Uzun yıllardır kendi kimliğinden uzaklaşan ve hep hayaller peşinde koşarak, aynı deneyi yapıp farklı sonuçlar bekleyen Trabzonspor bu sezona da inişli çıkışlı grafikler çizerek başlamıştı. Bordo-Mavili ekip ilk 9 hafta futboluyla umut vermemesine rağmen özellikle kendi sahasındaki başarılı sayılabilecek sonuçlarla birlikte yine de üst sıralarda kendine yer bulmuştu ama zirve yarışının da epey uzağındaydı. Yeniden takımın başında görevlendirilen ve Başkan Ertuğrul Doğan ile yönetimin özel bir rol biçtiği Abdullah Avcı ile birlikte zor da olsa Alanyaspor maçının kazanılması en azından 3 puanlı start açısından önemliydi. Fakat Karagümrük karşılaşmasının değeri çok daha fazlaydı. Çünkü geçen sezon Trabzonspor’un tepe takla düşmesinin süreci İstanbul’daki 4-1’lik Karagümrük yenilgisiyle başlamıştı.
Bu sonuçtan sonra bir türlü dikiş tutmayan takım sahada kötü görüntü verirken, Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın istifa süreciyle birlikte Ahmet Ağaoğlu başkanlığındaki yönetimin Olağanüstü Genel Kurula gitme adımlarının atılmasının zemini hazırlanmıştı. İşte o süreci başlatan Karagümrük ile yine İstanbul’da ve Atatürk Olimpiyat Stadı’nda rövanşa çıkılacaktı. Kuşkusuz deplasmanlarda alınan kötü sonuçlara da bir son verilmesi açısından bu 90 dakika olağanüstü bir öneme sahipti. Teknik Direktör Abdullah Avcı bu kritik maça çıkarken, Alanyaspor maçındaki 11’den sadece Enis Bardhi’yi kenara alıp, sakatlığı geçen Mahmoud Trezeguet’i sahaya sürmüştü. Zaten maç öncesi görülen doğru tercih de buydu. Ancak Trezeguet daha ısınmalarda sakatlanınca bu kez Fountas sahaya sürüldü.
FIRTINA HIZLI BAŞLADI AMA DEVAMI GELMEDİ
Belli ki Abdullah Avcı oyuncularına işi çok erken bitirme talimatı vermişti. Önde çok yoğun bir baskıyla karşılaşmaya başlayan Trabzonspor’da eğer Paul Onuachu biraz dikkatli, biraz becerili ve biraz da çabuk olsaydı daha 1’nci dakikada takımını öne geçirebilirdi. Ancak 45 dakika boyunca olduğu gibi bu ilk dakikada da Nijeryalı forvet çok ağır hareket etmenin bedelini hem gol atamayarak, hem de takımının öne geçmesine engel olarak ödedi, ödetti. Bordo-Mavili ekip, önde kurduğu baskı ile birçok kez kazanılan toplarla rakip kalede etkili olmaya çalıştı. Zaman zaman da pozisyon buldu. Uzaktan şut denemeleri gerçekleştirdi. Bunlardan birinde de Batista Mendy’nin 30 metreden plasesinin direkten dönmesi gerçekten büyük şansızlıktı. Avcı, Onuachu’yu etkili kılabilmek için oyuncularına zaman zaman uzun ve ters toplarla kanatları kullanma talimatı verdiği belliydi. Ceza sahasına birçok orta yapıldı ama bunların hiçbiri Onuachu ile buluşmadı.
Karagümrük, Bordo-Mavililerin ağır baskısı sonucu ilk 30 dakikada neredeyse kendi sahasından çıkamadı. Uğurcan’a geri pas dışında top gelmedi dersek abartmış olmayız. Ancak ev sahibi ekip, bu dakikadan sonra çıkmaya başladı ve iki-üç etkili atak geliştirdi. Bunlardan biri golle sonuçlandı ama çok ince bir ofsaytla bu gol geçersiz sayıldı ki, karar da haklıydı. Bordo-Mavili ekipte geriden oyun kurma girişimleri Denswil ile başladı fakat çok ağır hareket edilince beklenen oyun hızı sağlanamadı. Mehmet Can hücuma pek katkı sağlayamadı. Edin Visca bir pozisyon hariç, etkili bindirmeler ve ataklar gerçekleştiremedi. Fountas maça iyi başladı ama devrenin sonraki bölümlerinde bu etkinliğini sürdüremedi. Abdulkadir Ömür’ün forvet arkası olarak ceza alanına çok girmesi, ceza çizgisi civarından şutlar atması gerekiyordu ama bunların hiçbirini ondan göremedik. Orta sahada doğru pas bağlantıları sağlanamadı. Geride Rayyan Baniya yerden havadan iyi kesiciydi ama topu oyuna dan-dun şeklinde sokması hiç de büyük takıma yakışır bir yaklaşım değildi.
