Trabzonspor’un mevcut kadrosunun zirve yarışına dahil olmak için yeterli olmadığı ortada. Takviyeler yapıldı, ancak bu takviyeler Galatasaray ve Fenerbahçe’nin yaptığı transferlerle kıyaslandığında yetersiz kalıyor. Özellikle iki kulübün hem derinliği hem de kaliteyi aynı anda artıran kadro mühendisliği, Trabzonspor’un daha yolun başında olduğunu gösteriyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken temel bir nokta var: Transfer, transfer olsun diye yapılmaz. Trabzonspor’un bundan sonra nokta atışı transferler yapmak dışında bir seçeneği yok. Kulübün hem ekonomik yapısı hem de elindeki mevcut kadro dengesi, her yapılan hamlenin yüzde yüz katkı vermesini zorunlu kılıyor. Artık sadece potansiyeli olan oyuncular değil, aynı zamanda hemen katkı sağlayacak isimler tercih edilmeli. Transfer başarısı sadece isimle olmaz. İhtiyaca göre, takımın oyun sistemine uygun, karakteriyle kulübü taşıyabilecek oyuncular bulunmalı. Bugün bu vizyonu ortaya koyamazsak, yarın aynı sorunları konuşmaya devam ederiz. Trabzonspor’un geleceği; plansız, günü kurtaran hamlelerde değil, doğru planlanmış, hedefe yönelik adımlarda gizli. Bu yüzden transfer döneminde yapılan her tercih, sadece sezonu değil, kulübün genel gidişatını da şekillendirecek.
Asıl Olan Trabzonspor’dur
Trabzonspor’un son iç saha maçında tribünlerin büyük ölçüde boş kalması, camiada desteğin azaldığını açıkça ortaya koydu. Bu tablo, hem takım üzerinde moral kaybına neden olur hem de rakip için cesaret verici bir görüntü oluşturur. Evet, herkesin kızgınlığı, kırgınlığı olabilir. Kimi yönetimi beğenmez, kimi teknik direktörü eleştirir, kimi futbolcuların yeterli olmadığını düşünür. Ama bunların hepsi gelip geçicidir. Asıl olan Trabzonspor’dur. Bu kulüp, kişilerden bağımsız olarak ayakta durur. Bugün görevde olanlar yarın olmayabilir. Bugün sahada oynayan oyuncular birkaç yıl sonra forma giymiyor olabilir. Ama o arma, o renkler ve o forma hep yerli yerindedir. Taraftar, kulübün en büyük gücüdür. Bugün destekten vazgeçen, yarın başarıya ortak olamaz. Takım iyi giderken yanında olup, işler kötüye gidince tribünleri terk etmek, bu şehre ve bu takıma yakışmaz. Unutmayalım: Trabzonspor bir tutkunun, bir aidiyetin adıdır. Zorlukta terk edilmeyecek kadar değerlidir. Tribünler boş kaldığında sadece koltuklar değil, umutlar da eksilir. Bu yüzden herkesin dönüp bir kez daha düşünmesi gerek: Kime kızarsak kızalım, asıl olanı unutamayız. Ve o "asıl olan" her zaman Trabzonspor’dur.
Gençler İçin Kaçan Fırsatlar
Açık konuşmak gerekirse, bu sezon altyapıdan daha fazla oyuncunun süre alacağına dair beklentim yüksekti. Elbette bu tür geçişler bir anda olmaz; zaman ve sabır ister. Ancak geçen sezon U19 takımının başarısında önemli rol oynayan genç oyuncuların bu sezon başında birer birer kiralık gönderilmesi, ciddi bir çelişkiyi beraberinde getiriyor. Zaten herkesin kabul ettiği bir gerçek var: Bu kadro kalitesiyle zirve mücadelesi vermek zor. Hal böyleyken, eldeki eksiklikleri avantaja çevirmek gerekir. Bu durum, genç oyunculara forma şansı vererek hem onları kazanmak hem de kulübe uzun vadeli katkı sağlamak için bir fırsattı. Trabzonspor geçmişte bu yolla büyük yıldızlar kazandı. Altyapıdan çıkan oyuncular yalnızca sahadaki mücadeleye değil, kulübün ruhuna da katkı sağladı. Bugün ekonomik koşullar ve rekabetçi lig yapısı göz önüne alındığında, böyle bir model artık bir tercih değil, zorunluluk haline gelmiş durumda. Kadro derinliğinin sınırlı olduğu böyle dönemlerde, genç oyunculara yatırım yapmak bir risk değil, tam aksine stratejik bir adımdır. Kiraya verilen ya da kulüpte bekletilen bu gençler, doğru yönlendirme ve güvenle çok daha fazlasını verebilirlerdi. Bu nedenle, sadece günü kurtarmaya yönelik hamleler yerine, geleceği şekillendirecek cesur kararlar alınmalı. Altyapıdan gelen oyunculara güvenilmeli, onlara sabırla alan açılmalı. Çünkü unutulmamalı ki; Trabzonspor tarihini yazanların çoğu, o formaya genç yaşta sahip çıkanlardı.