Daha önce “Açılım” diyerek, yedekledikleri 2.Cumhuriyetci liberallerle birlikte oynadıkları demokrasicilik oyunuyla toplumun önemli bir kesimini ve Batı’yı kendilerine inandırmayı başaran, ama son kertede işi takiyye’ye, “liboşları” Silivri’ye havale eden iktidar şimdilerde sözüm ona ikinci bir reform dalgasına hazırlandıklarını ilan ediyor!
Yerel seçimde ciddi bir oy kaybına uğrayıp ikinci parti konumuna düşen AKP’de değişim tartışmaları devam ederken, partinin Genel Başkan Vekili Efkan Ala, yapılan çalışmalar bağlamda “Ankara Kriterleri” olarak adlandırılan “nur topu” gibi yeni bir reform paketini muştuladı! Efkan Ala! Erdoğan’ın “Kopenhag Kriterlerini gerekirse Ankara Kriterleri yapar, yine yolumuza devam ederiz” sözünden hareketle; partilerindeki tüm birimlerin, reform akımlarının belirlenmesi için seferberlik ilan ettiklerini, Bakanlıklardan konuya ilişkin bilgi alıp, “eş zamanlı, çok alanlı, ince işçilik” gerektiren çalışma yapacaklarını açıkladı.
Bu “eş zamanlı”, “çok alanlı” hem de “ince işçilik gerektiren çalışma metodolojisinin ne mene bir şey olduğunu biraz irdelemeye çalıştığımda, özellikle de son zamanlarda anlam vermekte zorlandığım kimi siyasi atraksiyonların tramplen tahtasıyla yüzleşmenin şokuyla inanın tedirgin olmadım desem yalan söylemiş olurum!
Öyle ya, bir zamanlar AB’ye giriyoruz diye güpegündüz Ankara’nın göbeğinde havai fişek gösterisi yapmaktan çekinmeyen anlayış, “Ankara Kriterleri” adını verdiği bu yeni dalgayla neleri patlatmayı göze almaz ki?
Şöyle ki, bu eş zamanlı, çok alanlı, ince işçilik gerektiren reformlar birçok alanda yapılacakmış; Örneğin malların serbest dolaşımı, iş kurma hakkı ve serbestisi, sermayenin serbest dolaşımı, şirketler hukuku, mülkiyet hukuku, rekabet politikası, mali hizmetler, imar kanunu, tüketici korunması, tüketicinin sağlığının korunması, rekabetçilik ve kapsayıcılık, dijital dönüşüm ve medya, ekonomik ve parasal politika, sosyal politika, istihdam, işletme ve sermaye politikası, bilim, araştırma, eğitim, kültür, gümrük birliği, tarım ve kırsal kalkınma, gıda güvenliği, bitki sağlığı, balıkçılık, bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu... çalışma yapılan alanları kapsıyor imiş?
Oysa biz toplum olarak bu filmi çokça izlemiştik!
Erdoğan’ın reform ve demokratikleşme gibi bir amacı yok; ereklendiği tek şey dördüncü kez Cumhurbaşkanı seçilebilmektir. Ankara kriteri diye uzatılan havuç ise “Beştepe” kriterinden başka bir şey değildir. Beştepe’de yine yeniden oturabilme kriteridir. Yersen tabii!
Nitekim sahipken kıymetini bilmediğimiz çoğu kazanımları yitirdiğimizde, geriye dönüşü olmayan çizgiyi çoktan geçmiş oluyoruz. Yavaş yavaş ısıtılan sudaki kurbağa misali su kaynayana değin bizi neyin beklediğini bir türlü kavrayamıyoruz.
Ahmakça bir iyimserliğe gerek yok, ama tüm enerjimizi sömüren bir karamsarlığın körüklenmesine de müsaade etmemek gerekir. Bu toplum nasıl seçimden önce radikal bir değişim potansiyeline sahip idiyse bugün de o potansiyeli içinde barındırıyor. Seçimden önce toplumdaki “iktidar değişikliği beklentisi” ve coşkusu, seçim sonrası menşei belirsiz birkaç iş bilmezin inisiyatifine terkedilemeyecek denli değerlidir. Ve siyaseti ilkesizlikle eşleştirip, özeleştiri yapmaktan nasiplenmemişlerin eleştirilmesi ise demokratik bir haktır.
Bu bağlamda itirazlarınızı dillendirip, tercihlerinizi değiştirebilirsiniz, ama siyasete küsemezsiniz. Çünkü sizin liderler, milletvekilleri, yönetim kadroları olarak gördüğünüz siyaset aslında onlarla değil, sizin ne yapıp yapmadığınızla ilgili bir şey. Her şey siyasaldır ve her konuda aldığınız her tavır, tutum ve kararla siyasal olanın bir parçası olan sizsiniz. Bu yüzden siyasete küsemezsiniz. Ama tabii ki siyaset algınızı ve siyaset yapma biçiminizi değiştirebilirsiniz…
Sevgiyle, dostlukla.
Kutluyorum. Bazen bir somunu yada vidavı bir türlü sıkamazsınız. Buna yalama oldu derler. Bu politalarda aynı.