Sosyal Olgunlaşma ve Bireyin Çabası
Arkanıza yaslanın ve düşünün. Başınıza gelmiş ya da gelebilecek en kötü olay ne olabilir? Cevabınız ölüm olamaz. Çünkü yolun sonunda iyi ya da kötü ne var bilmiyorsunuz. Âmâ ölüm korkusu nedir biliyoruz. O zaman hayatın size getirdiği kötü durumlar karşısında ‘daha kötüsü olamaz’ düşüncesiyle kötülüğün boyutlarını ölçmekten vazgeçin. Söylenmek konfor alanında kalmayı tercih edenlerin silahıdır. Kendinden başka herkesten çare aramak, kendi konfor alanı içerisinde dolaşan insanların işidir. Hayatınızdaki zorluklar karşısında tanısını koymadığınız hiçbir aksaklığın tedavisine ulaşamazsınız. Yaşamın belli bölümlerinde hepimizin yaptığı hayıflanma eylemi bize sadece zaman kaybettiriyor.
‘Belki basit değil ama imkânsız hiç değil’
Hayıflanmanın yerine talebi koyun. Öncelikle ne istediğinize karar verin ve bunu beyninizden talep edin. Bu eyleminiz beyninizdeki milyarlarca nöronu harekete geçirecektir. Yani beyin konfor alanını terk etmek adına ilk eylemini gerçekleştirecektir. Nedir aralarındaki fark diyecek olursanız. Hayıflanmak beynin en umursamaz haliyle sabit beklenti alandır. Ama talep etkisi beyimize ‘Ne Yapabilirsin?’ sorusunu yöneltir.
‘Bir eylemde nedenler, her zaman sonuçlardan önce gelir’
Doğru nedenler bizi harekete geçirir. Beynimiz yüzlerce yıldır yaptığı gibi en iyi bildiğini yapmak için çalışmaya başlar. Dikey uzmanlık alanını çalıştırır ve hayatta kalma becerilerini sorunun çözümü için seferber eder. Adaptasyon ve İnovasyon hali size yeni bir boyutla yaşamın koşullarını değiştirmek için çaba arayışı sunar. Burada kontrol altına alınması gereken pesimist bir düşünce vardır. Beyin ölüm korkusuyla savaşırken, insanoğlu 300.000 yıllık tarihçesinde zaman kavramını nasıl etkin kullanacağı konusunda henüz kesin bir sonuç elde edememiştir. Hayatımızın zor ve dar alanlarında karar verme yetisini etkin kullanamadığımız gibi ölümsüzlüğe olan susuzluğumuz büyük yaradılış ironimizdir. Ölüm korkusu pesimist bir düşünce ise, insanlığın nasıl yaşayacağı konusunda kendisini geliştirmesi kaçınılmazdır. Şikâyet ve cesaret eylemleri aynı düşüncede yer alamayacağına göre yapılacak ilk şey nedenlerinizi körelten pesimist düşünceleri yok etmektir.
‘‘Zaman kavramını yeniden gözden geçirmek ve planlı bir talep mekanizmasına sahip olmak bizi yaşamın kaynağına sıkı sıkıya bağlayacaktır’’
Neden ben sorusuyla kendinizi vazgeçirmeye çalışmayın. Dünya üzerindeki canlılığın ortak olarak etkilendiği en büyük gerçeklik çekim yasasıdır. Hepimiz aynı boylamda ve düşüncede uyum sağladığımız gerçekliklere çağrıda bulunuruz. Ama bizi etkileyen bir temel yasa daha vardır ki bu da eylemsizlik yasasıdır. İnsan beyni, onu etkileyen bir eylem, bir düşünce hali olmadan harekete geçmez. Hareketlerin temeli Hedone etkisiyle arzulanır. Yakarıcı olmak yerine talep hedonelerinizi yaşamınıza adapta etmeye çalışın.