Seçimler demokrasi mücadelesinde sadece bir uğrak yeridir. İtirazların ve beklentilerin dile getirileceği başkaca mücadele yolları da vardır. İnsanlık tarihi, halkçı-devrimci mücadelenin uzun soluklu olduğunun örnekleriyle doludur.
Seçimlere ve sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler, sorgulamalar elbette olacak, olmalı da… Zira önümüzde hayati öneme haiz yerel yönetim seçimleri söz konusudur. Aynı hataları yaparak farklı sonuçlar beklemek akılla, usla bağdaşmaz. Başarıya giden yol, hataları kabul ederek değişmekten geçer.
Ancak tüm bu tartışmalar iktidarın değirmenine su taşıyacak zemin ve sınırlar dahilinde değil! Cumhuriyet Halk Partisine yakışacak üslup ve olgunlukla gerçekleşmelidir.
Yoksa Stratejik yanılgılar ve tercihlerdeki isabetsizlikleri aile kavgasına dönüştürüp, yol arkadaşlarımızın şeytanlaştırılması tam da iktidarın yaratmak istediği zemin.
Başta ekonomi ve deprem sürecini yönetememe dahil, kendi başarısızlıklarının tartışılması yerine muhalefetin sorunlarını konuşturmak, biz müsaade ettiğimiz sürece iktidarın yadsınmaz taktik stratejisi olacaktır.
Tüm bu ahval ve şerait içerisinde, seçim sonuçlarının resmi olarak açıklandığından günümüze tercihini değişimden yana kullananlar, farklı siyasi görüşlerden gelmelerine rağmen “birleşe birleşe kazanacağız” hedefine dahil olanlar büyük bir hayal kırıklığı ile karşı karşıya olup.
Doğal olarak yaşatılan travmanın, nedenlerini sorgulamak ve gereğini talep etmek yurttaşlık görevini layıkıyla yerine getirmiş her seçmenin vazgeçilmezi olacaktır!.
Seçmen, anasının ak sütü gibi helal oyuna sahip çıkamayan ama çıkmış gibi ahkam kesen yöneticilere ve onları savunanlara ziyadesiyle kızgın ve kırgındır. Elinizde ıslak imzalı tutanaklar yoksa, örgütünüzü tüm sandıklardaki ıslak imzalı tutanakları alacak şekilde sandığa yönlendiremiyorsanız “oyları çaldılar” geyiği içi boş bir avuntudan başka bir şey olmaz.
Parti sandıklara sahip çıkıp çıkamadığı noktasında her nedense net değil. CHP Milletvekili ve PM Üyesi Gökhan Günaydın, sandık güvenliği konusunda özeleştiri yaparak; “Sandıklara sahip çıktık” diyenlerin gerçeği tam olarak söylemediğini. “Dünyanın en eski beşinci partisi olma iddiasını taşıyan bir partinin, Türkiye’nin de gerçeklerini bile bile hala sandıklara tam olarak sahip çıkamama meselesi benim açımdan kabul edilebilir değildir. Bu eksikliği kabul etmek zorundayız.” derken,
Muharrem Erkek; “Yurt içinde 192 bin 214. Yurt dışında 9 bin 593 sandık olmak üzere, Toplam 201 bin 807 sandığımız vardı. Bu sandıkların tamamına yakınında yani yüzde 99,9 oranında ıslak imzalı sandık sonuç tutanağını sistemimize girdik. Sandık sonuç tutanağı bizim kendi sonuç tutanağımızla YSK arasındaki tutanaklarda farklılık varsa bizim sistemimizde kırmızı alarm veriyor. Son derece sağlıklı bir altyapı ve sistemimiz var. Her bir oyu takip ediyoruz.” Diyordu.
Peki o zaman Onursal Adıgüzel’e ne oldu? Tam bir Nasrettin hoca fıkrasına evrildik. Madem sistem bu denli işlevsel ve tutanaklar kayıt altında ise Adıgüzel nerede, Adıgüzel gittiyse tutanaklara ne oldu? Herkes buradaysa Muharrem Erkek ne diyor?
Gün tam da “ Kılıçdaroğlu uygun aday değil kazanamaz” cıların ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci etabının başlama tarihinde Trabzon’da “SKM” Seçim Koordinasyon Merkezinin kapısına kilit vuranların zamanı!
Bir de Kılıçdaroğlu’na ayar veren istifacılar var. Hani tekkeyi bekleyip sonuç devşirme sevdasıyla yanıp tutuşanlar!
Kılıçdaroğlu’nun adaylığının ön plana çıkmaya başladığı günlerden, İyi Partinin masadan kalktığı ve zehir zemberek sözlerle masayı zan altında bıraktığı günleri anımsayın. Kemal beyin adaylığını “dayatma” olarak nitelendirip istifa eden Ağıralioğlu’nu, ardından Kılıçdaroğlu’nun yerine Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ı öne çıkaranları düşünün.
Hadi şimdi eteklerdeki taşları dökelim;
Sahi Kemal beyin adaylığı neden dayatmaydı? Neydi Mansur Yavaş’ta olduğunu gördüğünüz ama Kılıçdaroğlu’nda olmayan tılsım?
Neden “Kılıçdaroğlu iyi adam ama kazanamaz?”
Sizin eveleyip, geveleyip söylemek isteyip de bir türlü söyleyemediğinizi ben söyleyeyim, Doğduğu coğrafya ve etnik kimliği değil mi? Binlerce kez yazıklar olsun.
Diğer yandan genel başkanlık konusunda sinyal veren Ekrem İmamoğlu şayet istifa ederse yapılacak İBB meclis seçimlerinde AKP’li bir üyenin başkan seçileceği kesin zira, İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisinde 175 AKP’li üye var. CHP’nin sandalye sayısı 119, İYİ Parti 12, MHP 4 sandalyeye sahip. 1 tane de bağımsız üye var. Yani İmamoğlu’nun koltuğu boşaltması durumunda, yaklaşık bir yıl sonra yapılacak olan yerel seçimlere İstanbul’un AKP’li bir belediye başkanı ile gireceği aşikar. Sizce bu durum akıl karımıdır?
At izinin it izine karıştığı bu zaman diliminde naçizane önerim, seçimlerdeki performansından asla şüphe duymadığım Sayın Kılıçdaroğlu’nun Kurultay kararının ardından, siyasetten çekilme takvimini açıklamasıdır.
Evet şimdi, şu anda görevi bırakması doğru değil, lakin bu görevde kalması da doğru değil.
Yaklaşan yerel seçimleri görmezden gelerek CHP Genel Başkanının istifasını istemek ne kadar yanlışsa, hiçbir şey olmamış gibi davranmak da o kadar yanlış.
Türk siyasi hayatına ilkleri armağan eden sevgili genel başkanımızın, bir ilki daha armağan etmekten yüksünmeyeceği umuduyla…
Sevgiyle, dostlukla.