Özgür düşünce, insanın iki ayağı üzerine doğruluşundan günümüze, ışığıyla aydınlandığımız biricik esin kaynağımızdır.
Ne kadar çılgınca, ne kadar aykırı olursa olsun düşüncenin Özgür kılınması gerektiğini öngören Oskar Wilde;
“Tehlikeli olmayan düşünce, düşünce olarak anılmaya bile değmez.” Diyerek, önyargı ve korkunun tutsaklığını reddeder.
Tüm demokrasilerde referans kabul edilip, karşılık bulan ifade özgürlüğü. Ülkemizde de Anayasal güvence altına alınmış olmasına karşın, ne yazık ki uygulamada halen sorunludur!
Çözüme ilişkin taleplerin ötelenip, tatil sonrası TBMM yasama çalışmalarının başlangıcına denk getirilen dezenformasyon (muhalefet ve basın meslek örgütlerince SANSÜR) yasası dayatması. Hem içeriği, hem de zamanlaması bağlamında kabul edilebilir değildir.
Söz konusu yasa teklifinden birinci derecede etkilenecek olan basın meslek örgütleri, umarım yoğunluklarından fırsat bulup bu canalıcı konu hakkında bileşenlerini ve kamuoyunu bilgilendireceklerdir!
Kaldı ki salt bireyler değil, toplumlar ve kurumsal yapılarda kendilerini ifade ettikçe özgürleşirler.
Düşünce özgürlüğü. Bir aydının ya da sıradan bir yurttaşın, yaşadığı ülke, toplum ve insanlık adına faydalı olduğunu düşündüğü bir görüş ve kanaati.
Sansüre uğramadan; söz, yazı, resim ya da bir başka araçla ifade edebilme yetisidir.
İnsan beyninin birincil işlevi, düşünmek ve bu düşüncesinden çıkarımda bulunup yaşam pratiğinde yol almaktır.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün öncelenmesi, salt felsefi bir tercih değildir.
Tarihte düşünmenin ve düşündüğünü özgürce ifade etmenin mümkün olduğu devirlerin, aynı zamanda refahın, özgürlüğün ve gelişmişliğin yükseldiği devirler oluşu asla tesadüf değildir.
Demokratik bir sistemde, düşüncenin Özgür olması ve teşvik edilmesi gerekir. Siyasi sistem, başkalarınıca üzerinde uzlaşı sağlanan bakış açısından bağımsız olarak. Bireylerin kendi görüş ve kanaatlerini ifade edebilecekleri güvenli bir ortamın koşullarını oluşturmakla ödevlidirler.
Oysa Türkiye dünü ve bugünüyle düşünce özgürlüğü bağlamında tüm uluslararası platformlarda sıkıntılı bir ülke konumundadır!
Hiçbir farklı görüş ya da muhalif düşünce bütün açıklığı ile ifade edilememekte. Fincancı katırlarını ürkütmek endişesiyle dolaylı anlatım yol ve yöntemlerine yönelim! Yani kişinin kendini sansürlemesi, ahlaki çözülmelere de zemin hazırlamaktadır.
İnsanlık tarihinin KARA LEKESİ olarak kabul edilen ortaçağa ait yasakçı zihniyeti çağrıştıran bu konumlanma!
Demokratik süreçler eşliğinde ivedilikle sonlandırılıp. Cumhuriyetimizin demokrasiye evrilişine, kaldığı yerden yeniden start verilmelidir.Bilinmelidir ki, bir ülkeyi yaşanılır kılan o ülkenin yüzölçümü, yolları, köprüleri, tünelleri, hanları ya da kervansarayları değil. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür evlatlarının varlığıdır.
Sevgiyle, dostlukla…