yapılan hataları görmüyor bile… Varsa yoksa aleyhine çalınan düdük ya da kaldırılan bayraklara bakıyor. O zaman da futbol arenasında barıştan, kardeşlikten söz etmek mümkün olmuyor.

***

TRABZON İYİ HAKEMLER YETİŞTİRMELİ

Ne yazık ki Türkiye’de tüm kulüpler kendi başarısızlıklarının faturasını hep hakemlere yükleyerek, taraftarlarına, “Cambaza bak” taktiği uyguluyordu. Başkan Doğan da hakemlere veryansın etmekten, takımla doğru dürüst ilgilenmedi. Seçtiği teknik adamların yetersizlikleri konusuna kafa yormadı. Bunca transferde kulübe hem prestij, hem ekonomik, hem saha sonucu açısından ne kadar zarar verdiklerine bakmadı bile… Doğan, hakemlerle uğraşırken sözde Mete Kalkavan’a düdüğü astırdı ama bu isim VAR eğitim başkanlığına getirildi. Böylece Ertuğrul Doğan’ın bağırması çağırmasının hiçbir anlamı olmadığını TFF bizzat uygulamasıyla göstermiş oldu. Zaten bir hakeme düdük astırsanız neye yarar ki? Hakem müessesesinin tümü bataklık… Bataklık kurutulmadan birkaç sivrisinek öldürmenin doğaya hiçbir katkısı olmaz, olamaz… Hakemlere saldırı yerine, Trabzonspor’un bu kentten çok kaliteli hakemler yetiştirebilme ve FİFA kokartlı çok sayıda Trabzon kökenli hakem üretme yoluna gitmesi gerektiğini bir türlü anlayamadı. Ya da TFF ve MHK’de çok güçlü olabilmenin yollarını bulması gerektiğine kafa yormadı bile… Ertuğrul Doğan ya da bundan sonra kulübü yönetecek olanların beyin fırtınası işte bu noktalarda kendini göstermesi gerekiyor. Yani bu kent yetenekli, başarılı üst düzey hakem yetiştirecek. TFF, MHK ve diğer kurullara başkan ve yönetici verme gücüne erişecek. Bunun için çaba harcayacak. Yine de haksızlıkların, yanlışların önünün tümüyle alınması mümkün değil ama en azından bir gücünüz varsa daha az zarara uğrama durumu yaşarsınız. Bu noktalarda çalışma yapılmayınca kolay yol seçiliyor. Ama olan da kulübe oluyor.