Parti içi kutuplaşmada pozisyon tutup, sosyal medyanın tüm mecralarında trollere rahmet okuturcasına saldırgan bir üslupla birbirine laf yetiştiren, hatta kayıkçı kavgasına varan tartışmalara tanıklık ziyadesiyle üzücü.
Oysa insanlık tarihinin tüm evrelerinde, demokrasi mücadelesi uzun soluklu, engebeli, ileri geri gidişleri olan bir süreç, seçimler de bu sürecin sadece bir uğrak yeridir.
Toplumun kahir ekseriyeti ise onca yetmezlik ve baskılamalara karşın bu çileli sürecin öznesi olarak, demokrasi mücadelesinde yerini alıp, bu sürecin onurlu bir parçası olmuştur. Hedefe ulaşmada sorun yaşanmışsa ki yaşanmıştır, sorunun kaynağı toplumsal köklerinden kopuk, ilkesiz programsız macera peşinde koşup ulufe dağıtan siyaset kurumudur!
Ümitleri yok edenlerin sorumluluk hissetmediği bu zaman diliminde, çokca ertelemiş olunsa da, artık kitabın tam da ortasından konuşmanın zamanı gelmiş de geçiyor dostlarım.
İktidarın bu pervasız tavrına muhalefetin tweet atıp kınamaktan, ekonomik göstergelerden medet ummayı siyaset yapmak sanmaktan öte; zaman kaybetmeden ciddi bir sorgulama, özeleştiri ve yeni döneme ilişkin bir yol haritasını ortaya çıkartıp yerel seçimlere hazırlanması gerekmektedir..
Ancak tüm toplumu bir baştan diğer başa kuşatan atalet benzeri bezginlik, salt yurttaşlar arasında değil tüm yakıcılığı ile örgütlerde de egemen.
Ne yerel seçimlere hazırlanabilecek moral-motivasyonu var, ne de yüksek sesle dillendirilen “değişimi” gerçekleştirecek zamanı!
Bir yanda sekiz aylı bir süre kalan yerel seçimlere hazırlanmanın “aciliyeti” diğer yanda seçim sonuçları nedeniyle “hesaplamanın” sarkacı arasına sıkıştırılmış değişim taleplerinin yönetsel erk üzerinde yarattığı hoşnutsuzluk!
Kuşkusuz değişim talebi, er ya da geç gündeme gelecekti. Tartışmanın erken başlaması, Mart 2024’de yerel seçimlerin yapılacağını düşünüldüğünde, iyi olmuştur ama kurultayın ucu açık sonbahara bırakılması yanlıştır!
Kurultayda genel merkezin etkisi ne denli sınırlanabilir bilmiyorum ama gerçek bir değişimin yaşanması, şu andaki koşullarda kolay görülmüyor.
Değişimin sadece genel başkanın değişmesiyle mümkün olacağını sanmak aldatıcıdır. Çünkü CHP, Cumhuriyeti kuran ve devrimleri gerçekleştiren bir partiyken, yönetim kadroları eliyle kendi ilkelerini terk etmiş, köklerinden kopup sağa savrularak çok ciddi bir eksen kayması yaşamıştır.
Dolayısıyla “değişikliğe” değil, köklü bir “değişime” gereksinimi vardır. Tüm üyelerinin katılımıyla “ön seçim” yapan bir partinin, aday belirlenmesinde bu hakkının genel merkezce elinden alınması kabul edilebilir değildir. Bu bağlamda üyenin hakkını ve örgütün işleyişini etkin hale getirmek için “Güçlü Genel Sekreterlik” yeniden tesis edilmelidir.
Böylelikle Ümit Özdağ vakasında yaşananların tekrarlanmaması için, Genel Başkan partinin tek hakimi olmamalı, Genel sekreterlik ve PM’si denge ve fren görevi yapmalıdır.
Yerel seçimlere hazırlanabilmek için örgütün morale, seçmeni yeniden umutlandırıp harekete geçirecek kararlılığa gereksinimi var. Ama böyle bir değerlendirilmenin olup olmadığı bir yana “normal” olmayan çok şey var;
Seçim meydanlarında ve mitinglerde birlikte “kalp” yapanlar şimdi “kendisi hariç” değişimin ilk ve en güçlü dillendireni olması ziyadesiyle düşündürücü oluyor
Aslında zamanı gelmiş ve kapıyı çalmakta olan kaçınılmaz gerçeklik, parti içi demokrasi ve onun işlerlik kazanmasını sağlayacak olan yeni üye statüsü ile yeni örgütlenme modelidir.
CHP’de artık herkesin kabul ettiği ama bir türlü yaşama geçirmeyi beceremediği parti içi demokrasinin gerektirdiği yapısal değişikliğin gerçekleştirmenin biricik seçeneği olan kurultayı, değişim misyonuna uyumlu bir katılımcılıkla toplayabilmek için birlikte kolları sıvayıp işe başlamanın vakti gelmiştir.
Gerçek bir değişim için; partinin ilkelerine sahip çıkarak, siyasi-ideolojik kaymanın önünü kesecek bir yaklaşımla “umudu dürtüp, umutsuzluğu yatıştıracak” kadrolara gereksinimi vardır. Aksi halde sahte değişimle kendini kandırdığı gibi, yerel seçimde ülkeyi yeni bir yenilgiye sürüklemiş olur.
Kuşkusuz ki CHP kendisine duygusal bir bağla bağlanmış bir kitlesi olan bir partidir, ancak toplumsallaşmak yeni kuşakla bağ kurmak ve tarihsel köklerini tazeleme noktasında değişim de ötelenemez bir gerçeklik.
Bu verili talepler doğrultusunda gerçekleşecek 29 Ekim kurultayı böylece hem parti içi demokrasiyi anlamlandırmış olacak, hem de böyle bir yenilenmeden sonra herkes için kaçınılmaz hale gelen yeni genel başkan seçimini gerçekleştirebilecektir.
Kendi umudunu yaratamayıp, yaratılmış umudu ise büyütemeyen… ellerinde kalan o son kibrit çöpünü birleştirip yeni ve daha güçlü ateşler yakamayanlar için umut her daim başka bahara kalmıştır.
Sevgiyle, dostlukla…
❤️ alkişliyorum