Emeğin de, emekçinin de, ne kendisinin ne de haklarının hiçbir şekilde umursanmadığı, hatta hedefe taşındığının en çarpıcı örnekleri zaten 2024 bütçesinin hazırlanış mantığında ve uygulama biçiminde açıkça yer almıştı. Ancak yoksul halkın önüne sürülen bu yük hafif gelmiş olacak ki, iktidar şimdilerde “tasarruf tedbirleri” faslından lüks ve israfın faturasını yine halka ödetmeyi planlıyor.
Kuşkusuz ki kamu harcamalarında rasyonel bir tasarrufa gitmek, ülkenin bozulan mali dengesini düzeltmek adına iktidarın Anayasa ve yasalar çerçevesinde sorumluluk alması gerekiyor. Ancak, memleketin kamu yönetiminde denetim ve yaptırım mekanizmaları uzun zamandır bizzat iktidar eliyle devre dışı bırakıldığından, alınacak herhangi bir tedbirden kalıcı, bütçeyi iyileştirici sonuç çıkartmak oldukça düşüktür.
Düşünün bir; ülkenin asırlık denetim kurumu olan Sayıştay, her yıl kamunun parasının nasıl harcandığını inceler, binlerce sayfalık raporlar yazar. Yazar yazmasına da sonuçta ne olur? Kocaman bir HİÇ… Zaten Sayıştay denetiminin sonuçlarına uyan bir bürokrasi olmuş olsaydı değil onlarcası bir tane bile tasarruf genelgesine ihtiyaç mı olurdu?
Örtük hiçbir şey yok, her şey açık ve net. Keyfi, lüks ve rant amaçlı kamu harcama politikasının bir sonucu olan ödenek üstü harcama keyfiyetinin demokrasimize ve mali disipline verdiği zararın bedelini, öteden beri halka ödettirme alışkanlığında ısrarcı olan Maliye Bakanının “tasarruf tedbirleri” bir sahne gösterisinden ibaret!
Bir süredir AKP şatafatının simgesi haline gelmiş araç alımları ve çoklu maaş düzenini öne çıkarıp toplumda tatmin duygusu yaratmaya çalışan Şimşek’in asıl derdi başka. Tasarruf paketiyle, borçlandıkları ve borçlanmayı düşündükleri tefecilere açık bir mektup yazıyor. “bu hesabı öyle veya böyle emeğiyle geçinenlere yıkacağım. Memleketi sizin için cennete çevireceğim” diyor.
Yani tıpkı Timur Selçuk’un “Ekonomi Tıkırında” şarkısında ifade bulduğu gibi!;
“… İşsizlik pahalılık / Konjonktür enflasyon / Milletçe fedakarlık.
Kriz bunalım derken / Bilançoya bir baktık / Bu yıl iki misli kar!
Hayret şu işe bak sen / Nerden geldi bu karlar? / Kime gitti bu karlar?
Ekonomi tıkırında / Ekonomi tıkırında / Aman kimse sormasın
Kim kazandı bu işten? / Şsst… / Aman kimse duymasın…”
Nasılsa toplanması planlanan vergi gelirlerinin 2,2 trilyon liralık kısmı hiç utanmadan “kaymak tabakaya” getirilen ayrıcalık, istisna ve muafiyetlere çoktan ayrıldı bile. Yani 8,3 trilyon lira olarak belirlenen toplam vergi gelirleri hedefinin dörtte birinden fazla bir kısmından, ayrıcalıklı kesimler için vazgeçildi! Hatta bununla da yetinilmeyip “tek adam iradesiyle silinen” yüzde 90’lık vergi borçlarının da oluşturduğu bütçe açığının telafisi adına; “doğrudan vergiler” 2,6 trilyon lirayla sınırlı tutulup, “dolaylı vergiler” 5,7 trilyon lira olarak itibardan ödün vermeyenlerin hizmetine sunuldu bile!
Varsa yoksa; Varsıldan doğrudan toplayamadığı vergiyi, geliri ne olursa olsun herkesten aynı miktarda KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerle toplamayı kafasına koyan Mehmet Şimşek’ in “ dönemlik “hedef” tutturabilmesi!.. Oysa küresel sermayeden sağlanan finansman üzerine inşa edilen Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yapılan projelerden biri olan; İstanbul Havalimanı’nın sadece bir yıllık kirası, Cengiz ve Kalyon’ dan tahsil edilebilse, açıkladığı “tasarruf paketinin” hedeflediği rakamın neredeyse yarısı kadar kaynağı bütçeye koyabilirdi.
Ama dert başka. Tefeci tahsildarı gibi onca borcun hesabını üreticiyle, dar gelirliye ve yoksul halka kesmek.
Yeter ki devletlülerin itibarına bir zeval gelmesin!
Sonra? Sonrasını da varın siz düşünün?
Sevgiyle, dostlukla.