İçimi ısıtan şu güneş, ciğerlerime dolan bu koku… Bahar gelmiş belli…
Durup bakıyorum açan çiçeklere, bahar mı gelen mutluluk mu yoksa?
Baharları özel yapan sadece tabiatın bezendiği güzellikler mi? Ya da kara kışı, bazen çekilmez kılan zorluklar mı? Elbette ki çok farklı cevaplar verebiliriz bu basit görünen sorulara. Her cevap da kendi mecrasında değerli ve doğrudur. Nedir bizi bu kadar farklı düşündüren ve farklı cevaplar verdiren durum.
Aslında yaşam; anı, özlem ve umutların bileşeni değil mi? Bazen bir çiçek, bazen bir koku, bazen bir meltem, bazen bir ses ısıtır, kimi zaman da ürpertir kalplerimizi. "Her yürek kendi şarkısını söyler" der Maksim Gorki. Yüreklerimizin söylediği şarkıların asıl belirlendiği dönem çocukluğumuz… Tazelik, dinginlik, Uçarı bir coşku, bitmeyen hareketlilik ve arzu…
Doğanın bütün tazeliği ve can alıcı güzelliğinin ortasında bitmesini istemediğimiz günlerin özlemi bile alır götürür bizi. Filizinden hangi ağacın ya da meyvenin olduğunu bildiğimiz, çiçek kokularının alabildiğince cömertliklerini sergilediği bir ortamda kim yaşamak istemez.
Belki de yaşıyorken öğrenebileceğimiz en güzel şey farkında olmak. Bizlere sunulan güzelliklerden nasibini almadan göçüp giden insanları gördükçe daha çok şükrediyoruz “görmemizi” sağlayana. Ne güzel bir duygu irfan sahibi olabilmek. Tek başına ilmin ve ürettiklerinin bizleri mutlu etmediğini ancak irfan sahibi olunca anlayabiliyoruz. Can Yücel dörtlüğü bahar ve insan hissiyatının ilişkisini ne de güzel anlatıyor.
Çiçekler açarak müjdeyi verir
Baharın gelişi kanlar kaynatır
Kışın dondurduğu buzullar erir
Güllerin kokusu yürek oynatır.
Kışın soğuğundan başını kaldıramayan nebatat, baharın gelmesiyle tüm güzelliklerini görünür kılmak için yarışırdı adeta. Tıpkı doğa gibi kuşların da çıldırdığı bir dönemdi ilkbahar. Sanki bir orkestranın üyeleri gibi ayrı ayrı seslerle ahenkli bir senfoninin bireyleri gibiydiler. Günün başlangıç, orta ve bitişinde farklı eserleri icra eden sanatçılara benzerlerdi. Onları izlemek kadar dinlemekte kalbimizi ısıtır, ruhumuzu aydınlatırdı. "Çocukluk ne güzel bir başıboşluktur" der Cengiz Aytmatov. Hele doğa ve doğallıkla bütünleşince… Uzaktaki köy okuluna amcamın oğluyla giderdik. Sabahın olmasını beklemeden buluşmanın ve patika yollara düşmenin heyecanı hâlâ hâfızamın en müstesna yerinde duruyor. Okula gidip gelirken her gün geçtiğimiz “karadere” bizler için apayrı bir doğal spor merkezi gibiydi. Kanosuz rafting, oltasız ve saçmasız çıplak elle balık tutmak, su akıntısına direnme, göllerde güreş… yaptığımız dere sporlarının bir kaçıydı sadece. Tuttuğumuz küçük balıkları yalınayak kalma pahasına, lastik ayakkabılarımızın içini suyla doldurarak evimizin önündekine “kurun” adı verilen küçük havuza taşımak küçücük kalbimizi olgunlaştırırdı. Hele kurundaki balıklarımızın topluca ve ahenkli hareketlerini büyüklerimizle beraber izlemek büyük bir gurur vesilesi ve lezzetti bizler için. Doğa şartları, okul yollarımız ve her gün keyifle oynadığımız oyunlar bir kedi kıvraklığı kazandırmıştı bedenimize. Koşulların zorluğu ve değişkenliği aynı zamanda sorun çözme becerimizi de üst seviyeye çıkarmıştı. Yağmurun ıslattığı kaygan zeminde nasıl düşmeden yürünür, fırtınanın uçurduğu ağaç dallarından nasıl korunulur, yabani hayvanlarla nasıl mücadele edilir, güneşin olumsuz etkileri nasıl giderilir? Hülasa nasıl hayatta kalınırın pratik bir yansımasıydı o yıllar. Hem fiziksel hem psikolojik hem de sosyolojik olarak bir insanın karşılaşması ya da yaşaması muhtemel her şeyi bu süreçte sık sık yaşıyorduk. Bugün karşılaştığım birçok zorluğun ve sorunun çözümünde o günlerin tecrübesi çok önemli katkılar sunuyor.
