Teşbih falan yapmıyoruz..
Trabzonspor ölmüş de ağlayanı yok…
Bir camia için çaresizliğin ve çözümsüzlüğün en büyük göstergesi tepkisizliktir…
Galatasaray hezimetinde bunu gördük..
Zaha ilk golü atarken stoperi itiyor, kimsede ses yok..
Fountas’ın Muslera ile girdiği pozisyonda penaltı ihtimali var, çıt çıkmıyor…
Goller üst üste geldikçe fark açılıyor, reaksiyon verilmiyor.. Oynayanlardan bahsediyoruz.. Futbolculardan.. Doğru dürüst kart gören yok .. Bir tek Baniya… Galatasaray’da ise bu sayı 4… Hem de biri kulübeye..
Kenarda teknik heyet çaresiz…
Ya tribünler?.. Onlar neredeyse memnunlar…
Yöneticiler, zaten ortada yok…
Başta da söyledik… Trabzonspor kendi evinde 5 gol yiyor ve herkeste bir kabulleniş.. “Ölmüş de ağlayanı yok”..
Bunlar yetmezmiş gibi Bay Baka, ağır yenilginin ardından kendi şovunu yapıyor.. O’na bu yaptırılıyor…
Maçtan sonra?
Abdulkadir tekrar kazandırılacakmış!..
Neden kaybedilmiş sorgulayan yok!
“Ortalık yangın yerine çevrilsin” değil söylediğimiz ama tribünlerde bir bayan taraftarın gözyaşlarından başka elle tutulur tek reaksiyon göze çarpmıyor…
Sahaya çıkılan tünelin ucuna “İnadına” yazmak yetmiyor…
Trabzonspor’a uygun görüntü yukarıda anlattığımız tablo değildir..
Trabzonspor direniştir…
Trabzonspor mücadeledir..
Trabzonspor kaybetmeye, haksızlığa isyandır…
Trabzonspor üzülmektir…
Trabzonspor sevinmektir…
Trabzonspor ağlamaktır…
Trabzonspor gülmektir…
Trabzonspor böyle büyümüş, böyle büyük kalmıştır…
Böyle de yoluna devam etmelidir…
Sporun ruhunda, yenilgiye saygı göstermek başka, kabullenmek başka şeylerdir…
Biz böyle gördük, böyle bildik…
Rahmetli Özkan Sümer’in söylediği gibi “Trabzonspor’u yaşamayanlarla, Trabzonspor’u yaşatamazsınız”
Bu da böyle biline…