Alışmak haksızlıklar karşısında sessiz kalıp, kabullenmek. Dahası buyurgana uyumlanıp, özünden ödün vermekle eşdeğer.
Oysa insan olana yakışan alışmak değil anlaşabilmektir.
Bir şeye alışan kişi, her şeye alışabilir; Zindana, işkenceye, ölümlere, yokluğa, yoksulluğa, soyguna, yolsuzluğun her türüne…
Çünkü alışmak boyun eğmek demektir.
Belki tam da bu nedenle öfkelendirir alışmak! Çocukken şaşkınlık ve hayranlıkla izlediğimiz kahramanlarımızı ve birçok yaşanmışlığı sıradanlaştırır. Alışmak aslında şaşırmamaktır,
Şaşırmamaktır ancak, çocuk gözyaşlarımızla ıslanan yastıklarımızı kurutan da yine odur!
Ve egemen ideoloji olanca deneyimiyle, açlığa, yoksulluğa, savaşlara ve acılara alıştırır, varlığını sürdürmek adına arka bahçesinde yemlediği tavşanlarına alıştırır, tazılarını üzerinize salar alıştırır!
Liyakatsiz insanları devletin en stratejik noktalarına yerleştirip; Haksız kazançlara, bol sıfırlı vurgunlara alıştırır, faiz lobisine alıştırır, bin bir gece masallarını aratmayan şatafatlı yaşam döngüsüne alıştırır…
Egemen ideoloji alıştırır!
Sürekli içtimada beklettiği medya eliyle, sözlerinin ve eylemlerinin doğruluğuna inandırıp, tarzına ve yaşam biçimine alıştırır. Ulufe niyetine dağıttığı sosyal yardımlarla alıştırır, güvencesiz de olsa iş vererek alıştırır, unutkanlıkla malül insanlara sınırsız umut dağıtır alıştırır!
Egemen ideoloji alıştırır!
Yakınlık göstererek; “boş yere kendini harcama” diyerek alıştırır. “Bizim için önemlisin. Sana ihtiyacımız var” diyerek alıştırır. “Kaset” servis eder alıştırır. Büyükelçi atar alıştırır. “Demokratik Toplum” vaat edip, “evdeki bulgurdan eder” alıştırır!
Ve İnsanlar Alışırlar!..
Kimisi “Ağzına çalınan bir parmak bala” tav olup! Bal küpüne ulaşayım derken alışır. Milletin enayisi ben miyim der ve alışır. Yemleme alanının paha biçilmez nimetlerini keşfeder alışır!
Kimisi geç alışır. Olup bitenleri büyük bir sessizlik içinde izleyip, ortada başkaca bir seçenek yok, bu yağma sofrasında geç kalmadan yerimi almalıyım der alışır!
Egemen ideoloji alıştırır!
Düşünceyi yasaklar, alıştırır. Konuşmayı yasaklar, alıştırır. Toplanmayı yasaklar, alıştırır. Örgütlenmeyi yasaklar, alıştırır. Basın özgürlüğünü, dezenformasyon olarak tanımlayıp alıştırır. Meslek örgütlerini,” bunlar terörist, bunlar şıllık, bunlar sürtük” diye aşağılayıp alıştırır.
Ve insanlar alışınca, alışkanlıklarının sözcülüğünü pervasızca yerine getirmekte sınır tanımazlar!
Sonunda, doğanın düşünme yetisi en gelişmiş canlısı insan, güdülenerek her kötülüğe alışır. Kanıksar, tepki göstermez. Dahası yeni işlevini, zincirlerini çiçeklerle süslemeye kadar vardırır!
Şaşırırsınız.
Oysa “Düşlerin sonsuzluğa koştuğu yerde, Sabrın çiçeklerinin açtığı yerde, Asla kapanmaz yaşanan defter. Çünkü tarihin en güzel yerinde, Son sözü hep direnenler söyler…”
Tam da öyle olmuştur. Açlığa, yoksulluğa, acılara, savaşlara ve daha birçok sıkıntıya zamanla alışabilen insan, aynı tahammülü, adaletsizlik ve haksızlıklara karşı göstermemiştir. İnsanın doğasında var olan bu tepkiyi söküp atmak mümkün değildir.
Her tür faydacı çıkarımdan azade, inanç ve kararlılıkla “alışmadım, alışmayacağım” deyip, korkusuzca direnen canlara selam olsun.
Sevgiyle, dostlukla.