Temelde, toplumsal yapıdaki çelişki, çatışma ve yetmezliklerden doğan ve bu yapıdaki bazı somut durumların ifadesi olarak ortaya çıkan muhalefet olgusu, TDK ya göre; Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık. Karşı görüşte, tutumda olan kimseler topluluğu. Demokraside iktidarın dışında olan parti veya partiler olarak tariflenir.
Öncelikle, demokrasi teorisi açısından muhalefet olgusu, bir toplumda siyaset kurumunun demokratik değerinin anlaşılmasının önemli göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Muhalefet olgusu, çoğulcu ve katılımcı bir siyasi ortamın inşa edilmesinin en önemli koşullarından biridir. Söz konusu çoğulcu siyasi ortam, şüphesiz farklı görüşlerin kendilerini ifade etmelerine olanak sağlayacağı gibi farklı siyasi görüşlerin kendilerini ifade edebilmelerini sağlayacaktır.
Siyasal muhalefet, iktidara alternatif olarak, siyasal çatışma yöntemlerinin en gelişmiş ve en kurumsallaşmış olanıdır. Bu biçimiyle bir siyasal sistemin yapı taşı olan siyasal muhalefet, doğası gereği toplumda var olan siyasal rejime ve içinde yaşanılan sosyoekonomik düzene, siyasal iktidarı elinde bulunduranlara veya bunların uygulamalarına karşı olmayı; programlı veya programsız, hukuki veya hukuk dışı yöntemler kullanarak istenilen amaçlar doğrultusunda etki ve sonuçlar içerir.
Bu itiraz ve karşı oluş, ancak politik yönden alternatif bir proje sunulması durumunda anlam kazanabilir. Bu program ve proje yerine yenisini ikame iradesinin (iktidarın el değiştirme olgusunun) bir işaretidir. Bu irade ancak söz konusu programı hazırlamaya ve onun uygulanmasındaki sorumluluğun üstlenmeye hazır, yetenekli ve toplumsal karşılığı olan bir çalışma grubu aracılığıyla ifade edilirse, muhalefet siyasal yaşamın itici ve etkin bir gücü haline gelebilir. Aksi durum iktidar payandası biçimsel bir muhalefetten öteye gidemez!
Oysa iktidarın denetleyicisi rolüyle muhalefet, iktidarın davranış biçimini etkileme gücüyle, pek ala varlığını ispatlamaya muktedirdir. Bu gerekçeyle birçok siyaset bilimci iktidarın keyfiliği konusunda, gücü elinde bulunduranlardan çok, muhalefeti eleştirir. Çünkü muhalefet alternatif kimliğiyle mevcut sistem içinde iktidarı dizginleyen ve siyasal gücüyle dengeleyen yapıya bürünmedikçe;
Oslo’da terör örgütüyle protokol imzalayıp, ardından ailecek koro halinde ( meğri-meğri) deyü türkü çığıranların! Bugün sureti haktan görünüp, muhalefeti terör yandaşı ilan etme yalanını sürdürmeleri ve bu yalan üzerinden siyaset üretip seçmenlerini konsolide etmeleri devam edecektir.
Hiç kuşkusuz, Türk demokrasi tarihindeki en önemli sorun alanlarından birisi iktidar ile muhalefet arasındaki sorunlu ilişkiler olmuştur. Ancak bu sorunlu alanı demokratik uzlaşmayla sönümlemek yerine,, daha bir harlayanlar bilmelidirler ki bir ülkede iktidar muhalefetin varlığını kabul etmeyip, hatta ana muhalefet genel başkanını “sokağa bile çıkamazsınız” diyerek hedef haline getirip tehdit edebiliyorsa, değil çoğulcu siyasal ortamdam, o siyasal sistemin demokratik niteliğinden dahi söz etmek mümkün değildir.
İktidarın değişebilirliği demokratik sistemi istikrarlı kılan etkenlerden biridir. Her muhalif oluşum, bir gün karar alma mekanizmasında rol sahibi olabileceğini bilerek iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkide kendine düşen görevi yerine getirmelidir. Muhalefetten beklenen salt iktidarı hedefe koyarak, var olan iktidara muhalefet etmesi değil, iktidarın politikalarına alternatif olabilecek yeni politikalar üretmesidir.
Siyasal muhalefet toplumsal muhalefetten doğar. Tarihsel süreç içerisinde bu gerçek değişmemiştir. Toplumdaki başta iktidarda temsil edilemeyenler olmak üzere, tüm itirazların direnişe evrilip örgütlü hale gelmesi siyasetin önlenemez çıkışıdır. Bu boyutuyla siyaset sınıfsaldır. Toplum direnişinin sınıf boyutunu idrak edip onu örgütleyen siyaset, tarihsel düzeyde hep güçlü olmuştur. Son yılların problemi (özellikle 28 Mayıs seçimlerinin ardından), siyaset-sınıf ilişkisinin soyutlanmasıdır, böyle bir ilişkiden kaçınılması, böyle bir beraberliğin yok sayılmasıdır.
Siyasal partilerin, muhalefetin hatta demokrasinin güç ve işlev kaybının nedeni budur. Zira sınıfsal muhalefet yapısaldır ve sadece partilerce yapılan muhalefetle sınırlanamaz. Bu gerçekliği kavrayamayan muhalefet “biçimsel” kalmaya ve iktidar tarafından etkisiz hale getirilmeye yargılıdır.
Sevgiyle, dostlukla.