Görülen o ki demokrasi takıntılı yönetsel erk’in, yerel seçim hezimeti sonrası yeniden depreşen kayyum sevdası, bu kez belediye borçlarına gerekçelenip "mali kayyum" fantezisine evriliyor!..
Açlık sınırında ya da altında yaşam savaşı veren milyonlarca yurttaşla, “sosyal belediyecilik” bağlamında anlamlı bir dayanışma sergileyen CHP’li belediyelerin bu halkçı uygulamalarından rahatsızlık duyan buyurganın!; “Hazine ve Maliye Bakanlığımız belediyelerin borçlarının kaynağında tahsiline başlayacak. Milletin varlığını değişik yerlerde harcamaya müsaade yok” içerikli buyruğun ardından yerel yönetimlerin borcu tekrar tartışmaya açıldı.
Çetelerin vergilerini bir kalemde silen, ama “mali kayyum” yaratma adına, belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarına ve devletin belediyeler ile iştiraklerinden toplayacağı vergilere odaklanan bu suni tartışmada; borçluluğun boyutundan, ödeme koşullarına, hatta iktidarın siyasal manevralarına kadar her şey tartışılıyor-muş gibi gösterilerek, kafa karışıklığına kapı aralanıyor. Böylece kamuoyunu biçimlendiren mecralarda oluşacak kafa karışıklığından yararlanmak isteyen Erdoğan yönetimi, muhalefet belediyelerinin kötü yönetim nedeniyle hizmetlerini aksattığını ve borç belediyeciliği oldukları düşüncesini yerleştirmek istiyor.
Aslında iktidar benzer sıkıştırmaları yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin ardından yani 2019 yılından itibaren zaten yapmaktaydı. Şimdi, muhalefeti zor duruma düşürme adına bir adım daha atıyorlar. Buraya kadar olan kısım, iktidarın çıkarları açısından açık ve anlaşılır. Anlaşılır olmayan muhalefet partilerinin belediye borçları üzerinden yapılan bilgi kirliliği yoğun bu tür açıklamalara karşı, gerekli yanıtın yetersiz kalışıdır… CHP parti sözcüsünün daha Nisan ayında ana muhalefetin eline yeni geçen belediyelerin 100 milyar TL’lik borcu olduğunu yönünde açıklaması sonrasında, neden pandemi sürecinde işleme konulduğu gibi, proaktif bir şekilde borç silme ve yapılandırma girişimlerine başlanılmadığını, yoksa Tarsus Belediye Başkanlığına uygulanan icra işlemiyle başlayan sürecin sadece sonuç olduğunu hatırlatmak isterim!
Söz konusu belediyelerin, daha önceki dönemlerden gelen yolsuzluk, usulsüzlük ve sürekli ertelenen borçlar nedeniyle mali krizin eşiğine geldikleri, hatta SGK borçlarının buz dağının görünen kısmı olduğu. Bu usulsüzlüklerin, seçime günler kala ihtiyaç olmadığı halde işe alınan yüzlerce gereksiz personelden ve belediyeye devredilen geçmişin borçlarından kaynaklandığı (anlık değil de) sonuç alıncaya değin çarçaf çarçaf yayımlanıp, kamuoyunun konu hakkında anlık bilgilendirilmesi, halk katılımını önceleyen şeffaf, denetlenebilir belediyeciliğin bir gereği olduğu gibi, aynı zamanda siyasi bir sorumluluktur da.
Yoksa fincancı katırlarını ürkütmemek adına, ya da bilemediğimiz bir nedenle, önceki döneme ait; başta ihale yolsuzlukları olmak üzere, belediye mülklerinin satışındaki olası usulsüzlüklerin ve bonus olarak da gereksiz personel alımlarının getirdiği mali yükün çözümlemesini zamana bırakmak, sizce izahı mümkün olmayan sorgulamalara zemin hazırlamayacak mıdır?
Özetle borç batağına sürüklenmiş yerel yönetimlerin borçlarını kabullenmenin; yeterli hizmet vermenin önünde engel teşkil edeceği gibi, belediye iştiraklerinin ürün ve hizmetlerinde zamlara yol açacak bu uygulama ile “kamunun kamuya olan borcunu” halka ödetmenin ortağı olunacağı bir an olsun unutulmamalıdır!
Sevgiyle, dostlukla.