Koltukta kimlik bulan kerameti kendinden menkul, yüksek egolu siyasi kadroların, seçim sürecine endeksli performanslarını izledikçe inanın gözlerim yaşarıyor!
Keşke, bu ferasetlerini toplumsal sorunlarının çözümü noktasında da aynı duyarlılıkla dönüştürülüp, halka ulaşmanın kanalarının açabilseydiler!
Böylesi düşüncelere dalıp gitmişken, taa uzaklardan, geniş bir zaman diliminden gelen bir bilgece bir sesleniş apansız uyandırıyor beni;
“Güzellik bir başka geceye saklar köklerini ve başka bir günde yediden doğar!”
Kimilerine göre ütopik bir avuntu gibi gözükse de, benimkisi gelecek güzel günlere olan büyük sevdamızın bir büyük beklentisi aslında. Tıpkı saati 28 Mayıs sabahına kurmuş, yüreklerinde ılgıt ılgıt bahar yelleri esen nice Cumhuriyet sevdalısıyla örtüşen!..
Ankara’nın zirvelerinde derin çalışmalar sonucu! ikinci etabı gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’de büyük dönüşümlere zemin hazırlayacağı noktasında çok da net olmasam bile beni sandığı sahiplendirmeye yönlendiren, hatta “fahri müşahit” olmaya motive eden gerekçeleri düşünüyorum.
Aslında çok da uzun boylu düşünmem gerekmiyor. Sandığa gitmemin, sahiplenmemin birinci nedeni, iktidara “ Varım Buradayım” demekti. İktidar tarafından iğdiş edilen Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkıp, ötekileştirilip inkar edilen, ezilen, düşmanlaştırılan her kesimden yurttaşlarımız için.
Kabul etmeliyim ki bunca yıl sandık başlarında boynum eğik ayrılışın ardından tekrar sandık bölgesine yönelmek. bu son kararı vermek benim için çok kolay olmadı. Üstelik kendi mahallende ötekileştirildiğin bir zaman diliminde daha bir zor! Ama yine de bu çıkışımı, iktidara kafa tutmanın bir biçimi olarak değerlendirerek rahatlattım kendimi.
Sandığı sahiplenmemin ikinci nedeni ise iktidara itirazı olan yol arkadaşlarımı, düşündaşlarımı yalnız bırakmamak duygusuydu. Kendini hak-Hukuk-Adalet diyerek onca yaşına rağmen yollara vurmuş bir değerli bilgeye yanında olduğumu hissettirmek. Milyonlarca oyun arasında senin oyundan kimin haberi olur ki denilebilir?
Doğrudur, kuşkusuz ki benim oyum milyonlarcasının arasında olsa olsa bir zerredir. Ama; Oyumu kullanıp sorumluluklarımı yerine getirmiş bir yurttaş olmanın vicdan rahatlığıyla çıkıyorum sokağa. Trabzon’a, toplumuma olan sorumluluklarımı hatırlatıp, yürüyüşüme eşlik eden canlarla zafer şarkıları söylemeyi düşlüyorum.
Kabul edelim ki bu da az şey değil dostlar.
Şu özgür bir ülkede yüreğince yaşamak duygusu var ya, hani nicedir nasıl bir şey olduğunu unuttuğumuz?
O duyguyu bir kez daha hissetmek ve bir boyutuyla tüm insanlarla paylaşabilmek için.
Seçimlere şunun şurasında 8 gün kaldı. Oyumu kullanacağım ve kullandıracağım ve Cumhuriyete olan sorumluluğu yerine getirmiş insanların vicdan ferahlığıyla çıkacağım sokağa ve dostlarımın arasına...
Demem o ki, cehenneme dönen hayatımızda çiçekler açsın “Cehennemin Kapılarını” bir daha açılmamak üzere tüm zebanilerle birlikte kapatalım Kaygı ve bedbinlik yerine umut sarsın dört bir yanımızı.
Umudumuzu yüksek tutup, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratikleşmiş bir Türkiye yaratmak iddiasıyla yola çıkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu desteği ve dayanışmayı fazlasıyla hak ediyor. Bu zorlu mücadelede omuz başında olmak onurdur.
Sevgiyle, dostlukla…
Başkan,yüreğine kalemine sağlık.