Türkiye’nin gündem değiştirmekte mahir politik temposu, rejim değişikliğine kadar uzanan tüm girişimleri bir biçimiyle perdelemek amacıyla; siyasi tartışmaları seçimlerin hemen ardından parti kurultaylarına, yerel seçimlere ve ekonomiye kaydırdı!
Oysa aradan geçen bir ay sonunda atalete düşmeden, seçim sonuçlarına ilişkin bir kaç noktanın tekrar hatırlatılması gerekiyor. Özellikle de bu noktaların bizzat bazı muhalif partiler tarafından unutulması istendiği için.
Seçime girerken başta Millet İttifakı ve diğer muhalif partiler Türkiye’nin seçim sisteminde kurabilecekleri en iyi defansı kuramayacak kadar örgütsüzlük içerisindeydiler.
Esnaf ziyareti yapıp ekonominin durumunu sormayı siyaset zannedenler ile ağzı sulanarak senaryo paylaşan ya da “kriz iktidar götürür” basitliğine savrulmuş kanaat önderi kostümlü siyaset esnafı arasına sıkıştırılmış sözüm ona “alan çalışmaları!” ve yurt genelinde 190 bini aşan sandığın en az % 10’una gözlemci gönderemeyen bir siyasi organizasyonsuzlukla ancak buraya kadar!
Şimdilerde siyasete yeniden arzı endam eden ve efendiye hizmette sınır tanımayan bu kanaat üreticisi kılıklı teknisyenler “doksozoflar” seçim sonrası siyasi yaşamın şekillenmesi ve toplumun kontrol altında tutulabilmesi adına dezenfarmasyonun her türüne başvurmaktan geri kalmıyorlar.
Günümüz sosyolojisinin kuramcılarından Pierre Bourdieu, kanaat teknisyenliği kavramından yola çıkarak, bugünün medya dünyasını, kanaat teknisyeni üretmenin ve bunları benimsetmenin amaçlandığı savaş alanına benzetir ve;
“ Şu anda entelektüel alana yayılnış olan, daha çok siyasi hayatın mantığıdır; Kınama-karalama, hasmın düşüncesini sloganlaştırma-çarpıtma…
-Medya, kurşundan hızlı “düşünen” ve aslında tüm yaptıkları fast-foot olan bir yapıdır. Ve burası, her konu hakkında çokça yazan “marifetli” fast-thinder/ vasat entelektüel ile doludur.
-Politik- idari müessesenin entelektüellerine hiç saygım yok- bunlar yanardöner yalan makinası gibi yazan, makalelerini iki yönetim kurulu toplantısı, üç yayıncı partisi ve sayısız televizyon programları arasında cilalayan kişilerdir…
Tüm bu gerçekliklerden hareketle sanıyorum çuvaldızını öncelikle kendimize batırmalıyız.
Çünkü;
İktidarın, trollerini- kanaat teknisyenlerini biliyor ve icraatlarını gözlemliyoruz. Peki ya biz? Bizim mahalleye bu hastalık hiç sızmadı mı? Bu tarz düşünce dünyamızı nasıl etkiliyor, hiç tartışmayacak mıyız?
Sol’da eleştiri, ne zaman bağırıp çağırıp laf sokmaya, görgüsüzlüğe, kabalığa slogancılığa indirgendi?
Düşünce dünyamızı ve önün entelektüel derinliğini katleden bu avam dönüşüm ne zamandan beri bizim tarzımız oldu?
Oysa solcu, insanları ayrıştıran şeylerden öte, onları birleştiren ortak şeyleri düşünen kişidir. Bütünleştiricidir.
Salt karşıtlık üzerine yazmaz, konuşmaz. Hedefi, bedeli ne olursa olsun hakikati olanca gerçekliğiyle yazarak, anlatarak herkesi kucaklayabilmektir.
Yani; Solcu, kanaat teknisyenliği “doksonofluk” yapmaz.
Kanaat teknisyenliğinden solcu devşirmek ham hayaldir.
Hiç kuşkusuz, samimi muhalif ve eleştirel güçler olmadan demokrasi olmaz. Ve entelektüel, birinci dereceden bu güçlerden biridir. Toplumun haber alma hakkı başta olmak üzere, olup bitenleri olanca yalınlığıyla halkıyla paylaşmaktan asla yüksünmez.
Bu bağlamda, seçimlerin birlik ve beraberliğe en çok gereksinilen eşiğinde dahi, iktidarı bırakıp birbiriyle siyasi polemiğe girmekte bir beis görmeyen ittifak politikacılarını tabii ki eleştirip gereğini talep edeceğiz. Bu istem ve bu talep her şeyden önce kahir ekseriyetiyle, bu ucube sistemden çıkmak adına eksik ve gediklerine rağmen yine de onlara güvenip oy veren seçmene karşı bir ödevdir.
Politikacıların kadir kıymet bilip bu gerçeği teslim edeceklerinden kuşkulu olsa bile seçmenin, Demokratik, laik Cumhuriyete sahip çıkması noktasında bu kararlı duruşunu pişmanlık değil, onur mücadele olarak gördüğü ve görmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.
Nihayetinde matematiksel olarak seçim kaybedilse de, diktatörlüğe evrilme potansiyeli yüksek bir otokrasiye, umduğu kadar rahat hareket edemeyeceği gösterildi. Ve daha önemlisi 2023’ün baharında geleceğe bir tohum bırakıldı!
Yeşerip güçlenecek, demokrasiye evrilecek bir tohum ekildi ülkenin geleceğine.
Bizim payımıza düşense direngen bir sabırla yaptığımızı sürdürüp, Cumhuriyetin kurucu babalarından miras “mücadeleyi” azim ve kararlılıkla yükseltmek olacaktır.
Sevgiyle, dostlukla.