İnşaat sektöründe gelir gider tablosu, fahiş fiyatlar ve maliyetin beş katına konut satışlarına değinmek istiyorum.
Öncelikle bir dairenin maliyet hesaplamasını yaparak söze başlayalım.
Çevremizde arsa değeri olarak 'paha biçilmez' diyebileceğimiz olduğumuz bir arsa yok; o yüzden arsa değeri imar durumuna ve emsaline göre taşınmaz emsali müteahhit anlaşmalarına göre % 33 olarak değer buluyor.
Bu durumda 60 dairelik bir arsanın konut olarak karşılığı 20 daire ortalama 4 milyara satılırsa bir konut 80 milyar bir arsadan daire başına 1.4 milyar civarında bir rakam arsa payı olarak vatandaşa yansıyor.
Demir, tuğla, beton ve diğer işler diye adlandırdığımız bölümden de 1 daireye 800 bin TL maliyet biniyor. Böylelikle bir daire o veya bu şekilde yaklaşık 2 milyara mal ediliyor.
Peki satışı ne kadar 5 milyar, 7 milyar, 10 milyar tutturabildiğine!
Bire 3, bire 5 şeklinde kazanç ticaret değil haliyle vurgun oluyor…
Bu da demek oluyor ki vatandaş artık ev alamaz 15 bin kiraya talim ya da köye dönüş yoluna ayar çekerek gününü sayıyor.
Konut işi yapan müteahhitler ve al sat yapan emlak vurguncuları vergiyi nasıl veriyor?
Tabii ki en düşük bedelden!
Bir iş adamı bir kuruluş vergiyi kar olarak hanesine yazıyorsa ve bu durum sorgulanmıyorsa vah ki ne vah!
Yani burada olan vatandaşa oluyor.
Adam bir daire alıp oğlunu evlendirecek kendisi oturacak böyle bir durum günümüzde imkansız.
Bir an önce bu işlerin yoluna girmesi gerekir.
Millet perişan, kiralar had safhada, zengin abat gariban berbat!
Bu derece gelir adaletsizliği olan başka bir döneme hayatım boyunca denk gelmedim.
İstihdamın her alanında Zimbabve'deki günlük 1 dolara çalışan işçi kardeşlerimizin kaderini bize yaşatmaya çalışıyorlar.
Daire fiyatlarının ve fütursuz kazancın vatandaşa olan etkisinden başlamış olduğumuz yazımız maalesef fukara edebiyatı ile bitmek durumunda.
Çünkü konjektör böyle.
Kapitalist düzen eninde sonunda süreci işletip Türk insanının sömürülmesindeki bütün etaplarını tamamladı.
Bundan böyle sömürülürken sömüreni ve kim olduğunu fark edebileceğiz.
Artık Portekiz baronları başımızda ve hiç gitmeyecekler.
Biz halk olarak Köle İsahura rolüne soyunarak baronların bütün zulmüne rağmen kölelik yapmaya devam edeceğiz.
Artık kesilmiş karpuzu tane ile domatesi yarım, dürümü ve merdiven altı hijyen malzemelerini kullanmaya devam edeceğiz.
Maalesef bu durumları istemeyerek olsa da yaşayacağız.
Yazıma burada son verirken üreten toplum, üreten devlet anlayışının adaletle sunulduğu bir anlayışın hakim olması dileklerimi ileterek bütün okuyucularıma selamlarımı iletiyorum.