Gazetecilik hayatımın çok büyük bir bölümünü spor basını içinde geçirdim. Spor şefliği ve spor müdürlüğü görevlerinde bulundum. 25 yıla yakın bir dönemde amatör spor kulüplerinde amatörce, profesyonel kulüplerde de 3 yıla yakın profesyonelce hizmet etmeye çalıştım. Ama aklımın hep bir köşesinde siyaset muhabirliği vardı. Çünkü siyasetin hayatımızın her anına müdahil olduğunu, siyasetçilerin dokunuşları ile yaşam şartlarımızın belirlendiğini biliyordum. İktidarları eleştirmek hep daha iyisinin olması için benimde bir sorumluluk almam gerektiğini düşünürdüm.
Gazetecilik yaşantımın son 5 yılını siyaset üzerine şekillendirmeye çalıştım. Önceleri köşesinden bucağında yaptığım siyaset haberlerini şimdi merkeze oturttum. İçine girdikçe hayal kırıklığım gittikçe arttı. Tanıdığım siyasetçilerin yüzde 95’in memleket için değil, kendi şahsi ikballeri için siyaset yaptıklarına tanıklık ettim. Ne kadar cahil olduklarını ve devleti yönetmek bir kenarda dursun 'bakkal dükkânını' dahi idare edemeyeceklerine şahit oldum!
İçlerinde vatan millet ve hizmet sevgisi taşıyan bilgi, birikim ve liyakat sahibi olanlarında arka planlara itildiğini onların emek ve çabalarının sermayesini yiyerek nasıl şöhrete dönüştürdüklerini tespit ettim. Birçoğunun yakın çevresindeki insanlarla gizli ortaklıklar kurup, siyasi gücünü kullanarak servetine servet kattıklarına nasılda semirdiklerini harama bulaştıklarını gördüm!
Hamaset söylemleri ile halkı düşünür gibi görünüp aslında oy aldıkları insanların böğrüne nasıl bastıklarını, riyakârlıklarını dürüstlük zeminine oturtmak için nasıl zikzaklar çizdiklerini, güç zehirlenmesi için zıvanadan çıktıklarını fark ettim. Bu yüzden de siyaset kurumundan nefret ettim. Halk arasında en çok sorulan sorulardan biri olan, “siyaset mi spor mu” sorusuna daha sağlam ve kararlı bir cevap bulmuş oldum; “İki yanlış bir doğru etmiyor” diyebildim!
Toplumun genlerine işlemiş olan samimiyetsizlik, vefasızlık, çıkarcılık, değerlerinden ve geleneklerinde vaz geçme alışkanlığı artık sıradanlaşmış durumda. Manevi değerler, Türküler, tabiat, hayvanlar, su ve ırmaklardan vaz geçmiş bir toplum olma yolunda hızla ilerlerken ne siyaset, ne sanat nede spor olsa ne olur olmasa ne olur olmasa ne olur diyecek noktadayız. Gelecekten çok ama çok endişeliyim!