Konumlanışı ve uygulamalarıyla tartışma konusu olan Kent Konseyleri, aslında yerel düzlemde halkın karar alma süreçlerine katılımını sağlayan ve yöneten-yönetilen kesimi “birlikte yönetim” anlayışı etrafında birleştiren demokratik bir oluşumdur.
Sorsanız herkesin demokrasi havarisi kesildiği ama uygulamada ortada kimsenin gözükmediği demokrasi ikliminin, hele de ve yerel demokrasinin kendiliğinden gerçekleşmesi çok da olanaklı değildir. Bu sürece katkı yapacak yasal ve yapısal karar mekanizmaları gerekir. Bu kapsamda ülkemizde yerel demokrasinin gelişmesi iddiasıyla 1900’lı yıllarda ilk adımları atılarak 2000’li yıllarda yasal boyutuna ulaşan Kent Konseyleri. Kentin hak ve hukukunun korunmasını sağlamak, sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmek, hemşerilik bilinci geliştirmek, çevreye duyarlılığı arttırmak, şeffaf, hesap verebilir, denetim ve katılım görevlerini yerine getirerek yerel demokrasinin gelişmesine katkı yapabileceği düşüncesiyle idealize edilmiştir!
AB’ye gireceğiz sevdasıyla, ”başımızda kavak yellerinin estiği” bir sürece denk gelen ve Yerel Gündem 21 etkinlikleri kapsamında yaşamımıza giren yerel meclisler, sonrasında 5393 sayılı belediye Yasası’nın 76. Maddesi uyarınca kent konseylerine dönüştürülmüştür. Belediyelerin bünyesinde varlığını sürdüren kent konseyleri, yerel katılımın teşviki için son derece önemli bir yapıya sahiptir. Yerel yönetimlerde halk, yapılacak olan faaliyetler için bir araya gelecek ve ortak çıkarlar doğrultusunda karar alma fırsatı bulacaktır. Halkın bu alanlarda ortak karar alması ve bu kararları etkin bir şekilde kullanması beraberinde kolektif fayda sağlayacağı gibi, bireysel, kişisel faydanın önüne geçilip, toplumsal faydaya alan açılmış olacaktır.
Böylece demokrasiye olan güven duygusu artan ve kent konseyleri aracılığıyla bir araya gelen bireyler, sivil toplum kuruluşları ve kamu kuruluşları kente ilişkin ortak karar alacakları için, doğal olarak kentin tümünü temsil eden geniş tabanlı bir katılım sağlamış olacaktır.
Ancak uygulamada kazın ayağı hiç de öyle olmadı! Batıdaki örneklerinin aksine yürütmeye ilişkin hiçbir yetkisi olmayan ve yalnızca “danışma” niteliği taşıyan bir sisteme tabi olan kent konseyleri. Ancak belediye başkanlarının meşrebine uygun bulduğu sınırlı sayıda katılımcıyla oluşturulmuş olmalarına karşın, yine de biçimsel ve yüzeysel katılımın dışındaki aktivitelerine sıcak bakılmamakta hatta kentsel planlar ve mali konular gibi bir takım temel alanlar söz konusu olduğunda, katılımı sınırlayıcı bir tutum sergilenmektedir. Bu şekliyle “ göstermelik” bir işlevle sınırlandırılmış görüntüsü veren kent konseylerinin, halk katında temsil kabiliyeti sorgulanmaya açılmaktadır.
Oysa bu uygulama biçimi Yerel Gündem 21’in özünde yer alan “birlikte yönetim” anlayışıyla taban tabana çelişmektedir. Zira, sivil toplumun tüm yönetim süreçlerine katılımını öngören bu proje; dernekler, vakıflar, meslek odaları, sendikalar, özel sektör kuruluşları, akademik kuruluşlar, basın-yayın kuruluşları, sivil inisiyatifler… gibi geniş bir yelpazeye yayılan sivil toplum kuruluşları ile mahalli idareler arasında tesis edilebilecek bir ilişki ağı hedeflenmişken, ortaya iktidar destekli ya da ona iliştirilmiş cemaat, vakıf, dernek ve yardımlaşma kuruluşları… ağırlıklı bir yapının çıkmış olması amaca uygun bir davranış olmadığı gibi, birçok tartışmaya da beraberinde taşımaktadır.
Özetle; Genel Kurulunda dahi “görüş ve önerilerin” alenen ötelenebildiği bağımlı ve antidemokratik bir yapıya eklemlenip, konu mankeni olmaktansa! Gerçek anlamda yerel demokrasiyi tesis etmek, sürdürülebilirliğini sağlamak, yerel yönetimlerin etkinliğini ve verimliliğini artırmak adına sürdürülen mücadeleye omuz vermek, bir büyük ödev olarak önümüzde durmaktadır.
Sevgiyle, dostlukla.
Sayın Kutay, Kent Konseylerinin durum tespitini çok doğru yapmışsınız. Bir yönetmelik çercevesinde çalışması gereken Kent Konseyleri, yönetmeliği bir kenara bırakıp kent konseyi başkanının liderliğinde onun arzusuna ve bilgisine göre bir dernek, sendika, meslek odası veya parti gibi çalışmaktadır. Bu durum da Kent Konseyinin değerini düşürmektedir. En büyük ve temel sorun Kent Konseyinin başkanının ve yürütme kurulunun kendisini kent konseyi sanmasıdır. Oysa yönetmeliğin 8. Maddesinde yazan temsilcilerin toplamıdır. Kararı orası verir. Başkan ya da yürütme kurulu karar vermez. Başkanlik bir makam değildir Kent Konseyinde, ama başkanlar çıkıp "kent konseyi olarak buraya şunun yapılmasını istiyoruz" diyebilmekte, önemli günlerde ve bayramlarda halkın bayramını kutlamakta ve açıklamalar yapabilmektedir. Daha da ileriye giderek halk adına "kahrolsun İsrail" ya da "Yaşasın Filistin" diyebilmektedir. Oysa Kent konseyi, belediye sınırları içinde sorunlar durumlarla ilgili çalışmalar yapar.
Değerli katkılarınız için teşekkür ederim. Tespitleriniz yüreğim üzre.
Önce inanmak gerekir.
Kuşkusuz ki inanç ve kararlılıkla başarıya ulaşılır. Ancak "iliştirilmiş" kadrolardan böyle bir erdemli davranış beklenmez.