Güneşimiz battığından beri yalnızca siyah-beyaz..
Nerede bu his?
Atatürk'ün 10 Kasım'da gittiği ebedi istirahatgahı olan kalplerimizde..
Peki kalbimizde taşımak onu yaşatmaya yeter mi?
Yoksa ebediyen yaşayabilmesi için ihtiyacı olan aklımızda bir yer mi?
Her 10 Kasım'da onu andık peki her 10 Kasım'da onu anlayabildik mi?
Atatürk devri akıl devriydi. Biz aklımızı onun vasiyet ettiği kadar kullanabildik mi?
Atatürk, "Ben milletime daha faydalı olabilmek için her şeyi göze aldım" diyebilmişti. Biz bunu diyebildik mi?
Önce memleketi yok olmaktan kurtardı, sonra da yeniden kurmayı başardı.
Önce savaşı sonra barışı kazandı..
Tüm bunları yaparken de bize birşey öğretti; bütün imkanlarından mahrum edilmiş bir millet küllerinden doğabilir, kendi kendini kurtarabilme, yeniden inşa edebilme imkanlarını yine kendi eliyle yeniden yaratabilir.
Ona olan sonsuz aşkımız bize verdiği bu sonsuz ilhamdan alıyor gücünü..
O ilham sayesinde 10 Kasım bir ölüm yıldönümünden çok bir umut günü..
Bugün onu her zamankinden çok özlediğimiz için..
Bugün onu her zamankinden çok hatırladığımız için..
Bugün onu her zamankinden çok anladığımız için.
Bu ulusu onsuzluğa değil, onu sonsuzluğa taşımaya her zamankinden daha kararlı olduğumuz için..
Bir fani ancak unutulduğunda ölür. İşte bu yüzden o ölmedi, çünkü biz unutmadık.
Atatürk ölümsüzdür, o, ölümü öldüren bir liderdir dememiz ondan. Hem ölümü hem düşmanlarını öldükten sonra da yenebildiğinden..
Hala yaşayan hep de yaşayacak olan eşsiz bir eserin, Türkiye Cumhuriyeti'nin sanatkarı olduğundan..
Ve biz bu eşsiz sanat eserinin kıymetini her zamankinden çok anladığımızdan.. Tam da bundan hiçbir ölüm bu kadar ölümsüz olmamıştır. Her ölüm yıldönümünde yeniden doğan Atamızı saygıyla ve minnetle anıyoruz..