Trabzonspor başkanı Ertuğrul Doğan bu ay yayınlanan kulüp dergisindeki açıklamalarında dikkatimi çeken birkaç nokta oldu. Bu noktaları titizlikle ele alarak kendisine açık mektup şeklinde seslenme gereği hissettim. Çünkü Doğan’ın genel olarak yaptığı açıklamalarla, eylemleri hiçbir biçimde örtüşmüyor. Teorik olarak savunduğu fikirlere bakıldığında Bordo-Mavili kulübe doğru anlatıyor ama bunları uygulamaya sıra geldiğinde tam tersi bir tutum ve davranış sergiliyor. Yani teorisiyle pratiği arasında yüz seksen derece fark görülüyor. Dünya siyaset tarihinde nutuk atarken söylediği sözlerin hiçbirini uygulamayan ama halkı da heyecanlandırmaya çalışan ve sonuç olarak kendi gerçekliğiyle en küçük bir ilgisi olmayan liderler için, “Çok iyi demagog” denir.
Bu söylemleriyle toplumu kışkırtan ve bir çatışma ortamı yaratarak buradan çıkar temin edilmesi de, ‘Ajitasyon’ olarak kabul edilir. Sizin şu ana kadar söylediğiniz sözler, yani teorinizle, yine bugüne kadar uygulamalarınızı dikkate aldığımızda, ‘Çok iyi bir demagog” olarak kabul edilmelisiniz. Pek fikri olmayan ve duygularıyla hareket eden insanları kendi kulvarınıza çekmeyi başarabilirsiniz ama aklıyla hareket edenler için teorinizin en küçük bir değeri yoktur. Bu aklını kullananlar için tek kriter vardır, pratik uygulamada ortaya çıkan gerçeklerdir. O nedenle, üstte de söylediğim gibi sizlerin şu ana kadar uyguladığı politikaların hiçbirinin Trabzonspor’la asla örtüşmeyecek nitelikte olduğunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.
DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞEHİR TAKIMI DA!
Trabzonspor Dergisinde yaptığınız açıklamada, “Trabzonspor dünyanın en büyük şehir takımıdır” ifadesini kullanmışsınız. Güzel, doğru da… Peki şehir takımlarının özellikleri nedir biliyor musunuz? Her şehrin futbol takımı, o kentin kültürünü, sosyal yaşamını, ekonomisini, ilişkilerini yansıtması gerektiğinden haberiniz var mı bilmiyorum? Ama Fransız futbol tarihinin en önemli isimlerinden biri olan UEFA Başkanlığı görevini de uzun süre yapan Michael Platini, “Bir şehrin futbol kulübü, o şehrin kültürünü yansıtır. Bu kültürden koptuğunda başarılı olması söz konusu bile değildir” der… Trabzonspor ne yazık ki sizden önceki birçok başkan tarafından da kendi kimliğini hiçe sayan politikalarla yönetildi. Yani onu var eden, büyüten ve zirveye taşıyan gerçeklerden kopuk olarak yönetildi. Bu da bir enkaz yığınına dönüşmesine sebep oldu. Oysa Trabzonspor kulübü kendi hikayesini diğer kulüplerden çok farklı yazdı. Başka bir misyon üstlendi. Anadolu’nun ezilen insanlarının, futbol sahalarındaki temsilcisi oldu.
Hem de o ezilen Anadolu insanı, Trabzonspor’un başarılarıyla başları dik gezmenin gururunu yaşadılar. Peki aynı gururu bugün yaşayabilir mi? Bu kulüp, üretimin sembolüdür, tüketimin değil… Diyeceksiniz ki, bugün artık Trabzon kenti futbolcu üretemiyor… Bunu kabul etmemiz söz konusu bile değil… Sizler gibi sıradan insanlar, yaptığınız işlerde başarılı olup, paraya para dememe, şirket üzerine şirket kurma noktasına gelebiliyorsanız, bu kentin gençlerinin genlerindeki başarı aşkının rolü çok .büyüktür. Bu başarı aşkı futbolda da, hayatın diğer alanlarında da insanımızda mevcuttur.
