Osmanlı parçalanırken kendi tebasının ihanetine uğramadı mı? Üniter yapı içerisinde azınlıklar olmaz. Toprak ona gönül bağı ile bağlı olan tüm fertlerin ortak paydasıdır. ‘Türkiye Türklerindir’ cümlesinde aranan faşist söylemler devletin yapısı gereği çürüktür. Çünkü ortada bir imparatorluk yoktur. Türk kelimesi bir coğrafyanın kaderini değiştirmiş bütün etnik kimliklerin üstünde tutulup, yek hale getirilmesinin sebebi de budur. Bu bir kardeşlik bağı değildir. Bu, coğrafyasını kader olarak görmemiş insanların, binlerce yıldır hüküm sürdüğü topraklarda kazandığı son zaferin kader bağıdır. Bağımsızlığı kazanırken elde edilen haklar, bir ırkın iradesine bırakılmayacak kadar yücedir. Bu birliği sağlayacak olan bağ da tarihin en kadim kültürünün bilinciyle pekiştirilmiştir. İhtiyacımız olan Anadolu topraklarında ırksal değil kültürel belleğimize yeniden kazanıp bilinçlendirmektir.
Bir devletin tek bir yönetime ihtiyacı vardır. Yaşama hizmet etmek. Bir devletin tek bir dine ihtiyacı vardır. Adalete iman etmek. Bir toprak parçasını vatan yapan nedir sorusuna bir çok cevap verilebilir. Kan, kılıç, dil, din, kitap, ilim diye sıralanabilir. Ama bunlardan önce oluşması gereken kolektif düşünce nedir? Gayeye bir karakter eklemek. Belleğe bilinç eklemek. Varlığa değer vermek.
Karaktere yüklenmiş bilinç devletin varlığına ebediyet kazandırır. Sonuç alınamayan sorunlarla umudu yitirilmiş insanların ülkesi olmak bu kadar basittir. Tarihte kazandığın karakteri yok edersen, işkencesi uzatılmış umutlarla insanları çaresizlik içinde bırakırsın. Türkiye derin bir umutsuzluk salgını içinde komaya girmek üzeredir. Bölünen, bölünmekle de yetinilemeyen bu topraklarda meseleye hep yanlış yerden bakmanın bedelini ödüyoruz. Ekranlarda bir sürü gazeteci, siyasetçi, araştırmacı, akademisyen sonuçlar üzerine insanları kandırmanın yolunu arıyor. Kandırılmış insanların uykudan uyanmaması için afyon karıştırılmış umut dolu bayram sözleri söylüyor. Nedenlerin sonuçlardan önce geldiğini bilmemizi istemiyorlar.
Biraz dikkatli bakarsanız önünüze açılan bütün yollara ‘gidilebilir’ diyenler, aslında kaybolduklarının farkına varılmasını istemiyorlar. İşte siyasi kimlik budur. Her yolu gidilebilir kabul etmektir. Eylemlerin düşünceden yola çıkmadığı bir ortamda düşmanı dağda aramak kimin fikriyse bilin ki orada budalalar hüküm sürüyordur.
Toplum, kavramsal olarak devlet kurmaya eğilimlidir. Ama tüm oluşumlarını tamamlamış devlet, yeni bir toplum yaratmaya kalkarsa mevcudiyetini sonlandırması kaçınılmaz olur. Bu yüzden tarih sahnesinden çekilen devletleri tarihsel olarak yok edemezsiniz. Çünkü kültür aktarımı devam eder. Peki tarihte hiç var olmamış bir devleti, sonradan ortaya çıkan ya da sayısal olarak üstünlük kazanan kalabalıklar var edebilir mi? Argüman olarak tarihin elinde böyle bir veri yok. Ama şu var, Yunanları İngiltere kullandı. Ermenileri Fransa kullandı. Bizans, Arapları kullandı. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı böyle olmadı mı?
Yeni bir dünya savaşında Amerika Ortadoğu’da kimi kullanıyor?
Türkiye bölgelerden oluşur ama iç içe geçmiş insanların birliği ile doygun ve yek pare olmuştur.