Yokluk ve eksikliğin kıyısında doğanın cömertliğini de tecrübe ediyorduk. Anne sıcaklığıyla bizleri kucaklayan baharın güzellikleri kıştan sonra büyük bir ödüldü bizlere. Yağmuru da boranı da güneşi de rüzgârı da ayrı aktiviteler ve mutluluklar yaşamamıza vesile oluyordu. Hangi meyve veya yemişin yenebileceğinin, hangisinin sağlığımız için tehlikeli olduğunun ailelerimiz tarafından titizlikle belletildiği yaşam alanımız bizler için doğal bir gıda deposuydu aynı zamanda. Çiçeklerin meyveye dönmesi ile bolluk ve bereketin zirveye çıkması hem bize hem de bütün hayvanata bayram ertesi bayram yaptırıyordu. "İlkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşamaya değer" diyen Sebahattin Ali’nin güzel sözünü her gün doyasıya yaşıyorduk. Tıpkı baharın yaza, yazın güze, güzün kışa dönmesi gibi bizim de yaşamımız akıp geçiyor. Çocukluğumuzu ilkbahar, gençliğimizi yaz, orta yaşlarımızı sonbahar, yaşlılığımızı da kışla özdeşleştiren sayısız yazar, düşünür ve bilim adamının aradaki ilintiyi çok manidar bir mantık ve sözlerle açıklaması benim için de çok tatmin edici olmuştur.
Hz. Mevlana’nın "umut hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçinde kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler açmaya hep devam eder" sözü ne kadar anlamlı değil mi? “Yapraklarını koparmakla, çiçeğin güzelliğini toplamış olmazsınız” sözüyle anlam bulan yaşam serüvenimiz tıpkı mevsimler gibi ayrı güzelliklerle devam ediyor. İlkbaharın dinginliğini yazın kuruluk ve sıcaklığı, sonbaharın renk cümbüşünü de kışın berraklığı takip ediyor.
Yaşlanmanın, hatta düşüncesinin bile derin bir stres kaynağı oluşturduğu dünyamızda maalesef her dönem yaşayabileceğimiz letafetlerin farkında olamıyoruz bile. Durum böyle olunca her şeyin nedenini sorgularken yaşayacağımız güzellikleri kaçırıyoruz. Yapraklar neden sarardı demek yerine yapraklar sararınca ne güzel oluyor desek daha güzelleştirmiş olmaz mıyız? Yaşamımızı. “Belki de ağaçtan sıkılan yaprağın düşmesinin bahanesidir sonbahar” her şeyin bir zamanının olduğunu çok manidar anlatan irfanlı bir söz değil mi? Halil Cibran’ın "Her kışın yüreğinde titreyen bir ilkbahar vardır. Her gecenin örtüsünün arkasından tebessümle bekleyen bir şafak vardır" sözü ömrümüzün her anının türlü güzelliklere gebe olduğunu ne de güzel anlatıyor.
Çiçek çiçek gelince güzel
Hayat sevilince sevince güzel
Arılar bal petek verince güzel
Hayat sevilince sevince güzel
Dostluğun temeli ilk harç sevgi
Her derdin çaresi ilacı sevgi
Gönüller sultanı baş tacı sevgi
Hayat sevilince sevince güzel
Her anımızın bahar temizliğinde olması dileklerimle…