Bakın Sayın Başkan; Trabzon insanı neden başarılıdır bilir misiniz? X
Anlatayım!
İlk filozoflardan biri olan ve doğa felsefecisi Thales’ten Aristo’ya ve Prodhon’a kadar birçok düşünür, insanlarla ilgili yaptıkları değerlendirmede özellikle iklim şartlarına büyük değer yükler. Ayrıca doğa koşulları da yine birçok bilim insanının gündemindedir. Bu önemli filozoflar, “Soğuk iklim insanı çok çalışkandır ama zekasını kullanmakta üst seviyede değillerdir. Sıcak iklim insanları, zekalarını çok iyi kullanırlar ama tembeldirler. Ilıman iklim insanı ise hem çalışkan, hem de zekalarını çok iyi kullanırlar” diye bir tespitte bulunmuşlar… Karadeniz bölgesi ve özelinde Trabzon hangi iklime sahip… Ilıman iklime… O nedenle tarih boyunca bu kent insanları her giriştikleri işte başarı yakalamıştır. Futbol da bu başarı yakalanan alanlardan sadece biridir. FİFA’nın yıllar önce yaptığı bir araştırmada, dünyada hangi ülkeler ve hangi kentleri futbolcu üretebilir sorusuna yanıt verirken, Türkiye’de Trabzon’u ilk sıraya koymuştur. Bu kenti Kocaeli-Sakarya-Bursa ve sonra da Rize gibi iller takip ederler… Bakın bu kentlerin iklimlerine…
BİLİM TRABZON’UN BAŞARI NEDENİNİ AÇIKLIYOR
Bir başka gerçek daha… Doğa koşulları dedik. Ben demiyorum tabii ki, bilim insanları söylüyor. Bilime ne kadar inanırsınız onu da bilemem… Çünkü oturmuş bir kez sohbet etmişliğimiz bile yok. Bu noktada da özellikle engebeli, sarp arazilerin yanında hırçın deniz ya da nehirlere sahip olan bölge insanlarının mücadeleci, yenilgiyi kabul etmeyen, en zor koşullarda bile yılmadan sonuç alabilme özelliğine sahip olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuş… Peki Trabzon’da bir tek düz arazi, ova diye nitelenecek alan gösterebilir misiniz? Yok değil mi? Neden bu kentin insanları genellikle hızlı hareket eder, çabuk çabuk konuşur hiç düşündünüz mü? Bunda iklim ve coğrafi koşulların rolünü asla aklınızdan çıkarmayın. Trabzonspor o görkemli başarılara imza atarken en önemli özelliği neydi? Savaşçı, mücadeleci, rakibi ezmeye çalışan, yenilgiyi asla kabul etmeyen, hızlı hızlı konuşan futbolculara sahipti ve bir de aynı duygu ve düşüncelerle hareket eden bakanları, yöneticileri, teknik adamları vardı. Sizin dayılarınız da içlerindeydi. Hiç izleniniz mi Güngör dayınızı… 90 dakika sahada nasıl savaştığına tanık oldunuz mu? Ben çok oldum!