BİR PUANI UĞURCAN KURTARDI
Maçın temposu yükselmedi. Kalelerde tehlikeler vardı ama bir tek şut bile kale tutmadı. Öyle ki Süper Ligde bu sezon oynanan tüm maçlarda topun kaleye tutmadığı bir tek maç bile yoktu. Böyle bir istatistik de bu maçta yaşandı. Bu bile aslında maçın genel durumunu anlatmaya yetiyordu. En azından hücum oyuncuları açısından tam bir verimsizlik örneği izledik. Hele ilk yarının sonlarında Edin Visca’nın harika pasıyla kaleciyle karşı karşıya ve çok müsait pozisyonda OJnuachu’nun kaçırdığı gol kabul edilebilir değildi… Sonuçta Trabzonspor’un golü daha çok hak ettiği ilk yarıda futbol vasatı aşamadı ve gol çıkmadı. Bu yarıda maçın hakemi Ali Şansalan’a pek iş düşmedi ama yardımcı hakemlerin özellikle ofsayt pozisyonlarındaki başarısını alkışlamak gerekir diye düşünüyorum.
İkinci yarıda da Trabzonspor’un özellikle 30’ncu dakikada başlayan durgunluğu devam ederken, maçın özellikle 55-75’nci dakikaları arasında Fatih Karagümrük adeta antrenman maçı yapar gibiydi. Topla istediği gibi oynadı, ceza alanına etkili girişler yaptı. Uzak şutlarla birlikte golü kovaladı. Ancak özellikle peş peşe 3 pozisyonda Uğurcan’ın başarılı kurtarışları belki de puanın çıkmasını sağladı. Bordo-Mavili takımda anlaşılmaz bir durgunluk vardı. Bir tek savaşan sanki Mehmet Can Aydın’dı… Her oyuncu, “Maç böyle bitse de gitsek” havasındaydı. Abdullah Avcı oyuna çok geç müdahale etti. 69’ncu dakikada Pepe ve Bardhi, Berat ile Fountas’ın yerine sahaya sürüldü. Zaten ikinci yarının bu dakikaya kadar olan bölümünde Fountas’ın ayağına top değmemişti. Berat da pas hataları yapmanın yanında, zaman zaman yerini de kaybetti. Pepe ve Bardhi’nin oyuna girişi de takımı canlandırmaya yetmedi ama 71’nci dakikada Edin Visca’nın enfes pasını golle süsleyemeyen Enis Bardhi belki de skoru belirleyen isim oldu.
Maçın 4 dakikalık uzatma bölümü de dahil, Trabzonspor’un bir tek şutunun kaleyi bulmaması sanırım hücum anlamında takımın durumunu özetlemeye yetti. Böyle bir futbolla ancak şansla maç kazanılabilir, ya da berabere kalınabilir. Kazanmak için futbolu kurallarına göre, hızlı, çabuk ve etkili oynamak gerekir. Ne yazık ki şu anda Bordo-Mavili takımda bunu görmek mümkün değil. Yani özellikle 30’ncu dakikadan sonra Fırtınayı bırakın esintiyi bile göremedik sahada… Maçın hakemi Ali Şansalan da skora etki eden bir hata yapmadan 90 dakikayı tamamladı diyerek yazımıza noktamızı koyalım…
Saygılarımla…
Maçın 4 dakikalık uzatma bölümü de dahil, Trabzonspor’un bir tek şutunun kaleyi bulmaması sanırım hücum anlamında takımın durumunu özetlemeye yetti. Böyle bir futbolla ancak şansla maç kazanılabilir, ya da berabere kalınabilir. Kazanmak için futbolu kurallarına göre, hızlı, çabuk ve etkili oynamak gerekir. Ne yazık ki şu anda Bordo-Mavili takımda bunu görmek mümkün değil. Yani özellikle 30’ncu dakikadan sonra Fırtınayı bırakın esintiyi bile göremedik sahada… Maçın hakemi Ali Şansalan da skora etki eden bir hata yapmadan 90 dakikayı tamamladı diyerek yazımıza noktamızı koyalım…
Saygılarımla…