Denetim ve dengenin olmadığı oligarşik bir siyasi düzlem sarmalında ülkemizin nasıl bir ucubeye dönüştürüldüğünü görmek için yeni Türkiye fotoğrafını güncellemek sanırım yeterli olacaktır.
Mülk Allah’ındır söylemiyle, ülkenin kaynaklarını tarihimizde görülmemiş bir uygulamayla yandaş iş çevrelerine aktararak, yeni bir “sermaye transferi” gerçekleştiren AKP iktidarında, yoksulluk sarmalında kıvranan; İşçinin, işsizin, emeklinin, tüm dar gelirlilerin kaynak yok “size belediye baksın” yaklaşımına terk edilmeleri ne hazin bir sonuçtur!
Bu koşullarda gerçekleşen ve ayrımsız tüm devlet olanaklarının kullanılıp, bakanların işportacı misali sahaya sürüldüğü seçim sürecinde… Valilerin, kaymakamların, hatta bazı bölgelerde jandarma komutanlarının dahi seferber edildiği, her türlü seçim yasağının alenen çiğnendiği, eşitsiz, adaletsiz bir kampanyaya rağmen halk nezdinde güven kaybedip ikinci parti durumuna düşen iktidar partisinin halkın iradesini saygıyla kabullenip, seçim sonuçlarını içselleştirmesi anayasal bir zorunluluktur da.
Yoksa işine gelmeyen her olaya itiraz edip, esip gürleyerek çözüme ulaşma alışkanlığı artık “geri sayımı” hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır! Demokrasiyi hazmedemeyen, seçimde kaybetmeyi ölüm-kalım meselesi olarak gören Erdoğan ve partisi, Van’da yaşanan hak gaspı sonrasında olduğu gibi, iktidar hırsıyla ülkeyi yangın yerine çevirme alışkanlığını sürdürme inadı ve agresifliği demokrasimizin yara almasından öteye, düşüş trendine girmiş partileri için de kaçınılmaz sonun hızlanmasını önceleyecektir.
Diğer yandan her seçim gibi bu seçimden de tüm beklentilerin aksine ve kimsenin öngöremediği yeni bir seçim sonucu ortaya çıktı. Seçimlerden önce ülke haritasının bu denli değişebileceğini, politik söylemin ötesinde öngören yoktu, olsaydı da dalga geçilirdi.
Sonuçlara ilişkin kısa bir durum değerlendirmesi yapacak olursak; Mevcut iktidarın kurmaya çalıştığı tekçi, otoriter rejimi büyük bir yara alarak 2002 seçim sınırlarına geriledi. Bu haliyle toparlanmasının olanaklı olabileceği de pek görünmüyor. Etnik kimlik üzerinden yarattıkları ırkçı dalgaya tutunan AKP-MHP ittifakının bu hayli işlevli aracının kendilerini daha fazla ayakta tutmaya yetmediği ortaya çıktı.
Muhalif kesimler arasında gün geçtikçe koyulaşan umutsuzluk halinin yaygınlığı, yokluk ve yoksunlukta kitleleri bir araya getirip sonuçta bir “dip dalgası” nın oluşmasını olanaklı kıldı. Bu dip dalgası; iktidara oy ve onay verdikçe faiz, kur enflasyon sarmalı, yani piyasa karşısındaki sahipsizliklerinin daha da katmerleneceğini sezmiş insanların artık bunu yapmaktan vazgeçmeye başlaması ve hâlihazırda var olan ve itirazlarını dillendiren milyonların yanına eklenmesiyle oluştu.
Seçimlere damgasını vuran bir diğer husus da katılım oldu. Seçmenlerin % 78.55’i seçimlerde oy kullandı. Oysa 2019 seçimlerinde katılım oranı % 84.6, 2014 seçimlerinde ise %89.16’ydı. Seçim sonuçlarını tahlil eden bazı yorumcuların kullanılmayan oylara ilişkin, partilere göre dağılımını manipülatif görmekle birlikte, sandıktan uzaklaşan seçmen sayısındaki artışın demokrasimiz adına kaygı verici olduğunu. Benzeri kaygıların giderilip, seçmeni yeniden sandıkla buluşturmanın ise siyaset kurumunun en önemli ödevlerinden biri olduğunu hatırlatmak isterim.
İmkânsız denileni, UMUDA dönüştüren canlara selam olsun.
Sevgiyle, dostlukla.
Yüreğine sağlık can abim harika yorumladin ülkenin son halini