Sayın Başkan, demem o ki, Trabzon kenti her zaman güçlü, kuvvetli, yetenekli, savaşçı, mücadeleci, yenilgiyi kabullenmeyen insanları her alanda yetiştirir ve yetiştirmeye de devam ediyor. Yeter ki siz önlerini kesmeyin ve lütfen bu kulübün misyonunu unutmayın. Bu kentin karakteriyle takımın karakterini birbirinden ayıran eylemlerden vazgeçin. Bir şey daha; Dünyaca ünlü İsveçli yönetim bilimci Woflfard diyor ki, “Bir insanın kas gücünü, beyin gücünü, zamanını satın alabilirsiniz ama kalbini asla satın alamazsınız. Bu nedenle duygusal zekayı kullanmayı deneyin.” Bunu Trabzonspor’a uyarlarsak, çok sayıda transfer yaparak İstanbul’un her açıdan avantajlı kulüpleriyle başa çıkamazsınız. O halde, Trabzonspor’a aşık, Bordo-Mavi formayla yatıp kalkan, başarısızlıkta gözyaşlarını tutamayan, başarıda ise gece mutluluktan uyuyamayan teknik adam ve futbolcuları kullanın. Paraya tapındığı için size şirin gözükmeye çalışan teknik adamlardan vazgeçin. Sadece alacağı milyonlarca Euro ve dolar için Bordo-Mavili takımla sözleşme imzalayan futbolcuları artık bir kenara itin ve bu kentin insanına güvenin, inanın…
Kurtuluş burada, Trabzon’da… Trabzon kentinin DNA’sında, genlerinde… Artık bunu anlayın ve anlamayanları da çevrenizden uzaklaştırın…
GÜVENİLİR OLURSANIZ BİRLİK DE SAĞLANIR
Yaptığınız açıklamada, “Biz birlik olursak, güçlerimizi birleştirirsek tüm engelleri tek tek aşarız. Hiçbir güç bizi durduramaz.” Doğru… Trabzonspor ancak tüm güçlerini birleştirebilirse, Türkiye’deki ekonominin yüzde 65’ini ve her açıdan en güçlü odakları bağrında barındıran İstanbul ile ancak başa çıkabilir. Ama bu güçleri birleştirecek olan sizsiniz. Bunu da laf salatasıyla kimse yapamaz. Yapmanız gereken Trabzonspor camiasına değer vermek, onların fikirlerine, ön görülerine, beklentilerine yanıt vermektir. Bu kulübün kendi kimliğiyle mücadele vermesi yolunda adımlar atmanızdır. Yoksa, sadece kendi fikirlerinize güvenme ya da yönetiminizden birkaç kişiyle bir masa etrafında toplanıp, yer içinden konuşmalarınızı hayata geçirmeniz halinde bu camianın gerçek duyarlı kesimlerini hiçbir şekilde çevrenizde toplayamazsınız. Bir sinerji oluşturamazsınız. Siz bu kulübü kafanıza göre yönetip, birilerini adeta zengin etme adına eylemler yaparken, milyonlarca insana, “Gelin birlik olalım” demenizin en küçük bir esprisi yoktur.
Dalkavuklar ve çıkarcılar dışında hiç kimse, Trabzonspor’u kullanılan bir meta haline getirenlere güven duymaz... O nedenle, merhum Özkan Sümer’in, “Trabzonspor büyüklerle sevişerek değil, savaşarak büyük olmuştur” sözünü şiar edinirken, yapmanız gereken ne siyasetin, ne bürokrasinin, ne de ülkenin baronlarının kullanamadığı bir kulüp yapısına doğru hızla hareket etmektir. Unutmayın; birlik olmak istiyorsanız, Trabzonspor’un misyonuna sahip çıkarken, bu kulübün değerlerine de sırtınızı değil, yüzünüzü dönün. Popülizmden kaçının. Korkuyu, karakteriniz yapmayın. Cesur olun. İnsanınıza güvenin, inanın ve arkasında durun…
Saygılarımla…
Sevgili Adnan bey;Bizlerin en onemli sorunu..nedense bilgiyle var olanlari degil...maddi imkanlariyla var olanlari,faydaci bir anlayisla..Baskan sectirip Ts markasini kullandirtmaktir..Bu zihniyet degismeli. Eski mantiga donulmeli..Ts nin marka degerini hic bir para satin alamaz..Bilhgyle var olan..tecrubeli egitimli insan kaynaklarina basvurulmalidir....sevgiyle..
Adnan enfes bir yazı olmuş, bu yazıyı başkanın önüne koyup 10 kere okutacaksın!!!!!