Şampiyonluk sonrası uzun zamandır aklımdaydı, bugüne nasip oldu...
70 li ve 80 li yıllardaki şampiyonluklarımız yerli hatta yerlinin de yerlisi oyuncularımızın ve teknik direktörlerimizin eseri olunca, hepimiz düşündük ki yeni dönem başarılarına giden yol, aynı güzergahtan geçecek. Kendimi bildim bileli bütün spor adamları, bütün spor yorumcuları hep aynı öneriyi anlatıyorlardı. Herkese göre Trabzonspor'un başarı reçetesi; alt yapı, yerli, hatta yepyerli oyuncuların elinden olabilirdi ancak ama yine de devamlı transfer, durmadan transferler yapıp duruyorduk. Madem başarı yerel oyunculardan gelecek, niye abuk sabuk tiplere bunca paralar harcanıyor diye söylenmekle geçti gençliğimiz. Açık söyleyeyim Hami Mandıralı , Fatih Tekke ve Gökdeniz dışında bir çırpıda aklıma gelen başarılı yerel oyuncu falan da hatırlamıyorum. Var tabi bir dünya; Gelen, giden, denenen ama bu yazıda hepsinin ismini saymak istemedim.
Çok değil sadece bir kaç sezon önce transfer yasağından sebep bizim uşaklara bel bağladı yönetim. Yusuflar, Abdüşler, Uğurcan'lar, Abdülkadir Parmak'lar takım bi serpildi, bi kendine geldi sanki! Başarılı oldular, daha da başarılı olacaklarını düşündük hepimiz. Ünal hocayla, sonra Hüseyin hocayla! Ama maalesef. Hüsran oldu, hayal kırıklığı oldu, yazık oldu.
Ne yalan söyleyeyim son şampiyonluğa kadar tek çözümün alt yapıdan, yerliden, yerelden geçtiğine inanıyordum ki; artık o fikirde değilim.
Trabzonlu bir Trabzonsporlu olunca bu ülkede başka hiç bir futbol taraftarının girmediği bir ruh halinde yaşıyoruz hepimiz. Zannediyoruz ki Trabzonspor taraftarı olabilmek için yada Trabzonspor'da oynayan bir futbolcunun takımı sahiplenebilmesi, formanın hakkını verebilmesi için illa ki Trabzonlu olması lazım. Daha cümleyi kurarken bile söylediklerimin kesinlikle doğru olmadığını hissettim hemen. Futbol mesleğinden ekmek yiyen her sporcu sadece taraftarı olduğu takımda oynuyor olmadığına göre, bu tez baştan yanlış zaten. E! Trabzonlu olmadığı halde senden benden daha Trabzonsporlu bir dünya da taraftarımızı nereye koyacağız. Onca insan neresine sığacak Trabzon şehrinin. Onlar da bizler gibi 40 sene şampiyonluk kutlamalarından mahrum kaldılar ama vazgeçip, boş verip, dönüp gitmediler. Bizimle, Trabzonlularla aynı sebatla sabrettiler yıllarca. Kahroldular defalarca ama yine de her sezon %33.3333.... şampiyon olma ihtimali ile lige başayan meşhur istanbul üçlüsünden birine meyletmediler. Habire kupa kaldıran köylülerine, kasabalılarına, memleketlilerine inat, çalınan kupamızın arkasından yas tuttular. Belki de akrabalarının , komşularının küçümsemelerine tahammül ettiler. Kendi öz vatanlarında azınlık kaldılar, Ama kaldılar! Terk etmediler. Bunca zaman boyunca Trabzospor'la kalmaya devam ettiler.
Trabzon şehri Anadolu toprağının kuzey doğu limanıdır, doğru! Ama limanı olduğu denize Anadolu'dan da, Kafkaslardan da, Batı Asya'dan ve Doğu Avrupa'dan da ve Balkanlar'dan da su taşıyan bütün nehirlere, kültürlere komşudur aslında. Boğazdan Marmara'ya, Çanakkale'den Ege'ye, Akdeniz'den Atlas Okyanusu'na, tüm okyanuslara limandır aslında. Buyurup gelene kapısı açıktır, yüreği geniştir, Sesi gürdür , anlatacağı çoktur, dinleteceği de çoktur. Ve dinleyeni de çoktur; Çok şükür !...
Biliyorum ben de yıllarca yerlinin de yerlisi deyip durdum. O coğrafyada yoğrulmayana o formayı giydirmeyin dedim hep. Fakat meramı aldığı paranın hakkını vermek olan oyuncuya ve sevdasını bordo maviye boyayan başka memleketliye ne diyebiliriz ki. Başka alt yapılarda mayalanmış olsun ne fark eder ki, başka renk formaları terletmişmiş, başka başka gollere sevinmişmiş hiç önemi yok. Yeter ki aldığı paranın hakkı için mücadele etsin. Yeter ki çabalasın, çırpınsın , didinsin . Biz mücadelesini gördüğümüz hangi oyuncunun gelirini sorguladık ki zaten. Kimin memleketiyle, diliyle, diniyle ırkıyla uğraştık ki zaten.
Bizim tek derdimiz Trabzonspor'un gol atması, gol yememesi , rakiplerini yenmesi, mümkünse eze eze yenmesi. Başka da bir şey bilmeyiz. GOOOOOLLLLL ! Diye ayağa fırladığımızda, her kim ki aynı coşku ile bize katılıyorsa, işte o! bizim hemşerimizdir. Gerisi coğrafya bilgisi, hepsi o kadar .
70' ler , 80' ler geride kaldı beyler. Trabzonspor farklı bir kuşakla yoluna tüm hızıyla devam ediyor. T kuşağı diyorum onlara; Yeni şampiyonluk görmüş yeni nesil.
Yönetim mümkünse takımın parasını çarçur etmeden, kulübü kendi kişisel ceplerine mecbur bırakmadan, top oynamaya becerikli ve de top oynamaya hevesli oyuncular bulup getirirse, bakmayız alt yapıdan mı? üst yapıdan mı? Afrika'dan mı ? Amerika'dan mı? . Yeter ki maharetli uşaklar olsunlar .
Ha bir de! teknik direktör tercihlerini ''motivasyonu yüksekte kalacak, kolay kolay da düşmeyecek'' hocalardan yana kullanırlarsa makbul olur.
Beni bilirsiniz ben Avcı dan yanayım. Aslında az biraz sohbet etme şansımız olsa, her şeye yeniden başlamasına koçluk da yapabilirim :)
Koçluk derken ! Terapi koçu ! Yoksa takımın hali hazırdaki yegane koçu kendileri. Yanlış anlaşılmasın...
Bütün bu yazıyı Trabzonlu olmadığı halde Trabzonspor'a gönül veren taraftarlarımıza ithafen yazdım. Bir de yerel hatta yerli olmadığı halde, takıma bizim uşaklardan çok daha fazla sahip çıkan gurbetçi oyuncularımıza teşekkür etmek için..
Saygılarımla...