İnsanoğluna ayna değil bir pencere lazım. Hayatlarımıza kendi penceremizden bakmayı unuttuk. Kendimizi aynanın karşısından almanın vakti çoktan geldi. Görmemiz gereken ve şairinde dediği gibi ‘dışarda gürül gürül akan bir dünya var’.
Kendimizi aynanın karşısında yeterince övüp, süsledik. Kendi gerçeğimizi görmek, onunla yüzleşmek için hayatımızın penceresinden dışarı bakmamız gerekiyor. Kalabalığın içinde var olmak, iyi bir yalnızlığa değiştirilebilir. Burada kalabalığa karışmak sizi yalnızlığınızdan koparmaz, çünkü yalnızlık nitel değil nicel bir düşüncedir. Üstün insanlar yalnız ve huzurludur. Bu onların aynanın karsısında kendileriyle baş başa kaldıklarını değil, sürünün içinde kınalı(farklı) olduklarını gösterir. İnsan doğası gereği gelişimini yalnızken değil birden fazla insanın arasında iken geliştirir. Hayatını tekil değil, çeşitlilik ve kapsayıcılık ile sürdürme gayreti onu yarına taşıyan en önemli duygularının başında gelir. Yeteneklerini ekosistemin içinde gösterme isteği insana iyi gelir. Bu konuda Halkla ilişkiler uzmanı Betül Mardin şöyle diyor;
‘‘Ormanda öten bir kuşu kimse duymaz ise o kuş hiç ötmemiş demektir’’
Yaşamı anlamlı kılan ve sürdürülebilir olmasını sağlayan ana düşünce, var ve değerli olduğunuzun farkına varmaktan geçiyor. Bilgi aktarma ve çoğalma isteği yeni bir keşif değil. Canlılığın temeli böyle hayatta başardı. İzole edilmiş bir yaşam hiç var olmamış gibidir. Peki farkına varmak yani, pencereden bakmak nasıl başlar?
Önce haysiyet kavramını kazanmak yani kendi pencerenizden iç dünyanıza bakmakla başlıyor bu süreç. Kişinin kendine olan saygınlığını kazanması ormandaki kuşun kendini fark etmesidir. Kazanılan haysiyet kendi dünyasına benzer yaşamlar aramaya başlıyor. İşte burada kendine karşı diğer insanlardan aldığı karşılık itibar kelimesiyle ortaya çıkıyor ve ormandaki kuş diğer kuşlardan saygı görmeye başlıyor. Sonrası ise zoraki olmasa da ulaşılması kaçınılmaz olan şöhret aşaması oluyor. Yani kişi anlamlandırdığı herkes tarafından tanınmış hale geliyor. Ormandaki bütün canlılar kuşun kim olduğunu biliyor. Açtığınız bu pencereden hem izleyip hem de izlenir biri haline dönüşüyorsunuz. Kalabalığın içinde var olmak işte budur.
Her Şey Merhaba İle Başlar
Şempanzeler ve bonoboların (primat) sosyal karşılaşma alanlarında birbirlerine ‘merhaba’ ve ‘güle güle’ anlamına gelen hareketler yaptıkları ortaya çıktı. Bu primatların oyun oynama ve tımarlama gibi etkileşimlerinden önce birbirlerine bakma ve dokunma, el ele tutuşma, kafa tokuşturma gibi hareketler yapmaları sonucunda keşfedildi. İnsanlığın maymundan gelme fikrini benimsemek ya da evrim teorisini yok saymak kararı sizindir. Ama hayvanların bile birbiriyle iletişime ‘merhaba’ ile başladığı bir dünyada ön yargılarınız ile yaşarken bir kez daha düşünün. Merhaba demediğiniz hiçbir eyleme hayatınızda tanıklık edemezsiniz. Ön yargılarınızın savunuculuğunu yapmaktan vazgeçin. Hayatınızda karşınıza çıkan her şeye öncelikle merhaba deyin.
Hayatı bir avukat gibi savunma pozisyonunda yaşamaktan vazgeçin, hayatı bir dedektif gibi yaşayın. Önce kendinizi araştırın ve bulun.