Toplumumuza layık görülen, kriz dönemlerine özgü; asap bozucu ve korku kurgulu, hukuk dışı yönelim, her ne kadar toplumsal istenci yok edip umutları tüketmeyi hedefliyor olsa da!
İnadına umudumuzu diri tutup, dayanışma içinde kucaklaşmayı becermeliyiz dostlarım.
“Ekmek her gün gerekli ise nasıl… Adalet de gerekli her gün.”
Bertrold Brecht çığlık çığlığa böyle seslenmiş; Tam da keyfi yönetim anlayışıyla, halkı canından bezdiren, dikta özlemcilerine ateş püskürdüğü o fırtınalı günlerde.
Hayli zaman var ki, içinden çıkılmayacak denli kirli ve karmaşık uygulamalar, toplumu derinden sarsıp, gelecek umudunu ha bire törpülüyor. Cadı avını çağrıştıran gece yarısı operasyonları! İnsanları canından bezdirip, ya midye misali içine kapanmasına neden oluyor ya da farklı arayışlara yönlendirip sokağı işaret ediyor!
Yandaş kalemler eliyle, günler öncesinden servis edilen operasyon özetleri ya da verilen talimatlar!.. Kullanışlı aparatların hünerli ellerince! “vatan cephesi” uygulamalarına rahmet okutacak denli, çarşaf çarşaf “hain” listelerine ve iddianamelere dönüşüyor; İsimler, unvanlar, yazılar ve görüntüler.
Günlerdir irdeliyorum, anlamaya çabalıyorum, ama heyhat içinden bir türlü çıkamadığım garip ilişkiler yumağı ve bütün zamanların vazgeçilmez rezerv piyonları!..
Öyle ki, birlikte yürüyen, aynı tarafta konumlanmış sade yurttaşın dahi kafası, bu hukuk dışı savruluş karşısında ziyadesiyle karışık? Bir büyük piar çalışmasının iz düşümü niteliğinde olan günümüz operasyonları, son çözümlemede nasıl olurda bu denli gözünü karartmış, kin ve nefret yüklü kadrolarca yürütülebilir?
Suçlu kim?
Akıl hafsala alır gibi değil. Devletin yargı dahil, Anayasal kurumları böyle bir savruluş karşısında bu güne değin nasıl kayıtsız kalabilir? Usum böyle bir yönetme anlayışı neyin çıkarsaması dır? Almıyor, alamıyor.
Son çözümde tekrar Brecht’in seslenişine kulak veriyorum;
“Halkın ekmeğidir adalet / Bakarsınız kıt / Bakarsınız doyum olmaz tadına. Azaldı mı ekmek başlar açlık / Bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya.”
Halkın iradesine hiçbir koşulda baskı, cebir ve zor kullanım yoluyla bariyer örülmemelidir. Yoksa hep bildiğimiz o meşum senaryo tekrar vizyona girip; Her türden provokasyon, (Susurluk ve Ergenekon) benzeri oyunların güncellenen fragmanlarını ve yeniden “kandırıldık” yalanlarını izlemiş oluruz!
Baskı ile zorla rıza üretilemez! Zira toplumsal meşruiyetin kaynağı hukuk, halk iradesi ve demokrasidir. Belediyelere, barolara (hatta CHP’ye niyetlenip) kayyum atayarak seçilmişleri, hukukçuları, gazetecileri, sendikacıları tutuklayarak varılan nokta çıkmaz sokaktır. Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ilçe belediye başkanlarının gözaltına alınması bardağı taşıran son damla olmuştur.
Ortada halk iradesine yönelik apaçık bir müdahale söz konusudur. Türkiye halkının bu hukuksuzluğu sineye çekmesi mümkün değildir. Mesele İmamoğlu’nun şahsi meselesi olmaktan çoktan çıkmış, halkımız tarafından bir memleket, gelecek meselesi olarak kavranmıştır. Toplumun hak, hukuk ve adalet arayışı… eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam özlemi mutlaka galip gelecektir.
Hukukun üstünlüğü ilkesini, üstünlerin hukukuna evirme konusundaki ısrarlarıyla sınır tanımayan günümüz erklileri! Çıkarları uğruna eğip büktükleri hukukun bir gün kendilerine de gerekeceğini unutmamalıdırlar.
Bunun içinde halkı ayrıştırıp, karşı karşıya getiren bu kirli ve ürkünç senaryonun tetikçilerinin bir an önce sahneden çekilip, Evrensel Hukuk İlkelerinin yaşamda karşılık bulmasının yolu açılmalıdır.
Tarih sayfaları; baskı ve zulümle abat olunamayacağının, Hukukun dışına çıkanların acı sonlarını anlatan ibretlik derslerle doludur. Hatırlatırım!
Sevgiyle, dostlukla…
Not; Eşitsizliğe, Adaletsizliğe ve Yolsuzluğa karşı
Halk Kürsüsü kuruyoruz- Trabzon Emek ve Demokrasi Platformu..
22 Mart Cumartesi günü SAAT 1300- Maraş caddesi koton önü
Günümüz Türkiye'sinin güzel bir özeti,ANLAYANA