Onca, çıkarcı- tacizci ve fesi püsküllünün! Tarihçi-yazar ya da kanaat önderi diye pazarlandığı bu “akıl tutulması” ortamında, ışıklarıyla geleceğimizi aydınlatan ulu çınarlarımıza…
Hasan İzzettin Dinamo, muhacirlik yılları Pulathane’ sinin (Akçaabat) Ahanda köyünden başlayıp Samsun’a kadar uzanan dramatik bir yaşam öyküsünün ve daha nicesinin hem kahramanı hem de yazarıdır.
Birinci paylaşım savaşının yokluk ve yoksulluk ortamında,1909 yılında Trabzon’da doğan ve önce ağabeyi ardından babası cephede şehit düşen Dinamo, yaban ellerde (muhacirlikte) sürdürülen ölüm-dirim mücadelesinin son sığınağı anasını da kaybedince. Kimsesiz kalan çocukları barındırmak ve meslek edindirmek amacıyla kurulan Darüleytam’a “yetimhane” yerleştirilir ve 17 yaşına değin orada kalır.
1931yılında Sivas Öğretmen Okulu’nu bitiren Hasan İzzettin Dinamo, Gazi Terbiye Enstitüsü öğrenciliği sırasında siyasal düşünceleri nedeniyle suçlanıp 4 yıl hüküm giyer. Nazım’ın hapishane arkadaşı ve Nurullah Ataç’ın değer verdiği bir yazar olan kahramanımız. Çoğunluğu öz-yaşam öykülerinden oluşan romanlarında karşımıza genellikle Musa kimliğiyle çıkar. Sürece ilişkin tanıklıklarını, acılarını, yitirdiklerini-yitirdiklerimizi ama ille de umudu yazar. Çünkü gerçek anlamıyla, kuşaktan kuşağa aktarılması gereken, ağır bedeller ödenmiş bir büyük paylaşım sürecin tüm acılarını yaşamış bir insan olarak, bu aktarımı insanlığa karşı bir büyük borç bilir.
Günümüze dönersek; Salt törenlerde ve her mikrofon ele geçişinde Tarih ve Kültür kenti güzellemesi yapılıp, büyüklüğü ancak söylemde hatırlanan Trabzon’um. Ne acıdır ki, her geçen gün tarihe mal olmuş değerli evlatlarının adlarıyla anılmasından, yöneticiler eliyle özellikle kaçınılan bir kent hüviyetindedir!
Göreve geldikleri ilk yıllarda Atatürk Alanında, aralarında Hasan İzzettin Dinamonun büstünün de bulunduğu, Belediye envanterine kayıtlı tüm Cumhuriyet dönemi aydınlarının büstleri kaldırmakla işe başlayan “taksim” meraklısı bu rövanşist zihniyet hızını alamamış olacak ki, akabinde amaca yönelik asıl hamlesini gerçekleştirip dünyaca ünlü Atatürk Alanının dahi adını değiştirme cüretini gösterebildi!
Yapılanların “ısrarla” arkasında durulduğunun ilanı anlamında, yeniden depreşen ve “Hasan İzzettin Dinamo anısına düzenlenen, Ortahisar Yazar Buluşmaları etkinliğini” gölgelemeye yönelik bu son meydan okuyuş! Hiç kuşkusuz Trabzon’un kadir kıymet bilir evlatları tarafından ibretle izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki bu kadim kentin hafızası ve refleksleri, kendisine layık görülen, kimlik üzerinden toplumu karşı karşıya getirmeye yönelik bu tip ötekileştirici operasyonları dün olduğu gibi bugün de bertaraf edebilecek ferasete sahiptir.
Nasıl ki takiyye bütün zamanların en sinsi ve itici yöntemi ise, kamusal alanda da, sureti haktan görülüp, şeytanın avukatlığına soyunmak, aynı düzlemde bir tarz değil midir? Toplumsal dokuyu çürütüp kirleten bu tür davranış bozukluklarının mağduriyet yaratmamak adına görmezden gelinmesi, topluma karşı işlenecek suçlara kapı aralamakla eşdeğerdir! Zira bunların, bir başka zaman kesitinde, bir başka kimlikle ortaya çıkmayacağının teminatı yoktur, olmamıştır da!
Bugüne değin, gelenek, görenek ve ahde vefa gibi yazılı olmayan ama kuşaktan kuşağa aktarılan etik kuralara uyumu ve sağduyusuyla kendini var eden toplumumuz, özellikle son günlerde şaha kalkan her türden provokasyona karşın bu hasletinden vazgeçmeyecektir.
Bu vesileyle, sanata ve sanatçıya verdiği değer nedeniyle Ortahisar Belediyemize teşekkür ediyor, muhacirlik yılları Trabzon’unun çilekeş ve aynı ölçüde de direngen evladının… Çağdaşı olmaktan onur duyduğum sevgili Hasan İzzettin Dinamo’nun aziz hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
“ Güzel halkım,
Senden bir tek alkış beklemeden
Salt senin için ağladı durdu kırk yıl
binlerce şarkım.”- Hasan.İzzettin Dinamo
Bu özlü sesleniş “kulakları var duymazlara” ulaşamamış ne gam!…
Sevgiyle, dostlukla.